GeriSeyahat M’zab Vadisi’nde Kadının adı yok
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
M’zab Vadisi’nde Kadının adı yok

M’zab Vadisi’nde Kadının adı yok

Aynur Koç, Fransızlar dışında pek kimsenin tercih etmediği Cezayir’e Türkiye’den tur yapılmasını tam 6 yıl bekledi. Koç, diğer Kuzey Afrika ülkelerinden farklı özelliklere sahip olduğunu düşündüğü Cezayir’in M’zab Vadisi’ni anlattı.

Cezayir’de özellikle son 20 yıldır yaşanan iç karışıklıklar ve güçlenen radikal İslam, turizmi ciddi olarak baltalamış. Bugünlerde yeniden canlandırmak için büyük çaba harcıyorlar. Kapanan oteller açılıyor, yenileniyor, kadrolar eğitiliyor. Turiste karşı olumsuzluklar yaşanmaması ve konukların korkusuzca gezebilmelerini sağlamak için her turist kafilesine polisler eşlik ediyor. Başkent Cezayir’in Bumedyen Havaalanı’nda bizi karşılayan yerel rehberimiz Kemal Stıtı grupta sadece 11 kadın gezgin olduğunu görünce çok şaşırdı. Tabii biz de polisleri görünce çok şaşırdık. Neyse ki kısa sürede iki taraf da birbirine kaynaştı.

Resmi ve sivil polisler eşliğinde 1 hafta boyunca başta başkent Cezayir olmak üzere diğer önemli kentler Annaba ve Konstantin’i; Guelma, Djemila, Timgad gibi UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan eski Roma kentlerini, Sahra Çölü girişindeki M’zab Vadisi’ni son derece rahat ve korkusuzca gezdik. Tur boyunca bizi sıkan tek olay ülkeye girişin yanı sıra iç uçuşlarda ve otellere her girişte tekrar tekrar doldurmak zorunda kaldığımız pasaport bilgisi taşıyan formlarıydı. En büyük kazancımızsa arkeolog rehberimiz Kemal Stıtı. Cezayir mutfağından Rai müziğine kadar ülkesine ilişkin her şeyi canla başla olağanüstü yaşattı. Kısacası Cezayir’in sıcak yüzü oldu. Bu gezide beni en çok etkileyen bölge de hafızamdan uzun zaman silinemeyecek kareler yaratan, İbadilerin yaşadığı M’zab Vadisi oldu.

SARI SICAK BİR TOZ KENTİ

Başkent Cezayir’den 1.5 saatlik uçuşla gidilen M’zab Vadisi’nin merkezi Ghardaia’da evlerin toprak renkli cepheleri yakındaki çölün rengine uyum sağlamış. Ufak ve kafesli pencerelerin çoğu kapalı ya da dışarı ışık sızdırmıyor. Akdeniz sahilinde karşımıza çıkan mavi-beyaz renkli şehir görüntüsü yerini toz sarısına, Batılı Müslüman görüntüsüyse tarikat etkisiyle tamamen radikalleşmeye bırakıyor. M’zab Vadisi’nde 5 eski kent (pentapolis) yer alıyor: Ghardaia, Melika, El Atteufle, Beni İsguene ve Bou Noura. UNESCO Kültür Mirası Listesine giren Ghardaia ile en radikal Beni İsguene’yi gezeceğiz. İlk tercihimiz Ghadaia.

2008’deki selden büyük hasar görmüş kent yaralarını henüz saramamış. Yolu genişletmek ve kanal açmak için çalışan yol makineleri ortalığı toz dumana boğuyor. O esnada karşımıza çıkan beyaz çarşaflı bir kadın dikkatimizi çekerken rehberimiz ‘Sakın resim çekmeyin’ uyarısını yapıyor.

Beyaz takkeler takıp kapüşonlu kalın abalar giymiş erkekler bizlere hiç de hoş bakmıyor. Beyaz çarşaflı kadın sayısı artmaya başlıyor, aralarına ağızları beyaz dantel mendille örtülmüş olanlar da karışıyor. İbadi tarikatına mensup Ghardaialı rehberimiz Boussoufa Bakir, bizi sahibi olduğu kilim ve hediyelik eşya dükkânında karşılıyor.

GİZLİCE FOTOĞRAF ÇEKİLİYOR

Kenti İbadi rehberle gezme mecburiyeti 80’lerin başında Ghardaia’ya gelen bir Belçikalı kadın yüzünden başlatılmış. İbadi tarikatına giren ve burada yaşayan bu kadının aslında gazeteci olduğu ortaya çıkmış. Zira bir yıl sonra gizlice kentten ayrıldığında yaşadıklarını bir Fransız gazetesinde yayınlamış. Ghardaia’da kıyamet kopmuş ve kadınların dış dünyayla teması kesilmiş.

Ghardaia’da gezinin başından beri bize eşlik eden bizim polisler de devre dışı kalıyor. Artık sokaklara girebiliriz. Gizlice fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Kadınlar bizi görünce yüzlerini çevirip adeta duvara yapışıyorlar. Erkekler hem bizi gözlüyor, hem de kadınları duvara daha fazla yapıştrıyorlar. Birkaç erkek çocuk bu üzücü sahnelere tanık ola ola, sessizce Kuran kursundan evlerine dönüyor.

Yolların üzerinde ufak bakkal dükkânları var. Alışverişi genelde yaşlı kadınlar ve çocuklar yapıyor, taşımada eşek kullanıyor. Tepedeki tarihi Ghardaia Mezarlığı’na çıkacağız, yolda 11. yüzyılda yapılan bir cami görüyoruz. Kadınlar camiye giremiyor, cenazeye katılamıyor. Erkeklerin namaz duruşları da farklı. Ellerini kulağın yanında açma ve önde kavuşturma yok. Gayet basit bir duruşla kılıyorlar.

BEŞ KENTİN DE ORTASI PAZAR

En tepeden görebildiklerimiz bugüne kadar kalabilen sur kalıntıları, kule biçimli minareler ve üzeri sadece toprak olan mezarlar. Mezarlar birbirini içine geçmiş, kim nerede belli değil. Sadece ayak ve başuçlarında taşlar var. Mezar çocuk veya hamile kadına aitse ortaya da bir taş konulmuş. Öbür alemdeki ruhlar için testi, tabak ve kupalar da ekleniyor. Ne yazık ki çoğu kırık durumda.

Beş kentin de orta kısmında pazar yeri ve etrafında da palmiyelikler var. Ghardaia, Cezayir’deki en cazip pazar. Berberiler’in işledikleri kilimler, örtüler, Tuareg takıları, el işi deri çanta, ayakkabı, hasır, sepet, hurma, baharat, kumaş ve kapkacak çok çok ucuza satılıyor. Zaten Cezayir her şeyiyle çok ucuz bir ülke. Ancak öğlen saat 13.00’e doğru siestaya gittikleri için pazar hevesimiz kursağımızda kalıyor.

Ghardaia adını bir berberi kadından alıyor. Öyküye göre Daia adlı su ararken kaybolur. Karanlık bastırınca bir Ghar’a (Berberi dilinde mağara) sığınır. Kızı aramaya çıkan berberi yönetici, güzelliğinden çok etkilendiği Daia ile evlenir. Kızın adı ve berberi dilindeki mağara kelimesi birleşince kentin adı Ghardaia olur. Ne yazık ki adını bir kadından olan bu kentte kadının artık hiç adı yok.

M’zap Vadisi’nin en radikal kenti Beni İsguene, Ghardaia’nın 2.5 km güneydoğusunda. Gezmek istediğimiz mahalleye akşamları kimse girmesin diye kapısı belli saatlerde kapatılıyor. İçeride kalmaktan korkuyoruz. Duvarlardaki resimlerde modern kıyafet, sigara içmek ve fotoğraf çekmenin yasak olduğu hatırlatılıyor. Kentin İbadi rehberi Bakir’den daha sert. Eğimli dar sokaklardan tepedeki Borj Boleila Kulesi’ne kadar çıkacağız. Görüntüler Ghardaia’yla aynı ancak pazarı değişik. Okuldan neşeyle dönen birkaç kız çocuğu haricinde hiç kadın yok. 2’nci 3’üncü hatta 50’nci el mallar, rafları tutmayan dolap, lavabo, bebek elbisesi gibi birbiriyle ilgisiz onlarca eşya çığırtkanlar aracılığıyla satılıyor. Kendimizi mahalle dışına atıyoruz. Yarın Akdeniz sahilindeki Annaba’da maviye ve yeşili yeniden göreceğim için mutluyum...

M’ZABİLERİ TANIYALIM

M’zap Vadisi adını 11. yy’den beri burada yaşayan M’zabilerden (Muzabitler) alır. Cezayir’in kuzeyinden sürülen Abdurrahman bin Rüstem‘in soyundan gelirler. Hariciler’in kolu olan İbadi tarikatına sıkı sıkı bağlıdırlar. Vadideki nufüsları 300 bin kadar. Madagaskar, Libya ve Tunus‘ta da yaşıyorlar.

CEZAYİR’DEN BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN

Çöl geleneği olarak sütle beraber hurmayı mutlaka tadın.
Bademli bisküvileri ve içi bademli hurmayı sokaktaki ufak pastanelerden taneyle alın.
Bedevi kilimlerinden alın.
Tuareg mavisi eşarp ve Tuareg takısı alın.
Cezayir kuskusunu ve Tagini (enginarla yapılanını) mutlaka yiyin.
Aile bütçesine katkı olarak açılan sofralarda bulunun.
Yemeklerden sonra naneli çayı için.
Bir tür irmikli helva olan kalp el louze’yi (bademin kalbi) tadın.
Hurma reçeli/pekmezi alın.
False