Kural koymak yetmez

İŞBAŞINA yani iktidara gelip de ‘basın mensuplarını terbiye etmeye kalkmamış’ kadro bulamazsınız.Bu olağandır ama asıl düşündürücü olan, bu gazetecileri terbiye etme merakının daha çok gazetecilikten devlet hizmetine geçenlerde görülmesidir. Bununla ne demek istediğimizi en altta okuyacaksınız.

Nitekim öyle bir kadronun marifeti olduğunu sandığımız bir Başbakanlık Duyurusu son günlerde gazetelere yansıdı:

Artık Başbakan ve Başbakanlık’la ilgili olayları belirli koşullara sahip olan ve ‘Başbakanlık Muhabir Kimlik Kartı’ taşıyan gazeteciler izleyebilecekmiş. Daha doğru bir ifadeyle Başbakanlığa gazeteci sıfatıyla ancak o muhabirler girebilecek, Başbakan’ı sadece onlar izleyebilecekmiş.

Baştan söyleyelim:

Bu istenende hiçbir anormallik yok. Tam tersine ‘akreditasyon’ diye bilinen bu uygulama, gelişmiş ülkelerde de vardır ve ‘akredite olmayan’ gazeteciye o kurum ‘kusura bakma’ diyebilir.

Akreditasyon kavramı ve kurumu ülkemize hayli geç gelmiştir. Bunun nedeni de kurumlarımızın basınla ilişkilerini objektif kriterler bazında düzenlemeyi bilmemeleri, becerememeleri ve gazetecilere resmen bilgi vermek yerine özellikle poliste olduğu gibi el altından verilen haberlerle kamuoyunu yönlendirmenin işlerine daha çok geliyor olmasıdır. Çünkü bu sayede sorumluluktan kaçarlar. Hem haberi (üstelik işlerine gelecek şekilde çarpıtarak) verirler hem de ‘Gazeteci nereden almış bilmiyoruz’ derler.

O nedenle yanlış anlaşılmaması için tekrarlayalım:

Akreditasyon doğru bir uygulamadır. Tabii doğru uygulanmak koşuluyla... Somut bir örnek vermek gerekirse, uzunca bir süre Genelkurmay adına yapılan ayrımcı uygulama yanlıştır.

Lakin Başbakanlık tarafından konulan yeni kurallara göre, ‘Çalışma usul ve koşullarına uymayan, haberlerinde gazetecilik ilkelerine riayet etmeyen muhabirlerin kimlik kartları iptal edilecek ve kendilerine yeni kimlik kartı verilmeyecek’miş.

Peki ama hangi gazetecilik ilkelerine uymamak suç olacak. Öyle ya Türkiye’de ilke kıtlığı mı var?

Halen en eski ve en çok bilinen Basın Konseyi tarafından uygulanan Basın Meslek İlkeleri’dir. Sonraki yıllarda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti adına Gazetecilerin Görev ve Sorumlulukları adıyla bir dizi ilke üretildi. Ayrıca Basın İlan Kurumu da kendine göre bir ‘Basın Ahlak Esasları’ icat etti. Keza Radyo ve Televizyonlar hakkındaki meşhur 3984 sayılı yasanın koyduğu ilkeler olduğu gibi Doğan Medya Grubu’nun da kendi ilkeleri var.

Demek ki öyle ortaya laf edip ‘gazetecilik ilkeleri’ demek yetmiyor. Hangi ilkelerden söz ediyorsanız onu da belirlemeniz gerekir. Bu bir.

İkincisi bir gazetecinin söz konusu ilkelere ‘uyup uymadığını’ kim belirleyecek? Başbakanlık’taki bürokratlar mı yoksa kızıp ‘Bu adamı istemiyorum’ diyecek bir siyasetçi mi?

Eğer bu kararı bağımsız ve tarafsız bir yapıya bırakmazsanız bilin ki yaptığınız düzenleme başınıza dert açar. Çünkü haksız karar verme suçlamasından kurtulamazsınız. Ya da kurallarınızı uygulayamazsınız.
Yazarın Tüm Yazıları