Kuvayı Milliye CHP’nin genlerinde

Kılıçdaroğlu, Londra seyahatinde gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularına özetle şu yanıtları verdi:

BENİ SUSTURMAYI DENEMEK İSTİYOR

“Benim söylediklerimin tamamı doğru. ‘Şu cümle yanlış’ diyemiyor ama yakın çevresi ve oy verenlerin kafasını karıştırmak için ‘Dava açtım’ diyor. Hakaret ise ben değil o hakaret ediyor. Söylediklerim gerçek dışı ise Parlamento’da araştırma komisyonu kuracak o zaman. Getirirler belgeleri koyarlar, bu doğru derler. Biz de özür dileriz. Şikâyet ederek beni susturmayı denemek istiyor. Tehditlere pabuç bırakmayız. Yeni doğan çocuk vergi ödeyecek, Erdoğan’ın akrabaları vergi ödememek için her sahtekârlığı yapacak ve diyecek ki, ‘Ey Kılıçdaroğlu, sesini kes’. Ben konuşurum.

PARTİ MECLİSİNE DAVA BİR İLK

Cumhuriyet tarihimizde ilktir, bir parti meclisi bildirisi dolayısıyla suç duyurusunda bulunulması ve fezleke olarak TBMM’ye gönderilmesi. Erdoğan 2002’deki Erdoğan değil. Bugün farklı bir Erdoğan. Kendisini devlet olarak gören ve tanımlayan bir Erdoğan karşımızda. Bir siyasetçi kendisini devlet olarak tanımlarsa demokrat olamaz. Onların bilinen bir tanımı var: Diktatör, otokrat.

Güç zehirlenmesini yaşayanlar kendi sonlarını kendileri getirir. Erdoğan bu sürecin içine girmiş durumda. Kendi sonunu getiriyor.

‘Herkesi susturduk, bu adamı niye susturamıyoruz’ diye düşünüyorlar. Susturamazsınız kardeşim. Beni sustursanız, diğer arkadaşları susturamazsınız. CHP’nin genlerinde Kuvayı Milliye’nin olduğunun farkında değiller. Kuvayı Milliye, bir kurtuluş hareketidir, demokrasi, bağımsızlık açısından, kadın-erkek eşitliği açısından dünyaya barış eksenli bakması açısından. Kuvayı Milliye’yi temsil eden de CHP’dir. Bu bizim genlerimizde var. Dönemin Osmanlı Padişahı da Mustafa Kemal Atatürk’ü susturmak istedi. İdam kararı vermişlerdi. Ne oldu, haklı olan kazandı. Biz haklıyız ve kazanacağız.”

‘TÜRKLER KENDİ MÜFTÜLERİNİ SEÇMELİ’

(Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan seyahatinde dile getirdiği “Lozan sadece Ege’yi mi kapsıyor? Batı Trakya’daki azınlıkların hukuku yok mu?” sözleri) Yunanistan’a gittiğimde seçilmiş müftüyü ziyaret ettim, atanmış müftü değil. Eğer Lozan Antlaşması’nın gereğine uyulacaksa, oradaki Türklerin kendi müftülerini seçmeleri lazım. Türkiye’de uygulamaya paralel bir uygulamanın olması lazım. İkincisi Türklerin kazandığı AİHM kararları uygulanmıyor. Bu kararların da uygulanması lazım. Üçüncüsü adalarımız işgal altında, bu işgale son verilmesi lazım.

OHAL’İ MERAK EDİYORLAR

(Londra gezisi) Oldukça verimli geçti görüşmeler. En çok, ‘15 Temmuz’dan sonra, özellikle 20 Temmuz OHAL ilanından sonra ortaya çıkan tablo nasıl düzelecek, OHAL ne zaman kalkacak, yargı bağımsızlığı ve özellikle Anayasa Mahkemesi kararları’ üzerinde duruldu. Milletvekili ve gazetecilerin hapiste olması, barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin görevlerine son verilmesi ve yurtdışı çıkış yasağı uygulanması gündeme geldi. Gittiğimiz bütün toplantılarda ‘Man belgeleri’ olayının herkes tarafından bilindiğini öğrendik. Bu da dünyadaki iletişimin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Vergi cennetlerinde Erdoğan’ın yakınlarının ticari ilişkileri dikkatlerini çekmiş.

(Reza Zarrab) Aykan Erdemir (eski CHP milletvekili) açıklama yaptı. Ne tanık olduğunu ne belge götürdüğünü, tamamen gerçek dışı olduğunu ifade etti. İlgili savcılar bu iddiada bulunuyorsa ellerinde veri olmalı. ‘CHP’yi koruyun’ demeyiz. Varsa elinizde bir şey koyun ortaya.