Kuş kafese, balık ağa girince...

KİMİ ağlar, kimi güler, bu dünya böyle gider!

2012’de daha güzel bir Türkiye olmasını diliyoruz ama bu gerçekleşebilir mi?
Yeni yılın diğerlerinden daha iyi geçmesi, milli gelirimizin artması, ülkeyi bölünmeye doğru götüren hainliklerin bitmesi sadece bir temenni tabii...
İhtimal zayıf da olsa Türkiye’miz için mutlu günler, güzellikler ummak istiyoruz.
Geride bıraktığımız 2011’de yaşanan terör olayları ve şehitler, ülkedeki diğer sıkıntıları unutturur gibi oldu ama...
İlk acılar geçtikten sonra geçim derdinden şikâyetler yine akmaya başladı.
Ben eskiden bunları ciddiye alırdım. Artık tebessümle karşılıyorum. Çünkü şikâyetlerin en yoğun olduğu bölgelerde bile iktidarın yüzde 50’nin üstünde oy aldığını görünce, milletin bizi işlettiği sonucuna vardım.

Şikâyet mektuplarını okudukça aklıma şu hikâye geliyor:
Bir pencereye asılan kafesteki kuş, sadece geceleri ötüyormuş... Bir yarasa, niye gündüz ötmediğini sorunca kuş şöyle cevap vermiş:
“Gündüzün öterken yakalandım ve bu kafese konuldum. Bu bana ders oldu”
Yarasa ona demiş ki:
“Artık iş işten geçti yavrum. Bunu yakalanmadan önce düşünmen gerekirdi!”
Sonuç: Kuşun kafese, balığın ağa girdikten sonra aklının başına gelmesi faydasızdır. Başa gelen çekilecektir!

Elektrik zammı... Akaryakıt zammı... Doğalgaz zammı... Vergi zamları... Diğer bütün zamlar, bu kış milleti iyice sıkacağa benziyor.
Kişisel ihtiraslar, ülke çıkarlarının üstünde tutuluyor, vatandaşa da bol vaatlerin ninnisi söyleniyor.
Manzara-i umumiyemiz şöyle:
Etraf yalaka dolu,
El etek öpmek ayıp değil,
Aman ha, uluorta
Laf etme, haddini bil!

İki tip insan gerçeği görmez: Kör olanlar ve akılsızlar!
Biz hangi sınıfa giriyoruz, bilemiyorum!
Türkiye’de gelir adaletsizliğinin yanı sıra servet adaletsizliği de yaşanıyor ve uçurum, her geçen gün derinleşiyor.
Halkımızın yaklaşık yarısı (35 milyon kişi) çok yoksul... Bunu biz söylesek “Atıyor” derler ama bu bizim ifademiz değil! Devletin resmi kuruluşu olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) söylüyor bunu...
TÜİK’in 2010 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın açıklanan verilerine göre; ülkemizde zenginle fakir arasındaki uçurum kapanmıyor, artıyor.
Nüfusun yüzde 16,9’u (12,5 milyon kişi) yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 18.

CHP’nin 20 ve 22’nci dönem Milletvekili Bülent Tanla, Bankalar Birliği verilerinden yararlanarak bir değerlendirme yapmış... Buna göre:
Türkiye’de, toplam servetin yüzde 90’lık bölümü, bankada tasarruf hesabı bulunanlardan yalnızca yüzde 3,4’lük bir kesimin elinde bulunuyor...
2007 yılı hesabıyla bankalarda 79 milyon 835 bin hesap var. 2 milyon 715 bin kişi toplam servetin yüzde 90’ına hükmediyor, yüzde 10’luk bölümü ise bütün Türkiye paylaşıyor.
Bu durum, çarpık ve adaletsiz gelir dağılımının, servet bölüşümüne de yansıdığını gösteriyor. Başka bir ifadeyle;
Dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan 73 milyon nüfuslu Türkiye’de, 2 milyon 715 bin kişi Avrupa ve Amerika düzeyindeki bir zenginlik içinde hayat sürerken, geri kalan büyük kesim, yoksul bir Afrika ülkesinin insanları gibi yaşıyor!
Ülkelerde, büyümenin ve zenginleşmenin nimetlerinden her kesimin yararlanması gerekirken bizde bunun tersi gerçekleşiyor ve zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oluyor!
“Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar” denir ya... Dileriz öyle olmaz!
Bu koşullar altında, yeni yılınız kutlu olsun!
Yazarın Tüm Yazıları