Madonna kemandan sıkılmış

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Madonna çevireceği bir film için keman çalmayı öğrenmeye başlamış. Ne var ki kısa süre sonra pes etmiş. Değerli sanatçının tahammülsüzlüğüne şaşmamak gerekir. Kısa zamanda birçok şarkıyı hatmeden ‘‘Evita’’nın şarkılarını sullar seller gibi ezberleyen hanım, klasik müziğin zorluğunu öğrenmiştir umarım. Bundan sonra klasik müzik sanatçılarının ne kadar yoğun emek harcadıklarını anlar.

Madonna, bu işi beceremeyeceğini anlayınca -bana kalırsa başkası fark etmiştir- rolü Meryl Streep'e verilmiş.

Meryl Streep de günde sekiz saat keman çalmayı öğreniyormuş.

Hiç kuşkusuz ikisi de konser vermeyecekler, solist olmayacaklar.

Beni burada etkileyen, sanatçının işine, sanatına saygısı.

Meryl Streep'e saygım, sevgim daha da arttı.

Şeytan aklıma bizim Türk filmlerindeki sahneleri getirdi.

Genellikle Türk işi müzikal filmlerde, fasıl heyetleri sahneye konulur, bazen de bunları oynayanlar tanınmış sanatçılardır.

Keman çalacaklarsa yayı sanki yayık ayranı yapıyormuş gibi sallarlar. Kemanı da öyle tutarlar ki, herhangi bir odun parçasından farksızdır.

Genellikle şarkılı türkülü filmlerde ut çalanları görseniz, daha da içler acısıdır.

Ellerinde mızrap, durmadan sallarlar, sapında da bir noktayı öyle sıkarlar ki, sanki boğacaklar. Bu görüntü beni çok rahatsız eder.

Herhalde müziği bilenleri ve müzikçileri daha da çok rahatsız ediyordur.

Peki, filmin yönetmeni, bir müzikçiyi çağırıp, hiç olmazsa enstrümanın tutuşunu bu oyuncuya öğretme gereğini duymaz mı?

Oyuncu hayatında hiç mi keman, ut çalan görmemiştir ki, daha tutmasını bile bilmez.

***

BÜTÜN bu aksaklıkların altında bence işe saygısızlık yatar. Yönetmenin de, oyuncunun da seyirciye aldırdığı yoktur.

Antalya'da Zeki Müren'le bir konser öncesi karşılaşmıştım. Soğuk su içmiyor, dondurma yemiyordu. Çünkü seyircisine saygısı vardı.

Sesinin bozulmasına önce kendi tahammül edemezdi.

Seyirciye, dinleyiciye saygı dediniz de, bunun yanlış algılanmasına değinmek gerekiyor.

Kim estetik operasyonu geçirse, ardından aynı gerekçeyi tekrarlıyorlar.

Benim seyircime saygım açısından bunu yaptım.

Sigara ile alkolle sesinin bozulmasının bir önemi yok, dinleyiciye bu açıdan detone sesle hitap etmesinin saygıyla bir ilgisi yok.

Sadece göz kapakları kalkık, burun havalarda, gerdan billur gibi oldu mu, seyirciye saygı tamam.

Robert de Niro, ‘‘Bir Zamanlar Amerika’’ filminin setine dört saat önce gelirmiş ki, makyajını yapabilsin.

Levent Kırca'nın bir röportajında okumuştum, saatler süren makyajını anlatmıştı. Çünkü onun da sanatına, seyircisine saygısı vardır.

Teresa Stratas, bir opera galası için aylarca her türlü eğlenceden, uzun konuşmalardan kendini uzak tuttuğunu söylemişti.

Bazı Türk filmlerinde saz, hatta orkestra yöneten oyuncularımızın başarısızlığını hatırlarsanız, bu baştan savmalığın kötü örneklerinin sayısının çok fazla olduğunu görürsünüz.

***

BİR işe kendini adamanın ayrılmaz kavramı saygıdır. Onun için de bir işe ancak hayatınızı verirseniz başarılı olursunuz.

Yoksa genel geçer sorulardan ve yakınmalardan biri olan, sosyal hayatım olmalı, sözününün sahte cazibesine kapılırsanız, bütün gününüzü sosyal hayat dediğiniz bar ve meyhanelerde geçirir, sonra da işinize saygıyı, ciddiyeti unutursunuz.

Hiç kuşkusuz bu örnekleri batıda ve Türkiye'de çoğaltmak mümkün.

Ben sadece bu olayın bende uyandırdığı saygıyı dile getirmek istedim.













Yazarın Tüm Yazıları