Literatüre geçmek

Güncelleme Tarihi:

Literatüre geçmek
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2004 00:00

BAKAN Babacan, sevdiğimiz saydığımız bir kişi. AKP hükümetinde en kritik görevlerden birini, belki de birincisini üstlenmiş durumda. Gazeteci ağzıyla söylersek, dar boğazdan geçen ekonomide, ‘kılavuz kaptanlık’ vazifesi yapıyor. Pek tabii, tanım icabı suvari, başbakandır. Bakan Babacan, çok çalışmasına ve yorulmasına rağmen mutlu bir insan. Çünkü ekonomimiz beklenenden çok daha iyi bir performans gösterdi. Hem enflasyon umulandan daha hızlı düştü, hem de milli gelir umulandan daha fazla arttı. Bu arada döviz kurlarının reel olarak düşmesine rağmen, ihracat beklenenden daha yüksek bir hacme ulaştı. Gerek kamu borçlarına ödenen, gerek özel kesimde geçerli olan reel faizler hálá çok yüksek, ama hiç olmazsa eski ‘fahiş’ düzeyinden geride. Eh, bundan iyisi can sağlığı. Bakan Babacan, ‘hem enflasyonun düşmesi, hem de büyümenin’ eş zamanlı olarak gerçekleşmesine bakıp, ‘literatüre geçeceğiz’ hükmüne varmış. Babacan’ın kastettiği literatür, dostumuz Doğan Hızlan’ı pek ilgilendirmez. Ama bizi çok ilgilendiriyor. Babacan’ın alınan sonuçlarla öğünmek hakkıdır; kabul ediyorum. Ama yine de ‘du bakalım !’ diyorum. * * *Aynen tanıdığım Türk insanının en büyük tutkularından biri, bilimsel kanunların Türkiye’de veya Türkler için geçerli olmadığını ispat etmektir. Bu nitelik başka uluslarda da vardır herhalde. Ama onlar hakkında hüküm vermek bir Türk olarak haddimi aşmak olur. Onun için şimdilik ‘bilim bize sökmez’ inancının sadece bizde olduğu varsayımıyla yazıyı sürdüreceğim. İlk önce bilimsel kanun nedir onu söyleyim. ‘Bilim, idraktir.’ (Ben, bu özdeyişi nükleer fizikçi profesör Özemre’den öğrendim.) İdrak ettiğimiz, yani anlayıp içselleştirdiğimiz şey, evrenin işleyiş kanunlarıdır. Bu evren sadece fizik, yani madde değildir. Evren tanımının içine tüm canlılar ve ‘insan’ da girer. Bu katmanların hepsi bir arada ve içiçe tek bir bütündür. İşte bu bütüne ait işleyiş yasalarına ‘bilimsel kanunlar’ denir. İktisat da bu bütünün bir parçasıdır. Onun da kanunları vardır. Ama iktisatta ‘büyüme ile enflasyon düşmesi eş zamanlı olamaz’ diye bir kanun yoktur. Sadece amprik kanıtlar bu iki değişkenin ‘kısa vadede’ genellikle çeliştiğini, ‘uzun vadede’ ise genellikle birbirini tamamladığını göstermektedir. Kural budur. Her kural gibi istisnaları vardır. Yani biri olursa diğeri olmaz diye bir iktisat yasası yoktur. Olsaydı, zaten Türkiye’de böyle bir sonuç alınamazdı. Şimdi yapılması gereken, literatüre geçmekle övünmek değil, olayın bilimsel açıklamasını ortaya koymaktır. * * *Gelelim çok önemli bir başka kurala. İktisatta, sebeple sonuç arasında mutlaka bir gecikme vardır. Diğer bir değişle, iktisatta belli bir dönemde elde edilen veya edilemeyen sonuçları, sadece o dönemde ortaya çıkan sebeplerle açıklamak mümkün değildir. Bugün olan veya olmayan herşeyin, geçmişte yapılan veya yapılamayanlarla nedensellik ilişkisi vardır. Çocuk doğması için, ilkahtan sonra dokuz ay geçmesi gibi. Evliliğin birinci ayında çocuğu olanların, sevinçlerini ilán etmeden iyi düşünmeleri gerekir. Bugünlerde akılda tutulması gereken diğer bir iktisat kuralı ise ‘dış etkenlerin’ en az iç etkenler kadar herhangi bir ulusal ekonomiyi etkilediğidir. Bunu önümüzdeki devrede unutmamakta yarar var. Son Söz: Doğanın en büyük mucizesi, mucizeye izin vermemesidir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!