Kulüp olayı bitti mi

Şu sıra gece hayatında en çok konuşulan şeylerden biri bu:

Haberin Devamı

Kulüplere kimse rağbet etmez oldu, yoksa kulüp olayı bitti mi?
“Çünkü” diyor gece hayatı aktörleri, “Ünlü kulüpler eskiden dolup taşardı, şimdi ise neredeyse boş gibiler.”
Beş yıl önce filan olsa bu düşüşü yılın ilk ayının genel bahtsızlığına yormak mümkündü.
Ama günümüzde bu kolaycı varsayıma kaçmak imkansız.
Çünkü şehrin diğer bölgelerindeki (özellikle Nişantaşı, Karaköy, Bebek) mekanlara bakıyorsunuz, aynı kalabalığını koruyor.
Hatta dolup taşıyor.
Demek ki büyük kulüplerin kimyasında bir sorun var.
Ya da şöyle söyleyeyim:
- Boğaz hattındaki kulüpler şehrin dinamik değişiminden uzakta kaldı. Yıllardır aynılar. Oysa Karaköy’e iki hafta gitmeyin mesela, hemen yeni bir yer açılıyor. Öyle bir hareket halinde ki orası, ister istemez en boheminden en sosyetiğine herkesi kendine çekiyor.
- Kulüpler yıllardır aynı havayı, cakayı satıyor.
Artık çok para harcayan bile bu cakadan sıkıldı. Valelerden, kulüp içindeki kasıntı halden, göz süzmelerden...
Oysa dışarı çıkan artık ilk önce rahat olmanın peşinde.
- En önemlisi de eğlence denilince akla hep Ulus ve Boğaz hattı gelirdi. Artık öyle bir algı yok. Hatta bu rota akıllardan çıkmaya başladı.

Haberin Devamı

Yeni Nejat İşler: Nik

Hayır, oyunculuğu ya da fiziki özellikleri filan bakımından değil.
Kayıp Şehir oyuncularından Nik Xhelilaj’ı tamamen gerçek hayattaki serseri davranışları nedeniyle yeni Nejat İşler seçiyorum.
Gerçi Nejat İşler hiçbir zaman ağzındaki suyu muhabirlere püskürtmek gibi tuhaf tavırlar sergilemedi.
Onunki her zaman olgun arıza tavrıydı, çocuksulaşmadı.
Ama Nik henüz yolun başında.
Şimdi Britney dönemlerinde diyelim. Gayet hırçın.
Ama görünen o ki, potansiyel var.
O yüzden: Şehrin yeni serserisi herkese hayırlı olsun...

İkinci Dünya Savaşı barı gibi!

Geçen pazar yazmıştım Alex’in gizli barını.
Önceki gece uğradım yeniden.
Tam bir sığınak Alex’in adı sanı olmayan gizli barı!
Karanlık sokaktaki kapıdan giriyorsun ve içerisi bambaşka bir küçük dünya!
Alex her seferinde bu kadar şık giyiniyor mu bilmiyorum, ama ben gittiğimde üzerinde bir İkinci Dünya Savaşı şıklığı vardı.
Yani o dönemlerden fırlamış gibiydi.
Her zamanki gibi barın arkasında özenle kokteylleri hazırlıyordu.
İki Fransız kadın ise bara konuşlanmış hararetle konuşuyorlardı.
İçerde ise bir titrek müzik, belli belirsiz...
Böyle bir havası bu küçük barın. Her seferinde bayılıyorum.
Bu arada Alex fazla müşteri gelmesinden hoşlanmıyor aslında.
Yüzünden belli ediyor hemen hoşnutsuzluğunu.
Bu yazıya da eminim kıl olacaktır.
Peki bar nerede mi? Hemen söylemek olmaz.
Ama bir dakika! İlk yazımda adresi vardı sanırım, arşivlere dönünüz...

Haberin Devamı

Ivana’nın mekanı

Ivana Sert’in Nişantaşı’ndaki mekanı durmadan kötü haberlerle gündeme geliyor.
Önce ruhsatı olmadığı için haber oldu mekan.
Sonra da hırsızlık vakasıyla: Hırsız kasadan para çalarken bira içmiş!
Hani hırsızın içeride bir parti yapmadığı kalmış.
Benim haberden
anladığım o...
Tüm bu haberleri hafızadan silersek, Ivana’nın mekanına dair anımsadığım tek şey, çok fazla dip dibe masaya sahip olması.
Sanki masa cumhuriyeti gibi mekan.
Asla çekici durmuyor dışarıdan.
Onu söyleyeyim de içimde kalmasın...

Yazarın Tüm Yazıları