Maaş ve kulis yasağı

BAŞBAKAN Erdoğan, 3 Kasım'dan sonra milletvekillerinin ‘‘milletle komşu olmaları için Meclis lojmanlarına girmemelerini’’ istemişti.

Bu uygulamanın, bazı vekillerin eşlerinin türbanlı ve okuma-yazma bilmemeleri, hatta aralarında birden çok eşliler bulunduğu gerekçesiyle toplu bir görüntüden kaçınmak için getirildiği iddiaları yer almıştı.

Bunlar ayrı da asıl sorun maaşlar... Nitekim geçenlerde Doğu bölgesinden AKP'li bir milletvekili ile sohbette, ‘‘Emin olun geçinemiyoruz. Sıkıntımızı Meclis grup yöneticilerine söyleyemiyoruz. Lütfen maaşlarımızın artırılması için bir şeyler yazın’’ biçimindeki sözleriyle sıkıntıyı anlatmak istiyordu.

Erdoğan ise pazar günkü AKP Büyük Kongresi'nde 'milletvekili lojmanlarında halktan kopuk bir vekilliği kabul etmediklerini' söyleyerek, onları alkışlamıştı.

Ama durumun pek öyle 'alkışlık' bir durum olmadığı 10 ay sonra TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sözleriyle ortaya çıktı. Vekillerin geçinemediklerini, maaşlarına zam yapılacağını, uçak ve trenden de ücretsiz yararlanacaklarını söylemek zorunda kaldı.

Ankara'
da mesleğe uzun yıllarını vermiş bir gazeteci, tasarruf sözcüğünü dilinden düşürmeyen hükümetin ne yapacağını bilemediklerini söyleyerek şu soruyu soruyor:

‘‘Erdoğan'ın sözleri üzerine Meclis lojmanları satılmaya başlandı. Acaba buradan sağlanacak kaynak, milletvekillerine yapılacak zam ve ulaşımdaki indirimleri karşılayacak mı? Sayın Arınç bir de bunun bilançosunu kamuoyuna açıklayabilir mi?’’

YASAK TUTMUYOR

Basına kulis yasağı konusunda da Arınç'a yeni bir değerlendirme yapmak üzere bir hatırlatmada bulunuyor:

‘‘1960'larda Senato Başkanı Fuat Sirmen kulisleri gazetecilere kapatmak istemişti; ancak tepkiler karşısında Başbakan Suat Hayri Ürgüplü bunu kaldırmıştı. 12 Mart 1971 döneminde Nihat Erim'in başkanlığında aynı şey yapıldı; Parlamento Muhabirleri Derneği, Fikret Otyam'ın önderliğinde öyle bir direniş gösterdi ki, vazgeçilmek zorunda kalındı. Arkadan 1975 yılında Meclis Başkanı Cahit Karakaş aynı şeyi yapmak istedi, Başbakan Ecevit'in sayesinde kulisler yeniden açıldı. 12 Eylül sırasında askerler de kulisleri gazetecilere kapattı. Parlamento muhabirlerinin, uygulamaya karşı direniş göstermeleri üzerine araya bazı paşalar girdi ve açıldı. Özal döneminde de aynı şey yapılmak istendi, gene vazgeçildi. Refahyol dönemindeki aynı girişim de sonuç vermedi. Ardından dört aylık Yılmaz-Ecevit döneminde aynı uygulamaya karşı gazetecilerin direnişi karşısında sonuç alınamadı. En son MHP'li Meclis Başkanı Ömer İzgü kulisleri gazetecilere kapatmak istedi, devreye Devlet Bahçeli girerek engel oldu. Şunu söylemek istiyorum; gazetecinin haber alma özgürlüğü neden engellenmek istenir. Gazeteci, milletvekili ile iş takibi yapmak için mi giriyor o kulislere?.. Basının görevi parlamento çalışmalarını kamuoyuna duyurmak değil mi? O zaman neden bu yasak!’’

Eşek kokusu ne demek?

EMİNÖNÜ Belediyesi'nin SP'li Meclis üyesi Abdülhakim Yeşilırmak'ın partisinden istifa ederken söylediği sözler tartışma konusu oldu. Belediye Başkanı, SP'li Lütfi Kibiroğlu, belediye olarak günde 3 bin kişiye yemek verdiklerini söylerken, iddia edildiği gibi eşek eti verme diye bir durumun söz konusu olamayacağını söyledi. ‘‘İhaleyi verdiğimiz firma TSE belgeli ve İSO kalite standartlarına sahip bir firmadır. Ben ne yiyorsam vatandaşlarım da aynısını yiyorlar’’ dedi.

Belediye'ye yemek veren firma sahibi Sabri Taş, ‘‘Eti aldığımız firmalar belli. Zaten aldığımız etler Büyükşehir Belediyesi'nin veteriner kontrolünden geçtikten sonra etler firmamıza gelir; burada hijyenik kurallar altında insan haysiyetine yakışır biçimde hazırlanıp sözü edilen muhtaç insanlara dağıtılır’’ diye konuştu.

Yeşilırmak, SP'den istifa ederken ‘‘Ben niçin belediye meclis üyeliğini bırakıyorum? Eskiden burnuma kebap kokuları geliyordu, şimdi eşek kokuları geliyor’’ diye konuşmuştu. Bu sözler bazı vatandaşlar ve belediye personeli arasında tedirginlik yarattığından yemeklerde eşek eti bulunduğu iddiaları ortaya atılmıştı. Yeşilırmak daha sonra yaptığı açıklamada, böyle bir iddianın kendisine yakıştırılmasından üzüntü duyduğunu belirtmiş ve ‘‘Bir misal getirdim, bizim oranın ata sözüdür. 'Kebap kokusu geldi, gittim ki eşek dağlıyorlar'. Nitekim orada da aynısını söyledim. Bunu abartmanın ne anlamı var. Bu iftiralar çok ayıp bir şeydir.’

Eski hamam eski tas

SAYIN Hilmi Güler... Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak göreve geldiğiniz günden beri yaptığınız çalışmaları, hem hemşeriniz, hem de bir kurum elemanınız olarak gururla izliyorum.

Siz ve ekibiniz, ilk günden itibaren hırsızlığı, yolsuzluğu, talanı ve yalanı ortadan kaldırmaya, israfı en aza indirmeye çalıştığınızı, vatandaşa üç kuruş ucuza gaz verebilmek için elin Rusya'sıyla didiştiğinizi, masraf olmasın diye açılış davetlerinin çoğunu geri çevirdiğinizi, gittiğiniz gezilerde lüks oteller yerine kurum misafirhanelerini tercih ettiğinizi sizinle çalışan arkadaşlarımızdan duyuyoruz.

Heyhaat!... Gel gör ki, böyle bakanın böyle bürokratı olur mu, demeden edemiyoruz?

BOTAŞ'tan ehliyetli-ehliyetsiz kaç bürokratınız yurtdışında; İstanbul'daki toplantılarda... Ülkeye kazancı neyse!... Bakanlığa kaybı kucak dolusu harcırah ve masraf. Çok merak ederim, bu gezilere gidenlerden yaptıkları işler hakkında rapor istenir mi ki?.. Siz uğraşın didinin, kimin umurunda.

'Düzen yine eski hamam eski tas.''

S.TAŞPINAR-ANKARA


Söylev’e bugün bakma zamanı

ATATÜRK 'Söylev'ini (Nutuk) 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Meclis'te okumuştu. Kadın Araştırmalar Derneği, Söylev'in okunuşunun 76. yılında ülkemizin Söylev'de dile getirdiği iç ve dış kaynaklı kimi sorunlarla hálá karşı karşıya olduğumuza şöyle dikkat çekiyor:

‘‘Atatürk Söylev'de ülkenin bütünlüğünü ve Cumhuriyet'in laik niteliğini tehlikeye düşürecek koşullar yaşandığında; 'Yurdun içinde yönetim başında bulunanlar aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hainlık içinde bulunabilirler' diyerek Türk ulusunu uyarmakta ve gerekenin yapılmasını Türk ulusunun görevi olarak belirtmektedir.’’

Türkiye'nin 80 yıllık ‘‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ politikasından ilk kez ayrılmasının kötü sonuçlarını Bağdat Büyükelçiliğimize yöneltilen terör saldırısı ile görmeye başladık.

Bu bakımdan Söylev'i bir kez daha okuyup bundan yeniden dersler çıkarmakta yarar yok mudur?

Mesaj Panosu

- DIŞİŞLERİ Bakanlığı'
nın, sözcüsünün de bazen önüne geçip konuştuğu, ay yıldızlı, sarı altın rengindeki logosu fazlasıyla estetikten yoksun görünüyor. Bu logonun yeni bir tasarımının Türkiye'deki kaliteli reklam ajanslarından birine tekrar yaptırılması hiç de fena olmaz sanırım.

Prof. Dr. Ömer Baybars TEK-Dokuz Eylül Üniversitesi

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Kötü hükümetlerde uygulanan kurallar da kötüdür.’’

(August Kotzebue)
Yazarın Tüm Yazıları