Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Kuş gribinden korkma plansız yerleşim ve kriz yönetiminden kork

Avrupa Kıtası’nda izlenebilen 520 kuş türüne karşılık, kıtanın onbirde biri büyüklüğüne sahip ülkemizde 450 civarında kuş türü görülüyor.

Kıtalar arasında olduğu kadar iklimler arasında da geçiş kuşağında bulunan ülkemizin kuş zenginliğinin nedenlerinden biri her ilkbaharda kuzeye doğru yapılan üreme göçü, sonbaharda güneye yapılan kış göçüdür. Bu nedenle, konunun uzmanı olan Asaf Ertan Bey’den İstanbul’daki kuş problemini öğrendim.

Ülkemizin üzerinden her yıl binlerce kuş göçer. Balkanlar’dan, Orta Karadeniz’den ve Doğu Karadeniz’den gelen kuşlar sonbahar göçünde ülkeye kısmen yayılarak konaklar, kısmen geçer ve Hindistan, Afrika gibi son noktalara yayılır. Bu yolcular ilkbaharda tersine dönerler ve kısmen ülkemize, kısmen de kuzey ülkeleri dahil Avrupa’ya yayılırlar.

Ne yazık ki, yıllardır yanlış ve bilinçsiz uygulamalarla yaban hayatı türlerinin bazılarını kaybettik. Aşırı DDT kullanılmasıyla yok olan ve Birecik’te adına festival düzenlenen kelaynak, Amik Gölü’nün kurutulmasıyla ülkemizde artık yaşamayan yılanboyun, ismini ülkemizden alan Anadolu parsı gibi çok önemli türleri bu kaybolan canlılara örnektir. Tükenme sınırında olanlara örnek olarak ise çizgili sırtlan, ceylan, karakulak, kara akbaba, toy, Akdeniz foku sayılabilir. Yok olanlar ve bu yolda hızla yol alanlar, yanlış arazi kullanımı, aşırı kimyasal madde kullanımı ve bilinçsiz avcılık nedeniyle elden çıkan değerlerdir.

Ayrıca yaban hayatı için göç, üreme, beslenme ve barınma alanlarının yok edilmesi ve buralarda yarı kapalı kümes hayvancılığı, havalimanı, yerleşim ve sanayi alanları, vb. şeylerin yapılması kuş gribi gibi önemli problemlere de neden olmakta.

KUŞLAR YAKALANIYOR KENTİN ORTASINDA SATILIYOR

Örneğin İstanbul, Balkanlar üzerinden gelen kuş göç yolunun tam üstünde olması nedeniyle çok önemli bir kuş alanıdır. Boğaz geçişini sağlayan köprülerin her iki kıtadaki ayaklarında ‘kıtaya hoş geldiniz’ tabelaları sanki kuşlar için de yazılmış gibidir. Böylece, İstanbul’da bahar göçleri sırasında özellikle yırtıcılar, balıkçıllar ve leylekler kentin belli noktalarından rahatlıkla izlenebilir. Çamlıca Tepesi, göç gözlemleri açısından dünya çapında bir üne sahip. Adalar, Sarıyer, Beykoz da isimleri sayılması gereken noktalardır. İstanbul coğrafyası kuşların barınma, beslenme ve üremeleri bakımından da çok önemlidir.

İstanbul’un yapılaşma biçimi kuş göçleri bakımından olumsuz yönde gelişmiştir. Özellikle küçük ötücüler kısa aralıklarla kentte konaklayarak göçmekte. Bu bakımdan ötücü kuşlar, şehir içinde çok az uygun ortam bulabilmekte, göç sırasında kitleler halinde bir araya geldiklerinde kuş avcıları tarafından tuzağa düşürülüp kafeslere kapatılarak satılmaktadır.

Kuş gribine yol açan H5N1 virüsünün hayvanla ya da salgılarıyla temas yoluyla bulaştığı dikkate alınırsa yakalanan kuşların İstanbul’un göbeğinde, Mısır Çarşısı arkasında ya da Galatasaray veya Kadıköy Meydanı’nda pazarlanması da risklidir.

Deniz yolunu ya da sulak alanlar dizisini kullanarak göç eden kuş türleri bakımından Boğaz köprüleri inanılmayacak kadar büyük bir göç engeli oluşturmuştur. Köprülerin siluetlerini ve üstündeki araç hareketliliğini gören balıkçıl, ördek, kaz, kuğu türleri ve yelkovanlar yaklaşık bir saat süresince engelin kendileri için zararlı olup olmayacağını anlamak üzere defalarca dönüp durmaktadırlar. Sürülerin içinden yorulup menzile varamadan düşenler olmakta ve hiç akla gelmeyen bir kıyım ve tehlike yaşanmakta.

Sahilde ve gerisinde yapılaşmanın artması ve özellikle gece aydınlatmaları bıldırcınlar için tam bir felákettir. Sahillerdeki ışıklandırmalarda deniz üstünden göç ederek sahile gelecek kuşları kendine çekmeyecek bir aydınlatma yapılması çok önemlidir. Şimdiden sonbahar göçünde sert rüzgárlı gecelerde evlerin camlarına, balkonlarına çarpan bıldırcınların sayısı çok arttı. Şehir siluetinde günden güne yükselen cepheleri cam kaplı binalar da bulut görüntülerini yansıtarak kuşları aldatmakta ve cephelere çarpıp telef olan kuşların sayısı günden güne artmakta. Bu konuda Avrupa ülkeleri önlemler alıyor, ya biz?

TÜRK’ÜN AKLI NE ZAMAN ÖNCEDEN GELECEK

Pilotların korkulu rüyası haline gelen kuş sürüleri özellikle uçakların iniş ve kalkışlarında problemdir. Bu nedenle, kuşların yoğun olarak bulunduğu alanların yakınında hava limanı, kümes hayvanı çiftliği, vb.’nin yapılmaması alınacak en kolay önlemdir. Ayrıca şehrin genişlemesiyle varoşlarda kalan çöplükler de özellikle çöp tüketen kuş türleri (çaylaklar, martılar, kargalar) tarafından tercih edilir. Bu nedenle, şehirler, çiftlikler ve hava alanlarıyla çöplüklerin olabildiğince birbirinden uzak olması olası kazaları ve salgın hastalıkları önleyecek ilk tedbirdir. Diğer bir deyişle, İstanbul’daki yeşil alanlar doğal haliyle korunduğu takdirde hem kuşlar için büyük bir yaşam alanı sağlayacak, hem de muhtemel İstanbul depremi gibi bir felakette bir insan barınma alanı olacaktır.

Şimdi haberlere göre Türkiye, Avrupa Birliği’nin isteği üzerine kuş gribinin bulaşma riskine karşı önceden hazırlanan, ‘acil eylem planı’nı devreye sokmuş. Gazetelerde yer aldığı kadarı ile uygulamaya konulan bu plan yine tam bir ‘kriz yönetimi’ mantığı ile hazırlanmış. Yani, testi kırıldıktan sonra yapılacak işlere yönelik bir plan. Keşke, riski önceden görüp bir de zarar azaltma planı (ZAP) yapsaydık. Örneğin, dünyanın kuş gribi için alarma geçtiği bir zamanda, genellikle kuşların göç ettiği eylül ayının başından kasım ayının sonuna kadar hindilerin açıkta beslenmesine, yani kuşların göç yolu üzerindeki çayır ve tarlalarda otlatılmasına izin verilmeseydi!

Dünya artık büyük ölçüde kriz yönetiminden risk yönetimine geçti. Biz ne zaman bu plansızlıktan ve demode olmuş ‘kriz yönetimi’ mantığından kurtulacağız? Ne zaman ‘Türkün aklı önceden gelir’ denilecek?
Yazarın Tüm Yazıları