Lütfen çocuğunuza meslek seçiminde baskı yapmayın

Ailelerde en sık görülen yanlıştır bu. Anne ömrü boyunca piyano çalmak istemiştir, müzik kulağı olmayan, tek bir notayı bile doğru düzgün tekrarlayamayan çocuğunu mutlaka konservatuvara göndermek ister.

Baba iki kuşaktır, çok başarılı bir hukuk bürosuna sahiptir, resim yapma aşkıyla yanıp tutuşan çocuğunun hukuk eğitimi alması için ortalığı yıkar.
Bunun kadar büyük yanlışlarla doludur pek çok gencin eğitim öyküsü. Sonuçta ortaya hayat boyu başarısız olmuş insanlar çıkacaktır. ışte bu nedenle bu öykü iyi bir ders veriyor bize. Ve aile terapisinin önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Ailem yüzünden bunalıma girdim

Sevgili Güzin Abla, oldukça varlıklı bir ailenin iki kızından biriyim. Babam ilkokul mezunu olduğu halde, zekası ve pratikliği sayesinde ticarete atılıp, iyi bir işadamı olmuş. Annem ise, babamla evlenebilmek için üniversiteyi üçüncü sınıfta terk etmek zorunda kalmış. ıkisi arasındaki bu tahsil farkı, görgülü ve bol paralı bir yaşam tarzıyla, bir şekilde dengelenebilmiş.
Önce ben, daha sonra da kız kardeşim dünyaya gelerek, aileyi tamamlamışız.
Babam, anneme karşı, tahsil farkının getirdiği eziklikle, bir tür megalomani tarzında üstünlük taslarken, aynı üstünlüğü kızlarına göstermemiştir. Ancak bize sürekli “Mutlaka bir diplomanız olmalı, üniversite tahsili olmadan hiçbir şey yapamazsınız” tarzında baskı yapıyordu.
Annem ise sürekli: “Ben babanıza aşık oldum, aşk için üniversiteyi terk ettim. Ama hayatım boyunca ona boyun eğmek zorunda kaldım. Oysa, bir mesleğim olsaydı, her şey çok daha farklı olabilirdi” diyordu.

ONLAR ÜSTÜME DÜŞTÜKÇE YAŞAMAK İSTEMEDİM

Babam bir yandan, annem diğer yandan kendilerine göre uyguladıkları bu baskıyla, özellikle beni mutlaka kendi beklentilerine uygun bir meslek sahibi olmaya yönlendiriyor ve bu yüzden beni ne kadar büyük bir bunalıma sürüklediklerini göremiyorlardı.
Onlar bu şekilde üstüme düştükçe, ben de tepki duyuyor, hiçbir şey yapmak istemiyor, arkadaşlarımdan hoşlanmıyor, aileme öfke duyuyor ve yaşamak istemiyordum. Bu nedenle yemek yemiyor, sokağa çıkmak istemiyor, kimseyle görüşmüyordum. Bu büyük mutsuzluğumdan ailemi sorumlu tutuyordum.
Dolayısıyla ailem de varlık içinde mutsuz, huzursuz, kız kardeşim ise, henüz lisede olduğu halde, benimle aynı şeyleri yaşama endişesi içindeydi...
Odama kapanmış, internet sayfalarıyla oyalanmaya çalıştığım bir gün, iki ayrı kitapla ilgili bir açıklama geldi önüme, “Kişilik ve Özgürlük” ve “Okul Başarısından Hayat Başarısına” adlı bu kitapların yazarı, Prof. Dr. ılkay Kasatura idi.

AİLE TERAPİSİ SORUNLARIMI ÇÖZDÜ

Bu kitapları okul kütüphanesinde bulup, içercesine okudum. Çünkü her iki kitapta da benim hayatımla çok örtüşen gerçek yaşam hikayelerine rastlamıştım. Klinik psikolog ve terapist Prof. Dr. ılkay Kasatura’ya da yine internet aracılığıyla ulaşmayı başardım. Hoca, beni dinledikten sonra, bizi hep birlikte aile terapisine aldı.
Önce aileme, ilgi alanımla hiçbir şekilde bağdaşmayan bir eğitim almamın çok yanlış olacağını anlattı.
Ben aslında eğitimden kaçmıyordum. Ama ben hayatı coşkulu bir şekilde yaşamak istiyordum. Renkli bir hayatım olsun istiyordum, bu nedenle ailemle ters düşmüştüm. Çok şey borçlu olduğumu düşündüğüm ılkay Hoca’nın yönlendirmesiyle, ailem sonunda beni istediğim moda-tasarım bölümüne göndermeye razı oldu.

GÖNLÜMDE YATAN MESLEĞE HAZIRLANIYORUM

şimdi terapinin üstünden birkaç ay geçti, hepimiz huzur bulduk. Ben gönlümde yatan mesleğe hazırlanıyorum. Annem babam, benim okul başarımdan çok mutlu. Kız kardeşim artık geleceğiyle ilgili kaygılanmıyor.
Ailem çok önemli bir yaşam dersi aldı. Ben de öyle... şimdi aslında onların çok iyi insanlar olduklarını biliyorum, ama pek çok aile gibi, çocuklarının yalnızca kendi ilgi alanlarında eğitim almaları gerektiğini yeni anladılar.
Bu yazıyı ailelere ve gençlere bir uyarı olabileceğini düşünerek sizinle paylaştım, başkalarına da yararlı olabileceğimi düşündüğümden, köşenize alırsanız çok sevinirim. Rumuz: Eğitim baskısı
Yazarın Tüm Yazıları