Kuran kurslarına dış destek mi var?

YENİ Kuran Kursları Yönetmeliği, bir süredir geciktirdiğim bir yazıyı bugün yazmamı gerekli kıldı.

Doğu ve Güneydoğu ile bağlantılı işleri olan ve aslen de Güneydoğulu olan bir işadamı dostum, aldığı bazı duyumları aktardı. Bölgede son bir yıl içinde özellikle de yaz aylarında ‘‘pıtrak gibi’’ Kuran kursları açılıyordu. Çok sağlam bilgilere göre bu kurslara ciddi miktarda bir para akışı vardı.

‘‘Bu paranın kaynağı, Türkiye'deki bazı cemaat veya vakıflar mı?’’ sorusuna verilen yanıt ise olumsuzdu.

Para büyük ihtimalle yurtdışı kaynaklıydı ve yine büyük ihtimalle Suudi Arabistan'dan geliyordu. Bazı yöneticilerin ifadesiyle her bir kursa ayda aktarılan dış kaynaklı para 6 bin dolar civarındaydı ki, bu Türkiye ölçeğinde büyük paraydı. Bu parayla öğrencilerin yeme içme ve barınma giderleri karşılanıyordu.

Bu ‘‘ciddi’’ duyumu muhabir arkadaşlarıma incelettirdim.

Kanıt bulamamakla beraber benzer intibalar edindiler. Görülen o ki, Türkiye çok büyük sorunlara gebe. Bir yandan Avrupa Birliği hayali, diğer yandan da gerçekler...

Açıkçası ben bu tabloyu çok iç açıcı bulmuyorum.

Ateşle oynamak

ÜLKELERİN sorunlarının çözümlerinde sosyal tarafların karşılıklı iyi niyetli yaklaşımlarda bulunması esastır. Eğer taraflardan biri bile soruna ‘‘art düşünce’’ içinde yaklaşırsa, sorunun çözülmesi kilit hale gelir. Daha da vahimi, ‘‘iyi niyetli’’ yaklaşımlarda bulunanlar, kendilerini ‘‘enayi’’ gibi hissedebilirler.

Türkiye'de ne yazık ki, meselelerin çözümüne iyi niyetle yaklaşan, konuyu Türkiye'nin geleceği, dünyadaki yeri açısından değerlendirenlerin sayısı çok az. Başbakan Erdoğan'ın sözünü ettiği ideolojik prangalar, küçük bir azınlık dışında herkesin elinde, ayağında var.

Resmi Gazete'de yayınlanan yeni Kuran kursu yönetmeliği, işte bu ‘‘iyi niyet’’ eksikliğinin bir başka göstergesi. Yeni yönetmelik, Kuran kurslarını bir anda ‘‘denetim dışı’’ hale getiriyor. Kuran kursları artık 10 öğrencinin talebiyle açılabilecek. Kadrolu yönetici bulunamadığı takdirde imam hatip lisesi mezunu herhangi biri bu kurslarda öğretici olabilecek.

Okulların tatil dönemlerinde iki ayı ve haftada 5 günü geçmeyecek şekilde açılmalarına imkán veren kısıtlama kaldırılıyor. Kurslar, valilik onayıyla bedelsiz olarak okul binalarını kullanabilecekler. Ders dışında seminer, konferans, gezi düzenleyebilecekler. Yaz Kuran kurslarının açılmasında Milli Eğitim müdürlükleri devre dışı kalıyor ve kararı müftülükler veriyor.

Önceden eğitim yılı boyunca açık olan Kuran kursu yurt ve pansiyonları, öğretim yapıldığı sürece açık olabilecekler. Bu yönetmeliğin ortaya çıkarabileceği manzarayı gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz?

Getirmenize gerek yok, son 4 gündür gazetelerde yer alan bazı fotoğraflara bakın, manzarayı görürsünüz. Bu yönetmelik tam bir felakettir. Kuran kursu adı altında, evlerinden uzak gençler kampa alınacak, Milli Eğitim'in denetimi dışındaki bu kurslarda gençler ‘‘Allah'a emanet’’ bir biçimde ne idiği belirsiz bir eğitimden geçirilecekler.

Peşin bir hükümle bu yasayı çıkaranların ‘‘mürteci ordusu’’ yetiştirme peşinde olduklarını söyleyemeyiz elbet. Ama kontrol dışı bu kurslarda ve yurtlarda her şey olabilir.

Türkiye'nin yapısı ister beğenin ister beğenmeyin bu ‘‘her şeye’’ son derece müsaittir. Bu yapının Türkiye'ye tek faydası olacaktır. Bundan böyle bombalama sanıklarını Suriye'den istemek zorunda kalmayız. İyi niyetli bir iktidar, bu yönetmeliği gözden geçirmek zorundadır.

Yazanlar karşımda, yapanlar yanımda

SKOR basınını eleştirince, kendilerini bilen spor yazarları ne düşündüler tahmin edebiliyorum. Ama spor basını mağduru spor camiasından ciddi bir teşekkür geldi. İşte Türkiye 1. Ligi'nin güçlü takımlarından birinde antrenörlük yapan bir okurumun yazısı:

‘‘Sayın Fatih Altaylı,

Bu ülkede hiçbir işte başarılı olamayan kimileri spor yazarı oluyor. Ardından kişiliğini kanıtlama adına yazarlık zırhının arkasına saklanarak başarılı olan insanlara acımasızca saldırıyor. Birçok spor adamı, işinden olacağı korkusuyla bunlara hiçbir tepki gösteremiyor. Bu tiplerin bol olduğu bir yerde sizin gibi gerçekçi, kişilikli, adam gibi gazeteciler de var. Bu laçkalıklar arasında sizin gibi değerli bir insanın bunların karşısına dikiliyor olması, en azından bazı insanları uyandırıyor ve benim gibi düşünenleri de sevindiriyor.

Bu vesileyle, sporun içinde olan bir birey olarak size teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Not: Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde...’’

Spor camiasının bu kadar ‘‘nefret ettiği’’ bir spor basınıyla, spor adına doğruları bulmak pek kolay olmasa gerek.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Saygıyı sadece kendi doğrularımızı söyleyenlere duymadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları