Laf olsun torba dolsun

AKP hükümetinin, milletvekillerinin, danışmanlarının zaman zaman ‘laf olsun torba dolsun’ niyetine konuştuklarına tanık oluyoruz.

Haberi 13 Ekim 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden kesmişim: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik romantik bir doğa manzarasının içinde bir ağaca yaslanarak poz vermiş; ayaklar çapraz, kollar kavuşuk, üzerinde iyi kesimli bir takım elbise, göğüs cebinde beyaz mendil, kravat modasına uygun...

Başdanışman milletvekili, Alem Dergisi’ne verdiği röportajda laikliği ‘Türkiye’nin nükleer gücü’ olarak tanımlamış... ‘Nükleer güç’ çarpıcı olsun diye yapılmış başarısız bir metafor. Çünkü ‘nükleer güç’ün olumlu bir imgesi yok insanların kafasında. Ömer Çelik’in amacı öyle mi bilemem; ama entelektüel bir AB sorumlusu bu metaforu duysa Türkiye hakkında hiç de olumlu düşünmez. Ben kendisine ödünç bir metafor vereyim, hatta hibe edeyim:

‘Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti ve toplumu için oksijendir!’

YANLIŞ METAFOR

Türkiye’nin etrafındaki kronolojik siyasi krizlerden ve sosyal kaoslardan kendini uzak tutabilmesinin ardında laiklik ilkesinin yattığını vurgulayan Çelik şöyle konuşmuş:

‘Türkiye’nin elindeki en büyük gücün laiklik ilkesi olduğunu görüyoruz. Laiklik ilkesi bizim iç barışımızı sağlıyor, hem de etrafımızdaki kaynayan kazandan kendimizi korumamızı sağlıyor. Çevremizde yaşanan tecrübelere baktıkça, laikliği elimizdeki en büyük nükleer güç olarak görüyorum.’

Ömer Çelik, nükleer gücü ‘nükleer enerji’ yerine kullanıyor. Ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin nükleer enerjiye karşı oldukları düşünülürse metafor amacına ulaşamıyor.

Ömer Çelik’in bu sözlerini ve yaptığı öteki açıklamalarını (‘Cumhuriyetimizin mayası ve başta Atatürk olmak üzere cumhuriyeti kuranların idealleri, zaten keskin ve kesintisiz bir çağdaşlaşma perspektifi öngörüyor...//...Cumhuriyet, bizim bu topraklardaki, vatanımızdaki tarihsel tecrübemizin evrensel değerlerle uyum içinde olduğunu gösteren, Türk tarihinin en devrimci ve aydınlanmacı projesidir.’) okuyunca, başdanışman milletvekili acaba bizimle dalga mı geçiyor diye düşündüm.

Tıpkı Erbakan Hoca’nın ‘Atatürk yaşasaydı Refah Partisi’ne oy verirdi’ demesi gibi keramete kıç attırmıyor ama AKP’nin geçmişiyle ve bugünüyle taban tabana zıt sözler. Bunların Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanının ağzından ayıkken çıkması mümkün değil.

Üzeri kapatılan kadın afişlerini, içki yasaklarını, şarabı kösteklemek için bağcılık tarımına indirilen darbeleri, imam hatipli kadrolaşmayı, kayrılan dinci sermayeyi, toplumsal hayata zorlanan haremlik ve selamlıkları, İslamcıların lüks sitelerde gettolaşarak laik dünyadan ayrışmasını vb., bir yana bırakalım, cumhuriyet bilincinin temeli olan laikliğin oksijeni Öğrenimin Birleşmesi (Tevhid-i Tedrisat) Yasası’dır. Bu yasa, imam hatip okullarının amacını ‘din görevlisi’ ile sınırlandırmıştır.

YA O GÜÇ OLMASAYDI

Bu nedenle, Ömer Çelik’in sözlerine inanacak olursak, AKP iktidarının yapması gereken ilk iş imam hatip liselerinin kapatılması ve bütün eğitimin buna göre yeniden örgütlenmesi olmalıdır. Ama tanık olduğumuz uygulamalar, Ömer Çelik’i yalanlıyor. Bir de laiklik nükleer güç olmasaymış (!) vay halimize!
Yazarın Tüm Yazıları