Leonard Cohen’in açtığı çatlaktan sızan Türkiye

BAŞTAN söyleyeyim.

Haberin Devamı

Bu yazıyı önceki akşam Leonard Cohen’in Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde açtığı “çatlaktan sızan ışığın” şiirsel aydınlığında yazıyorum.

Geçen hafta üst düzey iki yabancı diplomatla çok ilginç bir diyalog yaşadım.

Diplomatlardan biri 1970’lerde kariyerine Türkiye’de başlamış.

Ara ara Türkiye’ye gelip gittiği için irtibatını hiç kaybetmemiş.

Diğeri ise Türkiye’nin daha çok son 5 yılına yakından şahitlik etmiş.

İkisinin anlattığı Türkiye öylesine birbirinden farklıydı ki...

 

Neredeyse birinin “ak” dediğine diğeri “kara” diyor.

Birincisi Türk ekonomisi ve demokrasisi son yıllarda inanılmaz değişti, “ilerledi” derken, ikincisi AK Parti iktidarında Türkiye’nin “gerilediğini” düşünüyor.

Haberin Devamı

Biri Avrupa Birliği yolunda yapılan reformları, sivil asker ilişkilerinde gelinen noktayı, dış ticaretin gelişimini ve Kürt açılımını “fantastik” diye nitelerken, diğeri Ergenekon Davası üzerinden muhaliflerin susturulmasını, toplumun tutuculaşmasını, iktidarın otoriter bir anlayışla kendi sermaye ve medya grubunu yaratmasını “korkutucu” buluyor.

Tartışmanın en hararetli yerinde ikisi birden anlaşmışçasına bana dönüyor!

 

Sanki Türkiye’nin kendi içinde bıçak gibi ikiye bölünmüş olması yetmezmiş gibi bir de yabancı diplomatların Türkiye üzerinden bölünmesi çıktı karşıma.

Baktım olacak gibi değil, “Siz sadece Türkleşmemiş, tarafınızı da seçmişsiniz” dedim. Bastılar kahkahayı...

Oysa ben gayet ciddiydim. Çünkü daha bir gün önce çok farklı background’lardan seçkin bir dost grubuyla gece boyunca kendimi benzer bir tartışmanın içinde bulmuştum.

Bir grup gayet iyimser, diğeri faşizme gittiğimizi düşünebilecek kadar karamsardı.

Bense her zaman ki gibi “iki cami arasında binamaz”.

      

 

Türkiye bir taraftan “yıllanmış duvarları” yıkarken, diğer taraftan “yeni duvarlar” inşa ediyor.

Haberin Devamı

Duvarı yıkılan “isyan”, duvarı yıkan “bayram” ediyor.

On yıl önce “mağdur” olanlar bugün “mağrur” bir biçimde yeni mağduriyetlere sebep oluyor. Tarafını seçen bulunduğu konumdan Türkiye’yi okuyor.

Öyle ki Türkiye’ye dışardan bakan yabancı diplomatlar bile bu kısırdöngüyü aşamıyor. Birinin iyi gördüğü diğerine çok kötü görünüyor.

Oysa ikisi de doğru; çünkü iyi ile kötü iç içe.

Bu iç içelikten ve hoyrat hesaplaşmadan dolayı Türkiye bir yandan ilerlerken geriliyor, diğer yandan gerilerken ilerliyor.

Doğal olarak kafalarımız karışıyor. İşte bu noktada Cohen’in dinsel bir ayin ya da başkaldırı olarak kulaklarımıza çalınan Anthem şarkısı imdadımıza yetişiyor.

Haberin Devamı

“Her şeyde bir çatlak var/ ışık oradan sızıyor içeri.”

 

Size Cohen’i anlatacak değilim.

Beni 75 yaşındaki bu şair şarkıcının tanrısal sesiyle çatlattığı duvardan içeri sızanlar ilgilendiriyor. İki gece üst üste İstanbul Açıkhava’da ona eşlik edenler...

Kimler yok ki?

Bir kere on bini aşan biletli izleyicinin yaş skalası çok çarpıcı.

14-15 yaşında gençlerden, kucakta taşınan 95’lik dedeye dört kuşak bir arada.

Eski MİT Müsteşar’ı Şenkal Atasagun’da orada Sinan-Rebeca Çetin ve Yılmaz-Belçim Erdoğan çifti de.

“Türkiye’nin Cohen’i” Mazhar da Açıkhava’da, Hümeyra, Teoman, Nil de.

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, Enerji Bakanı Müsteşarı Metin Kilci, Güler Sabancı, Hüsnü Özyeğin, Ergun Özen derken, baktım bürokrasi ve iş dünyası saymakla bitmiyor.

Haberin Devamı

AK Parti milletvekili Özlem Türköne’yi de gördüm, CHP’li Akif Hamzaçebi’yi de.

Dedim ya bu yazıyı önceki akşam Leonard Cohen’in Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde bizzat açtığı “çatlaktan sızan ışığın” şiirsel aydınlığında yazıyorum.

Türkiye’deki kısırdöngüye kapılmak yerine rüzgârı ya da ışığı takip edip Cohen ustanın açtığı çatlaktan Anthem şarkısıyla sızmanızı öneriyorum.

Yazarın Tüm Yazıları