Lümpen demokrasi

ŞUNA karar verdim: Siyaset üzerine kahveler, meyhaneler ve aile meclisleri dışında konuşanları ve yazdıklarını yayınlamak isteyenleri sıkı bir sınavdan geçirmek gerek Türkiye’de. Ama belki de sınav yapacakları da sınava sokmak gerek.

’OLİGARŞİ’Yİ ÖĞRENELİM

29 Mayıs 2006 günü, Bugün Gazetesi yazarı Mehmet Metiner’i Haber Türk Televizyonu’na çıkartmışlar, esip gürlüyor. Günümüz yönetimi "oligarşinin halka rağmen yönetimi" imiş. Mehmet Metiner’i konuk eden Gülgün Feyman, "Oligarşi ne demek? Oligarşik yönetim nasıl olur?" diye sormuyor.

Bu nedenle bir oligarşinin ne anlama geldiğini ben yazacağım: 1. Siyasal gücün, güçlü birkaç kişi veya aileden oluşan küçük bir grubun elinde bulunduğu despotik siyasal sistem; 2. Belli bir etkinlik alanına egemen olan, o alanı denetleyen kişiler veya kuruluşlar topluluğu: Mali oligarşi, bankalar oligarşisi.

Mehmet Metiner "oligarşi"nin ne anlama geldiğini bilmeden bu sözcüğü kullanıyor. Gülgün Feyman da Mehmet Metiner’in halkı kandırma operasyonuna yardımcı oluyor.

GERÇEK DEMOKRASİ

Mehmet Metiner’in "oligarşi" dediği şey, devlet yapısında yasama ve yürütme erkleriyle birlikte yargı erkinin de bulunması. Buna demokrasilerde kuvvetler ayrılığı diyorlar. Mehmet Metiner’in kafası diyor ki: Anayasa Mahkemesi’nde, Danıştay’da, Yargıtay’da, YÖK’te çalışanlar devletin maaşlı memurları değil mi? Nasıl olur da yasama ve yürütme organlarını denetler, sınırlandırır ve yargılar bu bürokrasi?

Mehmet Metiner’in hoşuna gitmeyebilir, ama gerçek demokrasilerde bu böyledir. Üstelik demokrasimiz gerçekten gerçek bir demokrasi bile değil henüz.

Demek ki değiştiğini iddia eden İslamcı kafa, demokrasiyi bu kadar anlıyor.

Meğer bu tantana, Mehmet Metiner’in AKP Genel Başkanvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’la yaptığı ve Bugün Gazetesi’nin 29 Mayıs 2006 sayısında yayınlanan söyleşiden kaynaklanıyormuş. Söyleşiyi bulup okudum.

Mehmet Fırat da, anlaşılıyor ki, yargı erkinden çok şikáyetçi, yani Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay’dan ve üstüne tuz biber olarak da YÖK’ten.

Bu nedenle "Elitlerin iktidarı, halkın iktidarına karşı!" diye haykırıyor.

Tam anlamıyla kötü bir demagoji!

GİZLİ KOMÜNİSTMİŞ!

Elitler seçimle iktidara gelmişse bunun şikáyet edilecek neresi var? Bay Fırat da kullandığı terminolojinin ne anlama geldiğini bilmiyor. Bay Fırat, aydınların eleştirisinden ve devlet kurumlarının siyasal iktidarı sınırlandırmasından şikáyetçi. Oysa gerçek demokrasi böyledir. Bundan haberi yok.

Hele şu "Halkın iktidarı" kavramı, insanı gülmekten çatlatır: "Halk iktidarı" kavramı, Fransız Devrimi’nde, radikal Cumhuriyetçilerin oluşturduğu Jacobinlerin salt demokrasi idealini dile getirir. Rousseau’nun eşitlikçi ve çoğunluğun egemen olduğu mutlak demokrasi anlayışı ile Karl Marx’ın siyasal düşünceleri arasında bağlantı kurabiliriz.

Hep birlikte gülelim: AKP Genel Başkanvekili Bay Fırat, gizli komünist imiş de haberimiz yokmuş. (Devam edecek)
Yazarın Tüm Yazıları