Lüks gizli olunca kıymetlidir

Güncelleme Tarihi:

Lüks gizli olunca kıymetlidir
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2013 00:00

Yunanistan ve İspanya kraliçelerinin, Güler Sabancı’nın, Catherine Zeta-Jones’un favori mücevhercisi Lina Fanouraki, takı tasarımında son yılların en iddialı ismi. Peki onu bu kadar popüler yapan sır ne?

Haberin Devamı

Son yılların en şehvetli arzu nesnelerinden biri Fanourakis takılarının sahibi ve tasarımcısı Lina Fanouraki’nin, birbiriyle kesişen iki farklı hayat hikâyesi var. Birincisi kendi hayat hikâyesi… Aristokrat bir aileden geliyor, yüksek burjuva diye tanımladığımız türden. Ailedeki herkes eğitimli ve vizyoner, ülke çapında tanınan mimarlar ve mühendisler. Ülkenin tüm limanlarında bu ailenin izi var mesela. Hepsi sanata çok meraklı. Fanouraki’nin el beceresini, yaratıcılığını fark etmesi lise yıllarına denk düşüyor. Heykel sanatıyla uğraşan, şehir tiyatroları için kostümler hazırlayan Lina, kostüm tasarımı eğitimi almak istemesine rağmen otoriter baba figürü ‘düzgün’ bir üniversiteye gitmesini salık verdiği için mecburen hukuk okur.

TAKININ BİRLEŞTİRDİĞİ AŞK

Haberin Devamı

Bu noktada bir büyükbaba parantezi açma ihtiyacı duyarak, büyükbabasının Yunanistan’ın en büyük camii olan Monastraki’nin sahibi olduğunu söylüyor. Müslüman olmayan birinin cami sahibi olması kulağa tuhaf gelse de Lina durumu “Cami, Osmanlı’dan kalma bir tarihi eser. Dedem renove ettirdiği için cami bir dönem ona verilmişti. Külliyenin altındaki dükkânları işletiyordu. Ama şu anda devlete ait, kamulaştırıldı ve Yunan Sanatları Müzesi oldu” şeklinde özetliyor. 1970’lerin başında dedesi cami külliyesinin altındaki dükkânlardan birini Lina’ya verince Lina ilk atölyesini kuruyor kendine. Zamanla atölye büyümüş ve başka dükkânlara da takı vermeye başlamış. Galerilerde sergiler açması onu saygın ve sanata yakın bir tasarımcı yapmış.
İkinci hikâyeye gelince… 1980’nin ilk aylarında atölyenin kapısından içeri hoş, kendine güvenli ve mücevher işine son derece hâkim biri girer. Bay Fanouraki, 1948’de Girit’te kurulmuş saygın bir mücevher markası Fanourakis’in üçüncü kuşak vârisidir. Takılara olan tutkuları onları birbirlerine de âşık ediyor ve güçlerini birleştirmeye karar veriyorlar. Atina’nın Nişantaşı’sı sayılan Colonaki’de çok güzel bir dükkân satın alarak başlıyorlar. Dünyanın çeşitli yerlerinde sergiler düzenleyip, fuarlara katılarak ünlerini arttırıyorlar.

Haberin Devamı

Fanourakis markasının önemli dönüm noktalarından biriyse ünlü ve güçlü kadınlar tarafından keşfedilmiş olmak. Lina bunu tamamen şansa bağlıyor. “Hepsi beni şans eseri keşfetti. Mesela Güler Sabancı… Takılarımı Yunanistan’da Benaki Müzesi’nde görmüş. Benaki, Sabancı Müzesi’ne çok benzeyen bir müzedir. Onun gördüğü sergide ben Eski Yunan kalıntılarından esinlenerek bir koleksiyon hazırlamıştım. Takılarımdan satın almış ve müze yetkililerine beni tanımak istediğini söylemiş. Elle Türkiye Stil Ödülleri’ne aday gösterildiğimde de İstanbul’da yüz yüze tanıştık. Onun ofisinde buluştuk.”
Bay Fanouraki kısa bir süre önce vefat edince, Linda markayı tek başına yürütmeye devam eder. Tasarımların hepsi onun elinden çıkıyor. En önemli özelliğiyse ben lüksüm diye bağırmaması. Mesela, hiç çekinmeden özel mineral boyayla altının üstünü boyuyor, böylece lüksü gölgelemiş oluyor. “Onun altın olduğunu takanın bilmesi yeter, lüks gizli olunca kıymetlidir” diyor: “Lüksün amacı sana kendini iyi hissettirmek olmalı. Seninle bağ kurup, mesajını veriyorsa kıymetlidir.”

Haberin Devamı

Türkiye’den değerli üç müşterim var

Güler Sabancı, Zeynep Fadıllıoğlu ve Derin Mermerci… Üçü de sergilerim aracılığıyla beni fark etti. Beni kullanan kadınların ortak özelliği ne biliyor musunuz? Hepsi kendi kendini var etmiş, hayatta bir şeyler başarmış kadınlar. Profesörler, sanatçılar, mimarlar, iş kadınları… Hepsi de kendileri için alıyorlar. Kendi paralarıyla kendilerini ödüllendiriyorlar.

Erkeklere kış uğramayacak

Milano Moda Haftası kapsamında düzenlenen 2013-2014 Prada erkek koleksiyonu defilesinden çıkan sonuç şu:  Feminenleşmeye devam!

Evet, Prada ön plana çıkıyor fakat Milano Moda Haftası’nda görücüye çıkan tüm erkek koleksiyonlarında bir parlama, bir değişiklik söz konusu: Saten-ipek şortlar giyiliyor, desen kavramına alışılıyor, rengârenk ayakkabılar tercih ediliyor.
Miuccia Prada’nın önümüzdeki kışa dair niyeti erkeklerin egzotiklik seviyesini test etmek. Prada koleksiyonunun en belirgin teması Afrika baskıları ve onlara eşlik eden kaftanlarla sandaletlerdi. En şaşırtıcı detaysa kış günü giyilecek şortlardı şüphesiz. Dar bir ceketle kombinlenen şortların kumaşları son derece parlak ve tiril tiril. Şort-ceket ikilisi ayak bileğinde biten çoraplar ve renkli ayakkabılarla tamamlanıyor. Gömlek ve tişört baskılarıysa festival gibi: İsteyene tropik çiçek ve hayvan baskıları, isteyene Hawaiili kız motifleri.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!