Küresel koordinasyonda bozulma beklentisi

PİYASALAR artık 2009’u kapattı sayılabilir. Piyasa analizlerinin son günlerde artık makro bazda 2009 değerlendirmesi ve tahminlerine doğru kaydığını görüyoruz. Yani yabancı ve yerli yatırımcılar bugünlerde 2010’u planlamaya çalışıyorlar.

Henüz büyük banka ve şirketlerin 2010 yılına ilişkin baz alacakları ekonomik büyüklükler, tam olarak ortaya çıkmadı. Ancak beklentimiz şirketlerin en azından kamuoyuna açıklayacakları, kendi hesapları için baz alacakları ekonomik büyüklükler, büyük ihtimalle 2010 yılı bütçe ve orta vadeli program hedefleriyle uyum içinde olacaktır. Ancak perde arkasında biliyoruz ki; çok alternatifli, çeşitli senaryolara göre, içinde esnek hareket etme imkanı bulabilecekleri hedefler saptamaya çalışıyorlar.

2010’A TEMKİNLİ BAKIYORLAR

Genel olarak mevcut siyasi havanın verdiği karamsarlıkla, örneğin 2 ay öncesine kıyasla, özel sektör kuruluşlarının 2010 yılına artık daha temkinli baktıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yapılan piyasa analizlerine baktığımızda, herşeyden önce küresel ekonomiye ilişkin bazı ortak saptamalar dikkat çekiyor. Bunların başında 2009 yılına kıyasla 2010 yılının genel olarak daha olumlu geçeceği beklentisi var. Bununla birlikte piyasalarda yeni dalgalar olacağı, faiz artış sürecinin yeni sıkıntılar yaratabileceği, Avrupa ekonomilerinde yeni sıkıntılar çıkma ihtimali bulunduğu söyleniyor ama yine de 2009 yılına kıyasla daha iyi bir yıl bekleniyor.

Bununla birlikte ortak tahminlerin arasında “küresel koordinasyonun 2010 yılında bozulacağı” beklentisi dikkat çekiyor. Krizden çıkış sürecinde küresel anlamda görülmedik biçimde birlikte hareket eden ülkelerin, artık 2009 kadar birlikte davranamayacakları genel bir beklenti. Bu beklenti de beraberinde önümüzdeki dönemde ülkeler arasındaki farklılaşmanın artacağı tahminini getiriyor. Yani artık ülkelerin hep birlikte hareket etmesini gerektiren ortam zayıflıyor, ülkelerin menfaatleri farklılaşıyor, bu nedenle de birlikte hareket etme eğilimi giderek zayıflayacak deniyor.

AVRUPA VE TÜRKİYE


2010 yılı bence bu eğilime bağlı olarak ülkeler ve büyük şirketler bazında, kötü haberlerin de çoğaldığı bir yıl olabilir. Son günlerde gördüğümüz doların değer kazanmasının, özellikle euroya karşı büyük değerlenmesinin bu farklılaşma beklentisi ile de ilgili olduğunu tahmin ediyorum. Krizin başlarında sıkça, “Avrupa’daki veriler geç geliyor ve bilançolar yeterince şeffaf değil” diyorduk ama daha sonra yangın nedeniyle bu unsuru unutmuştuk. Bence Avrupa ekonomisine ilişkin tedirginlikte bu yapısal sorunun büyük ağırlığı bulunuyor.

Türkiye’ye ilişkin beklentilere gelince...

Eğer siyasi risk unsurunu bir yana bırakırsak, Türkiye’nin 2010 yılında Avrupa ortalamasından, özellikle de Doğu Avrupa ülkelerinden daha iyi bir büyüme performansı göstermesi büyük ihtimal. Özellikle mali yapının sağlamlığı, bu konuda büyük avantaj sağlayabilir. Buna karşılık Avrupa ekonomisinde görülecek sıkıntıların, Türkiye’yi özellikle ihracat ve üretimini olumsuz etkileyeceğini hesaplara katmak gerekecek.

SİYASİ RİSK ALGISI ARTIYOR

Ancak tüm bunlar, dediğimiz gibi, siyasi risk unsuru dışarıda bırakıldığında yapılabilecek hesaplar. Oysa son dönemde hızla siyasi risk algısının arttığını, içeride özel sektör tarafından yapılan hesaplarda giderek daha fazla dikkate alınmaya başladığını görüyoruz. Bu da beklentileri kötüleştiriyor.

Özetle; beklentilerin kötüleşmesi 2010 yılı performansını olumsuz etkileyecek.  Siyasi ortam şimdi yumuşasa bile, bu 2010 yılı beklentilerine gecikmeli olarak yansıyacak, zaten yılın bir bölümünü kaybetmiş olacağız. 3-4 ay daha sürerse, hele artarak devam ederse, artık 2010 yılı hesaplarının tümünü kapsayacağını ise rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yazarın Tüm Yazıları