Küresel ısınmayı Melih Gökçek bilmek zorundaydı

GÜNLERCE önceden ilanlarda Melih Gökçek’in su kesintisi konusunda açıklama yapacağını gördüğüm için, 27.7.2007 Cuma gecesi bahsi geçen kanalın önüne geçtim.

Haberin Devamı

Yoğun sıcakta merakla bir açıklama bekledim. Programcının kısa bir soru ve cevap, sonra su problemi demesi ile birlikte tam 1.5 saat geçti ve bu arada sadece siyaset yapıldı. Melih Gökçek’in hakkını yemeyelim. Ankaralılar su ile ilgili haberleri bekliyorlar dedi defalarca ama siyaset konusunda da hevesle konuştu. Kanala telefon ettim - su konusuna girecek miyiz - diye sormak için. Ancak sürekli meşgul düştü. Sonunda isyan ederek televizyonu kapattım.

Bu arada dinlediklerimden edinimim şu:

Başkan niçin daha önce önlem alınmadı gibi bir soruya, - Ben nereden bilebilirdim ki böyle bir afet olacağını, yağış olmayacağını - şeklinde bir cevap verdi. Ben vatandaşım. Siyasetçi değilim. Bu nedenle çetele tutmam. Kimin zamanında olduğunu az çok hatırlıyorum ama yanlış da olabileceği için isim vermiyorum. Ancak belediye başkanı olarak Melih Gökçek’in hatırlaması veya bilmesi gerekir. Bu durum başımıza ilk defa gelmiyor. Seneler önce de aynı problem oldukça ağır yaşandı. Aylarca su alamadık. Arazözlerle kapı kapı su taşındı. Tarih, Emel Sayın’ın ağlayarak okuduğu ’Yağdır Mevlam Su’ şarkısından bulunabilir. Demem o ki şarkılar bile yapılıp yağmur duası edilecek kadar sıkıntılı bir dönemdi. Yani bir ders alınmıştı. Tarih tekerrürden ibarettir sözünü bu kadar gerçekçi kılmaya gerek var mı? Vatandaş olarak merak ediyorum ve bilmek hakkım. Bu sorun o zaman, uzunca bir süre için çözüme ulaştırıldı. Başkan 14 senedir görevde bulunduğunu söylüyor. Bu süre boyunca nüfus artışı da dikkate alınarak bu konuda neler yapılmıştır?

BEN BÖYLE YAPIYORUM

Bir biyolog olarak bilincinde olduğum konu, küresel ısınma bu günün gerçeği olmayıp senelerdir var olan bir sorundur. Ancak insanlar kapılarını çalınca farkına varmıştır. 29.7.2007 tarihli Hürriyet Ankara’da Sinan Aygün’ün su tasarrufu için önlemler araştırmasını okudum. Kendisi çok takdir ettiğim bir kişidir. Bu önlemleri ben senelerdir uygulamakta ve maalesef yakın çevreme tavsiye ettiğim zaman, dudak bükülerek karşılanmaktayım. Bulaşık makinesini 3-5 bulaşıkla, çamaşır makinesini aynı şekilde çalıştıran mı istersiniz? Ancak bu tavsiyelerde bana ters gelen bir şey var. - Sebze ve meyvaları akan suyun altında değil, bir kabın içinde yıkayın.- Bu ifade, yıkamadan yiyin ile aynı anlama gelir ve son derece tehlikelidir. Çünkü her türlü pisliğin içinde bunları yıkanmış zannedersiniz. Ancak üstlerinde görmediğiniz herşey kalır. Sadece ıslatırsınız. Bunun yerine, nacizane tavsiyem, altına bir kap koyup suyu az açarak akan suyun altında yıkayın ve biriken suyu başka amaçla kullanmak üzere biriktirin şeklinde olacaktır. Örneğin tuvalette kullanılabilir. Daha sonra bir kaba koyarak sirkeli suda bekletebilirsiniz. Bu suyu da dökmemek şartıyla... Suya kavuştuğumuz andan itibaren de bu sorunun bitmeyeceği (görünür olarak bitecek, ancak küresel ısınma şiddetle devam ediyor), altından daha kıymetli olduğu, bu önlemlerin yaşam biçimimiz olması ve çocuklarımıza susuz bir dünya bırakma hakkına sahip olmadığımızın bilincine kavuşmamız dileklerimle....

Demet İREN

GÜNÜN SÖZÜ

"Sorunlar, onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez."

(Albert Einstein)

Aydınlanma yoluna devam

SEÇİMLER yapıldı; Türk aydınlarındaki dönüşüm ve değişim hız kazandı. Öylesine hız kazandı ki; Amerika’nın neo-con’ları gibi bizim de neo-demo’larımız oluştu. Neo-Con deyimi ’neo-conservative-yeni muhafazakár’ terimini ifade eder. Bizim neo-demo’larımız da ’yeni demokrat’lar’ olarak sahnede.

21. yüzyılla dünyayı sarmalayan ’küreselleşme’ yeni kavramları, yeni hedefleri, yeni tanımları da insanlara sundu. 20 yüzyılın solcu, sağcı, militarist, marksist, sosyalist, liberal, sosyaldemokrat, ırkçı, şövenist kelimeleri ikinci plana düştü. Yeni kavram ’Liboş’, yani sonradan olma liberaller. ’demoş’ ise sonradan olma demokratlar.’libo-demoş’ da sonradan olma liberal demokratlar için uygun bir terim.

Bu soldan sağa viraj alanlar, AKP’nin nasıl demokrat olduğunu anlatmakta adeta yarışıyorlar. Gülerek izliyorum. Demek ki AKP, demokrat liberal bir partiymiş de haberimiz yokmuş, öğreniyoruz.

Peki bunu nasıl okumak gerekiyor? Şimdi böyle ’neo-demo’ olmak için, öncelikle küreselleşeceksin.

Küreselleşince de hem kendi eksenin çevresinde döneceksin hem de güneş çevresinde döneceksin. Böyle dönüp dururken de Amerika’yı keşfedeceksin. Hem de öyle keşfedeceksin ki, Amerika ’at’ deyince atacaksın, ’tut’ deyince tutacaksın, ’yat ’ deyince yatacaksın, ’elma’ derse çıkacaksın, ’armut’ derse çıkmayacaksın. Demokrat olduğunu kanıtlamak için de ’yeminli özelci’ olacaksın, elinde avucunda neyin varsa satacaksın. ’Sermayenin dini, dili, rengi mengi yoktur, kim çoğunu verirse satarım’ diye memleketi satacaksın. Çünkü sen demokratsın, sonra neme lazım darbeci falan olursun.

Demokratsan eğer, sakın ha bağımsızlıkçı olmayacaksın. Millet demek, ülke demek, geride kalmış olmaktır. Sakın ha, ülkenin menfaatlerini savunmayacaksın.

Hem vatansever olmayacaksın hem de Türk milletinin küresel aktörlüğünü savunan olmayacaksın. Sonra sana çağdışı falan derler, aman ha. Bağımsızlık maazallah, cüzzamlı olmak gibidir, dımdızlak ortada kalırsın, koruyan falan da olmaz, kim vurduya gidersin.

Liberal olacaksın bir, Avrupacı olacaksın iki, Amerikancı olacaksın üç. Daha baştan Müslümansın zaten onu birden önce sayıyorum. Sonra özelci olacaksın, devleti küçülteceksin, küçülteceksin, öyle ki görünmez olacak. Şimdilik ’şeriatçı’ olmayacaksın. Zaten sonradan demokrat olanların şeriatçı olmaları gerekmez, asıl şeriatçılar kadrolu olarak görev başındalar ama henüz ’şimdi’ işaretini almadılar.

Onlar ’zamanı var’ diyorlarsa dikkat etmen gerekiyor. ’Sabırlı olmak lazım’ dediklerinde bir şey anlatıyor. ’Sırası gelince...’ dedikleri zamanı bekliyorlar.

Ermeni soykırımını da uygun yerlerde başını burkup kabul eder görünmen, Avrupalılık işareti sayılır. Ya biz; biz, bağımsız Türkiye’nin, çağdaşlık yolunda, kendimiz olma yolunda, ’çizgiye’ sahibiz. Tarihin gösterdiği yolun, milletin kanıyla ve teriyle çizilmiş yolun ’akılcı’ insanlarıyız. Aklın ve bilimin rehberliğinden başka hiçbir rehbere, mürşide, gerek duymayan aydınlanmanın ışığında kendi yolunu bulan insanlarız.

Demokrasinin bu olmadığını, demokrat olmanın ölçütlerinin bunlar olmadığını, ülkemizin şartlarının (okur-yazarlık-eğitim, kültür vb.) demokrasiye yeterli desteği sağlamadığını bilerek gene de ülkemizin geleceğine sahip çıkmaya çalışalım.

’Liboşların, demoşların egemenlik zaferi’, Türk Devleti’ne, Türk Milleti’ne hayırlı uğurlu olsun!

Prof. Dr. Nurullah AYDIN-Gazi Üniversitesi

Bir teşekkür ve sağlıkta tasarruf

ODTÜ’
lü araştırmacılar, geçirilen hastalıklardan kullanılan ilaçlara kadar bütün sağlık bilgilerine anında ulaşılarak teşhisi kolaylaştıracak bir yazılım geliştirmişler. Hastalara yapılan testlerin tekrarlanması gibi israfı önleyici programı yapan Türk araştırmacılara şükranlarımızı sunuyoruz. Sağlık Bakanlığı’ndan bu konuya gereken önemi vermesini bekliyoruz. Sağlık Bakanlığı Sağlık Teknolojileri Daire Başkanlığını bir an önce kurmalı. Gelişmiş bütün ülkeler sağlıkta nasıl tasarruf yaparız diye araştırmalar yaparken Türkiye’nin sağlık harcamaları her yıl artmakta. Sosyal Güvenlik Kurumu hepimizin.

Zarar etmesi hepimizin zarar etmesi demektir.

Şenol ŞAHİN-Sağlık-Sen Ankara 1 Nolu Şube Başkanı

Su tükendikçe AKP’nin oyu artıyor

ANKARA’
ya kar yağmadı Ankara susuz kaldı... Suudi Arabistan’a hiç kar yağmıyor ama susuz kalmıyor. Afrika ülkeleri hariç su kesen başkent yok. Ankara da 13 yıldır AKP’li belediye var. Son seçimde Ankara’lı AKP’ye %52 oy verdi.

Demek ki halk memnun...

Günün sözü

Haberin Devamı

Su kesildikçe AKP’nin oyu artacak demektir.

Dr. Cafer TOKSES

Yazarın Tüm Yazıları