Kurtuluş Savaşı



Pakize SUDA
Haberin Devamı

Gözünüz aydın kızlar!

Artık mutlu bir evliliğiniz olacak.

Yolu da gayet basit. Üç kelime var ağzınızdan çıkması gereken, o kadar.

‘‘SEN NASIL İSTERSEN...’’ İşte bu.

‘‘Ağzınızdan çıkması gereken’’ dedim dikkat ettiyseniz. İçinizden yine eskisi gibi öteki üç kelimeyi geçirebilirsiniz.

‘‘BANA BAKSANA SEN...’’

Kocanız duymadıktan sonra önemli değil.

Ha, ‘‘Benim içim dışım bir’’ diyorsanız siz bilirsiniz. Mutsuz mutsuz yaşayın o zaman. Ama o bile şüpheli. Yani kocanızla mutsuz mutsuz yaşayacağınız. Adam gidici zira. Sizin zart zurtlarınıza daha ne kadar dayansın istiyorsunuz.

*

Nereden çıktı bu?

Amerikalı bir kadından.

Günlerce yazıp çizildi; Amerika'da bir kadın bu yolla evliliğini kurtarmış. Yalnız kendininkini kurtarmakla yetinmemiş oturup bir de kitap yazmış. Herkes okusun, tatbik etsin diye. Şimdi de memleket memleket gezip seminer veriyormuş. Maksat herkes mutlu olsun.

Bu Amerikalılar böyledir zaten. Ambalajlayıp pazarlamadıkları hiçbir şey yoktur. Dünyanın en eski ‘‘Sen nasıl istersen’’cileri bizim topraklarımızda yaşamıştır. Ancak ‘‘Bir buluşumuz var’’ diye ortaya çıkıp, bunu ihraç etmeye kalkışmak kimsenin aklına gelmemiştir. Müteşebbis değiliz.

Görürsünüz bu kadın yakında Türkiye'ye de gelir. Tam da feministler toplumu kıvamına getirmişken... Hadi bakalım sil baştan.

Ne yapalım artık, ‘‘Elle gelen düğün, bayram’’ demiş atalarımız. Bütün dünya kadınları ‘‘Emrin olur kocacığım’’ derken biz feministlere ayıp olmasın diye ağıla girmemekte ısrar edemeyiz.

Gireceğiz.

*

Gelelim ağılda neler yapılacağına...

Her daim dudaklarınız ıslak ve aralık, dilinizin ucu dışarıda olacak.

Bu, arzulu bir kadın olduğunuz anlamına geliyor.

‘‘Ya deprem olursa...’’

‘‘Memleketin durumu kötü...’’

‘‘Çocuğun matematiği zayıf...’’ gibi bahanelere paydos!

Unutmayın, siz artık arzulu bir kadınsınız. Arzulu kadınlara dünya meseleleri vız gelir.

*

Orgazma veda edeceksiniz.

Bunda pek zorlanacağınızı sanmıyorum. Zira orgazmdan başınızı alamaz durumda değildiniz zaten. Ama adamı uğraştırıp duruyordunuz. İşte buna paydos. Aslolan eşinizin orgazmıdır. Bırakın sindire sindire yaşasın adamcağız. ‘‘Ama sensiz içime sinmiyor karıcığım’’ diye itiraz edecek olursa hemen gerekli yerlere haber verin; evinizde türünün tek örneği olan bir canlı bulunmakta zira.

*

Eşinizi yatakta asla tenkit etmeyecek, habire takdir edeceksiniz.

Misal,

‘‘Öyle olmaz, böyle olur’’ yerine,

‘‘Olursa bu kadar olur’’

‘‘Orası değil, burası’’ yerine,

‘‘Tam üstüne bastın’’ diyeceksiniz.

*

Gün olur da bir gün size bir hediye alırsa, o hediyenin ömrünüz boyunca beklediğiniz nesne olduğuna eşinizi inandıracaksınız.

Ama misal, doğum gününüzde size bir torna tezgáhı alıp getirdi diyelim; sakın ha, ‘‘Zaten ben de evlendiğimizden beri senin gibi bir odunu tornalayacak tezgáhın peşindeydim’’ demeyin.

*

Kontrol altında tutulacak ne varsa eşinize bırakacaksınız. Hayat, para, yatak vs.

Bu size zor gelecekse bir müddet daha yumurtanızın rafadan mı katı mı olacağı hususunda kararı kendiniz vermeye devam edebilirsiniz. Ama sadece duruma intibak edinceye kadar.

*

Hayatına müdahale etmeyecek özgür bırakacaksınız.

Bırakınız baksın,

Bırakınız aldatsın,

Bırakınız sevsin,

Bırakınız gitsin,

Bırakınız, vs.

Size tavsiye edilen bu. Ayrıca bu listeyi ne kadar uzun tutarsanız, o kadar iyi.

*

‘‘Kurtuluş Savaşı’’ olarak nitelendirebileceğimiz bu mücadeleye rağmen,

Siz hálá mutsuz,

Eşiniz hálá şikáyetçi,

Evliliğiniz hálá kurtarılmaya muhtaç ise,

BIRAKINIZ YIKILSIN!

Bence evliliğinizin eceli gelmiş, cami duvarına yapıyor.

Mış Muş köşesi

Turgut Yılmaz, ‘‘Ağabeyimin kılığına itina gösteriyoruz. Yetim gibi mi dolaşsın’’ demiş.

Meğer insanın yetim sayılmaması için babasının değil, tekstilci kardeşinin olması gerekiyormuş.

Dünya tahmin edilenden daha hızlı ısınıyormuş.

Türkiye'deki bitmek tükenmek bilmeyen ‘‘sıcak gelişmeler’’ yüzündendir.

RTÜK Başkanı Televole hastasıymış.

Ona ‘‘hasta’’ denmez, ‘‘doktor’’ denir; programın hastalıklı kısımlarını teşhis ediyor.

Fransa'nın kabul ettiği ‘‘Ermeni Soykırım Yasası’’ nedeniyle Fransızları boykot ediyormuşuz.

Fransızlara Fransız olduk.

Hülya Avşar, ‘‘Verdiğim vergilerle en az beş profesörün maaşı ödeniyor’’ demiş.

E, kız haklı o zaman; parayı veren düdüğü çalar.

Yazarın Tüm Yazıları