Kutsal ve saygı

ELBETTE ki her dinin ve her inancın mukaddesátına sonsuz saygı göstermek gerekir.

Meselá, Taliban’ın Afganistan’da dinamitlediği Hindu Buda heykellerine!

Veya, Hıristiyanları katlettikten sonra, Mısır’da fellahların yaktığı Kıpti kiliselerine!

Yahut, Irak’ta Sünnilerin bombaladığı Şii camiilerine!

Daha yahut, yine Irak’ta bu defa Şiilerin taradığı Sünni ibadethanelerine!

Bilmem anlatabildim mi?

* * *

ANCAK, yukarıdaki mukaddesatın algılanış biçimi zamanda ve mekánda değişkendir.

Ne tek bir kural, ne tek bir süreç, ne de tek bir helezonilik mevcuttur.

Öyle ki, uzun süre "tabu" addedilmiş olan şeyler toplumsal evrimde göreceleşebilir.

Veya tam tersine, eleştirisi bir müddet müsamahayla karşılanmış olan kutsallıklar tekrar "dokunulmazlık" edinebilirler.

Din kültüründe daima inişler çıkışlar vardır ve algılanış tarzları yekpárelik arz etmez.

* * *

NİTEKİM, Martin Scorsese’nin 1988 yapımı "İsa’nın Son İğvası" filmi, Vatikan’ın ve bir bölüm Hıristiyan’ın girişimiyle epey bir Batı ülkesinde ekranlardan çekilmişti.

Zaten malûm bugün de, ABD’deki en bağnaz Protestan tarikatlar "İncil’i incitiyor" (!) iddiasıyla Darwin’ci "Evrim Teorisi"nin okul kitaplarından çıkartılmasına çalışıyorlar. Okyanus’un bu yakasında ise daha geçen yıl, aynı İsa’nın prezervatifli bir karikatürünü yayınladığı için, aşırı sağcı "FN" partisi Fransız "Liberation" gazetesi hakkında dava açtı.

Oysa, sadece o Fransız tarihindeki dergi ve yayınları şöyle bir hatırlayalım.

* * *

HATIRLAYALIM
, zira ilkin 1789 Devrimi Kilise mülkünü kamulaştırdığında; sonra da, 1905 yasası okulu laikleştirdiğinde, söz konusu dergi ve yayınlar nelerle dolup taşmıştı?

En hafifinde, süklüm püklüm bir Mesih’in Cumhuriyet simgesi Marianne hanım kız tarafından ibadethaneden ve dershaneden kovulduğunu tasvir eden resimler gırla değil miydi?

Bazıları benim koleksiyonumda da var, çok daha belden aşağı olanlarını geçiyorum.

Kaldı ki, papaz ve rahibelerin zorunlu bekárlığından ötürü, özellikle Katolik ülkelerde, İsa Mesih ve Bakire Meryem başta olmak üzere, dini ve dindarları bazen "edepsizlik" (!) raddesindeki bir cinsellik teması etrafına işleyen "taşlama"lar sayısızdır.

O halde, özeti şu saptamalarla çıkartalım:

* * *

BİR; istisnasız bütün iman kültürlerinde olduğu gibi, Hıristiyan toplumlarda da "kutsal" kavramı çok önemli bir yer tutar.

Ancak, bu "mukaddesat" ve onun yorum tarzı inişli ve çıkışlı bir süreçte dönüşür.

Yani, Ortodoks Rusya zorunlu bir "tanrıtanımazlık"la donatıldıktan çok sonra tekrar inanç hürriyetine kavuşunca, Rasputin’e bile rahmet okutacak bağnazlıklara doğru kayabilir.

İki; aynı kavram toplumların sosyolojik dokularına göre de ciddi değişiklikler arz eder.

Koyu Katolik İrlanda veya Polonya’da "büyük günáh" sayılan şey, Hollanda yahut İskandinavya türü "elástiki Protestanlık" ülkelerinde "ahval-i adiye" olarak algılanabilir.

Üç; en azından Batı Hıristiyan toplumlarında, bizzat Hıristiyan aidiyetten kimselerin yine bizzat kendi dinlerini "hafif"e, háttá "alaya almak" geleneği vardır ve de sürmektedir.

Bu, genel "sekülerleşme" sürecinden bağımsız düşünülemez ve açıklanamaz.

Yukarıdaki olgu dindarların tepkisini çeker, ama öyle kolektif kıyametler kopmaz.

Oysa, Danimarka’daki "karikatür vakası"nda yaşandığı gibi, kızılca kıyamet aynı geleneği "öteki"nin dinine uygulayınca kopuyor ki, yazının en başındaki "anlatabildim mi" sorusuna dönerek, bunu cumartesi günü işleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları