Kur konuşan Merkez Bankası başkanları

KUR konusunda konuşan, iddialı sözler eden, genellikle de “döviz tutanın eli yanar” diyen, o kadar çok Merkez Bankası Başkanı gördüm ki genellikle bu konuşmaların ardından kurlar yükseldi, çoğunlukla da sonunda varlık değerlerinin düşüşlerine yol açan ekonomik krizleri yaşadık. Sonunda yanan hep ekonomi ve o Merkez Bankası başkanları oldu.

Merkez Bankası Başkanları kurlara ilişkin iddialı sözler ettiğinde, bu nedenle hep korkarım. Başkasının parası ile ilgili iddialı sözleri bir Merkez Bankası Başkanının, normalde etmemesi lazım. Düşünüyorum da, herhalde böyle konuşan Merkez Bankası başkanları da hep, “son çare” olarak içi dolu olmadığını bile bile bir baskı kurmak için bu tür sözleri söylemişlerdi.

Mevcut Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı da dayanamadı, “2012’de TL doları yenecek” deyiverdi. “Göreceksiniz TL değer kazanacak” diyerek, gereksiz biçimde kendini bağladı.

Öyle anlaşılıyor ki Erdem Başçı üzerindeki baskılar epeyce arttı. Çok sıkıştırılmasa böyle bir söz edeceğini, kendisini bu kadar kesin biçimde bağlayacağını sanmıyorum. Öyle bir iddia girdi ki; demek ki kurlar kötü giderse, bu yılın sonunda Başçı’nın ayrılması gerekecek.

Bence bu yıl sonuna kalmadan ayrılması yönünde baskılar gelmeye başladığı için bu kadar iddialı bir söz etmiş de olabilir. Sonuçta kendi kaderini çizecek bir sözdü.

Peki, Başçı’nın dediği gibi 2012 yılında TL’nin dolara karşı değerlenmesi, Başkanın deyişiyle “TL’nin doları yenmesi” söz konusu olabilir mi?

Tabi ki olabilir, buna şüphe yok. Ancak hangi şartlarda olabileceğini konuşmak gerek. Başkan Başçı’nın hesaplarına göre belli ki Merkez Bankası 2012 yılı içinde ABD’nin para basmaya devam etmesi en azından mevcut seviyeyi korumasını bekliyor. Bunun yanında belki en önemli faktör olarak belli ki Başkan Başçı, Avrupa krizinin kısa sürede çözümlenmesini de bekliyor. Yani küresel likidite bol olacak, likidite gelişmekte olan ülkelere, dolayısıyla bize de ciddi biçimde akacak, sıcak para girişi yeniden başlayacak, belki ciddi yabancı sermaye yatırımları yapılıp kalıcı yabancı sermaye de gelecek, yani geçmiş yıllarda olduğu gibi döviz girişi bol olunca, TL değerlenecek diye hesaplıyor. Bu arada şunu da eklemek gerekiyor ki; döviz girişi olmasa da Merkez Bankası bu yıl TL’nin
değerlenmesi için büyük çaba gösterecek, gerekirse rezervlerden döviz satarak bunu sağlamaya çalışacak.

Dolayısıyla kağıt üzerinde, belirli varsayımlarla işleyebilecek bir plan.

Ancak ne yazık ki; Merkez Bankası Başkanımız, ne ABD’de likidite kararlarını veren Başkan, ne AB’deki iki belirleyici liderden biri, ne de Başbakan Tayyip Erdoğan. Sadece ve sadece küresel ortamın getirdiği şartlarda çalışan, bir gelişmekte olan ülke Merkez Bankası Başkanı. Üstüne üstlük politik kararları ağır basan, bağımsızlığı şüpheli bir Merkez Bankası Başkanı.

İDDİALI SÖZLERİN NEDENİ

Özetle; Başkan Başçı’nın bu iddiasını gerçekleştirmesi için çok iyimser bir ortam olması gerek.  Halbuki küresel likidite artsa da, Avrupa ülke ve bankalarının sermaye açığının kapanmasına gideceği konuşuluyor. Likidite gelişmekte olan ülkelere gitse bile, cari açık aşamalı olarak düşeceği için, enflasyon yeniden yükselmeye başladığı, rezervler ciddi biçimde erimeye başladığı için, diğer gelişmekte olan ülkelere gitse bile, Türkiye’ye likidite akışının zor olacağından ciddi olarak söz ediliyor. Bunun yanısıra, azımsanmayacak biçimde, alınan son yanlış kararların da etkisiyle, Merkez Bankası bağımsızlığının tehlikeye girdiğini belirten yabancılar gözünde, bu durum da Türkiye’nin risk algısını büyütüyor.

Ekonomik gerekçelerin yanında, ciddi siyasi risklerin oluştuğunu görmek gerek. Bırakın içerideki siyasi çatışmaların artma ihtimalinin yükselmesini, Suriye ile ilişkiler, İran’da en geç yıl ortasında başlayacağı söylenen sıcak çatışma ihtimali, Türkiye’nin riskini ciddi biçimde büyüten faktörler. Unutmayalım; petrol fiyatlarında yüzde 40-50 artıştan söz ediliyor.

Bütün bu risklere görmese bile bir Merkez Bankası Başkanı böyle konuşmamalıydı.

Bütün bu riskleri görmüyor olamaz, konumu gereği görmesi lazım. Gördüğü halde böyle konuşmayı, kendisi ve TL için “son çare” olarak seçmiş olma ihtimali, bence daha yüksek.
Yazarın Tüm Yazıları