Kürekte görme engelliler davulda bir patroniçe

Güncelleme Tarihi:

Kürekte görme engelliler davulda bir patroniçe
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 30, 2010 00:00

Görme Özürlüler Derneği (GÖZDER) Başkanı Bülent Kelleci, görmeyen insanlar acaba en iyi hangi sporu yapar diye araştırmaya başlıyor. Sonunda, kürekçilerin bir kısmının çok eski çağlardan beri görme engelliler arasından seçildiğini öğrenince harekete geçiyor. Bir spor kulübü aramaya başlıyor. Bu arayış günlerinde Bisse Yönetim Kurulu Başkan vekili Asiye Kefeli’yle karşılaşıyor. Asiye Hanım destek sözü verince Türkiye’nin ilk görme engelli kürek takımı da kurulmuş oluyor.

GÖZDER Başkanı Bülent Kelleci, iki üniversite mezunu. ODTÜ’de Sosyoloji ve Uluslararası İlişkiler okumuş. Esprili, neşeli ve entelektüel bir adam. Önce projenin nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için kayıt cihazını Kelleci’ye uzatalım: “Görme engelliler judo, güreş, tekvando gibi ferdi sporlar yapabiliyor. Ancak takım sporu içinde yer alamıyorlar. Çünkü futbol, voleybol gibi takım sporlarında topu takip etmek gerekiyor. “Farklı ne olabilir” diye araştırırken tarihi kaynaklarda, eskiden gemilerde çok sayıda görme özürlü bulunduğunu öğrendim. Neticede aradığımı bulmuştum. Asiye Hanım da her türlü desteği vereceğini açıklayınca proje hayata geçti.”

DRAGONDA KARAR KILDILAR

Kürek sporu içinde de “tek çifte”, “tek dümencili”, “8 tek dümencili” gibi çok sayıda farklı branş var. Bülent Kelleci ve Asiye Kefeli kafa kafaya verip görme engellilerin bu branşlardan hangisini yapmasının uygun olacağını düşünüyorlar. Sonunda içinde dümencilerin bulunduğu dalların uygun olduğuna karar veriyorlar. Fakat burada da takımın tamamının görme engellilerden oluşmasının mümkün olmadığını, en azından dümencilerin görenler arasından seçilmesi gerekiyor. Sonunda Dragon’a karar veriyorlar. Yaklaşık 2000 yıl önce Çin’de başlayan bu spor profesyonellere değil amatörlere yönelik. Takımlar 16 kürekçi, bir dümenci ve bir davulcudan oluşuyor.
Asiye Hanım, kurulacak takımın, bu sene 30-31 Mayıs tarihlerinde ikincisi yapılacak olan Dragon Festivali’ne katılmasının iyi olacağını söylüyor. Bülent Kelleci de bu tarihi uygun bulunca çalışmalara başlanıyor.

GÖZDER-BİSSE KARMASI

Şirketlerin kendi bünyelerinde kurdukları ekiplerin yarıştığı Dragon ayrımcılığa karşı bir spor. Şirketin genel müdürüyle gece bekçisi aynı takımda yer alıyor, kadınlar ve erkekler birlikte kürek çekebiliyor. Takımda yer alan sporcuların en az dördünün kadın olması ise zorunlu.
Kefeli, takımın sekiz görme engelli ile firma mensubu 10 gören sporcudan oluşmasını öneriyor. Firmadan katılacak olanların sekizi kürekçi, biri davulcu, sonuncusu ise dümenci. Bu öneri kabul görünce ekipte yer alacak isimler seçiliyor. Seçme işini İstanbul Görme Engelliler Spor Kulübü (İGES) yapıyor. GÖZDER’in bir yan kuruluşu olan İGES Başkanı Ömer Gümüştaş da Dragon takımında yerini alıyor. Takımda İGES üyesi sporcular şu isimlerden oluşuyor: Ramazan Akgül, Semra Akgül, Ömer Gümüştaş, Zeliha ve Züleyha Bozan kardeşler, Ali Varlık ve Engin Uğur.
Kürekte görme engelliler davulda bir patroniçe

HER GÜN İKİ SAAT ANTRENMAN

Takım üç aydır her gün 18.30-20.30 arası çalışıyor. Yağmur, fırtına demeden Haliç’te yarışların yapılacağı Minyatürk’ün bitişiğindeki parkta buluşup küreklerini suya çalıyorlar. Bu sırada görenlerle görmeyenler kaynaşıyor. Görenler hayatın harala gürelesi içinde peşine düşmedikleri durgun zamanların kıymetini görmeyenlerden öğreniyor. Aralarında derin sohbetlere giriyorlar.

TAKIMIN NEŞESİ OLDULAR

Ramazan ve Semra Akgül çiftinin 10 aylık bir bebekleri var. Doğduğunda gözleri gören bu bebek son üç ay içinde karanlıklara gömülmüş. Bu kötü kader Akgül çiftini çok üzmüş. Başkan Bülent Kelleci de onlar için bir rehabilitasyon olur düşüncesiyle bu güzel çifti takıma almış. Neşeli hallerinden, takım ruhuna verdikleri aktif destekten de bu kararın çok yerinde olduğu anlaşılıyor.

EKİBİN PEŞİNİ BIRAKMAM ONLAR NEREDE BEN ORADAYIM

Gelelim davulcuya... Davulcu çok önemli çünkü ekip onun vuruşlarına göre temposunu alçaltıp yükseltiyor. Küreklerin suya değme anını ve yarışın seyrini davulcu belirliyor. Bundan üç ay önce tekneyi suya indirecekleri sırada ekip toplanıp kimi davulcu yapalım diye aralarında tartışıyorlar. Sonunda birisi, “Bu görevi Asiye Hanım’a önerelim” diyor. Bir başkası, “Yahu dağlar kadar işi var, nasıl zaman ayırsın Asiye Hanım?” diye itiraz ediyor. Bülent Kelleci, “Biz bir önerelim, kabul ederse eder, etmezse başkasını buluruz” diye bir öneri getiriyor. Teklif gelir gelmez Asiye Hanım anında tokmağı eline alıyor ve davula vurmaya başlıyor. Asiye Kefeli de “ben artık bu ekibin peşini bırakmam, onlar nerede ben oradayım” diyerek bu çalışmadan duyduğu coşkuyu dile getiriyor. Bisse’nin kurumsallaşmış bir yapı olduğunu ama takım ruhunu bu ekiple birlikte öğrendiğini dile getiren Kefeli bu konuda şunları söylüyor: “Dragon eşitlikçi, kolektif bir uyum sporu. Ekipte bulunan herkes aynı anda birlikte hareket ederlerse kazanacaklarını biliyorlar. Dolayısıyla 18 kişi yekvücut oluyor. Bizim takım dünyadaki bütün dragon ekiplerinden farklı bir bileşime sahip. Kadınla erkek, patronla işçi, görenle görmeyen aynı takımdayız. Benim davulda olmam da şart değil, kürek de çekebilirdim ama baktım ki ekip kendini böyle daha iyi hissedecek tokmağı elime aldım. Bir akşam antrenmandan çıkıp bir davete katıldım. Neden oldu bilmiyorum ama gözümde bir batma oluştu. O kadar acıyordu ki gözümü açmam imkansızdı. Derhal beni davetten alıp acil servise götürdüler. Yol boyunca gözlerimi kapalı tutmak zorunda kaldım ve sadece işittiklerimle hayatı izlemeye çalıştım. Doktor mikrobik geçici bir rahatsızlık yaşadığımı söyleyerek gözlerime ilaçlar sürüp bantladı. 24 saat kadar karanlıkta kaldım. Böylece takım arkadaşlarımı daha iyi anladım...”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!