Kültür Bakanlığı yüzünden vasiyetimi değiştiriyorum

Bu, Kültür Bakanlığı'nın yaptığı ikinci müdahale ve müsaderedir. Birinci olay, Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı'na ait Zeki Müren'in sahne kostümleriydi.

Yine Antik A.Ş.'de teşhire çıktılar, kataloglar basıldı ve yine Kültür Bakanlığı son anda müdahale ve müsadere etti.

Hangi kelimeyi kullansam diye düşünüyorum. Acaba ‘‘gasp’’ mı desem, ‘‘müsadere’’ mi yoksa ‘‘el koymak’’ mı desem, karar veremedim.

Neden bahsettiğimi herhalde anladınız. Son zamanlarda Antik A.Ş.'nin hazırladığı müzayede ile BDDK'ya (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) ait İktisat Bankası koleksiyonu satılmak üzereyken Kültür Bakanlığı'nın ortaya çıkarak müdahale etmesiyle yaşanan ve yaşadığım bir şoktur. Bu müdahalenin ne anlama geldiğine bir türlü anlam veremediğim ve aslında aklım almadığı için biraz soruşturmaya başladım. Bu, esasında Kültür Bakanlığı'nın yaptığı ikinci müdahale ve müsaderedir. Birincisi çok kimseyi ilgilendirmediği için fazla yankı yapmadı ve kamuoyunda dikkat çekmedi.

Birinci olay, TEV'e (Türk Eğitim Vakfı) ve Mehmetçik Vakfı'na ait Zeki Müren'in sahne kostümleriydi. Yine Antik A.Ş.'de teşhire çıktılar, kataloglar basıldı ve yine Kültür Bakanlığı son anda müdahale ve müsadere etti. Bakanlığın Antik A.Ş.'den bir alıp veremediği var galiba. Vakıflara para verildi mi, verilmedi mi bilmiyorum ama parası verilmediyse kaç adet çocuğu eğitimden mahrum ettiler, bunun da hesabını yapmak lazım. Öğrendiğime göre tepkisiz toplum birden tepkili toplum haline dönüştüğü için, güya tepki göstererek Kültür Bakanı'nı etkilediler ve gaza gelen Kültür Bakanlığı derhal müdahale ve müsadere etti. Duyduğuma göre, Zeki Müren'i anma merasimlerinde hiçbir zaman gözükmeyen tipler bu tepkiye ve etkiye sahip olmuşlardı. Şimdi bu kostümler tepki gösterenlerden biri tarafından tamir edilerek Zeki Müren'in Bodrum'daki evinde teşhire sunulmuş. Ben daha görmedim. İlk fırsatta göreceğim ve nasıl teşhir ve muhafaza edildiklerini de merak ediyorum. Zira ben de bir müze sahibiyim ve kostüm teşhirinin ne demek olduğunu bilen bir kişi olarak bu teşhirin bayağı merakındayım. Çünkü kumaş ve kumaştan yapılmış eşyalar teşhiri en zor eser türüne girerler. Kumaş, ışıktan ve tozdan en fazla etkilenen malzemedir. Hele hele Zeki Müren'in boncuklarla işlenmiş olan kostümleri asmaya ve mankenler üzerinde uzun müddet tutmaya gelmez, zira kumaş boncukların ağırlığından aşağı çeker ve akar. İnşallah bu bilgilere haiz uzmanların elinde bulunmaktadır bu kostümler, zira Türkiye'de sahneye şatafatlı kostümlerle ilk çıkan sanatkára ait olmaları bakımından önemlidirler.

Gelelim ikinci olaya, yani müsadere mi, gasp mı yoksa el koymak mı, ne diyeceğimi bilemediğim İktisat Bankası'nın resim koleksiyonuna... Resim konusu herkesi ilgilendirdiği için bu iş çok ses getirdi. Kimin malı kimin cebine girdi, bir kere bunu çözemedim. BDDK'dan hiç ses çıkmaması da beni şaşırttı. Bankanın borcunu gene bizim vergilerimizle kapatacak olan BDDK nasıl olur da ses çıkaramaz, anlamadım. Bu iş, bana kanuna ve insan haklarına da aykırı gibi geldi. Ben ölünce evimdeki resimleri mirasçılarım satışa çıkarırlarsa Kültür Bakanlığı onlara da mı el koyacak acaba? Artık vasiyatnamemi bu gibi tehlikeleri gözönünde bulundurarak düzenlemem gerekecek. Bu müzayededen almayı düşündüğüm tek bir resim yoktu. Ama gene de müzayedeye gidip kimlerin resim alacağını, fiyatların nerelere kadar uzanacağını görmek istiyordum. Kulağıma gelen dedikodulara göre galeri sahipleri resimlerin ucuza gideceğini hesapladıkları için yeni yeni aşka gelip tepkili bir millet olarak Kültür Bakanı'nı etkileyerek müzayedenin durdurulmasını istemişler. Ben bu dedikoduya çok kulak asmadım, zira bence resimlerin müzayedeye çıkış fiyatları zaten yüksekti. ‘‘Bu müzayede yapılacak diye galeri sahipleri son zamanlarda hiç resim satamadıkları için birleşmişler’’ dendi ama ben bunu da makul bir sebep olarak görmüyorum ve geri planda nelerin döndüğünü bilmiyorum.

Şimdi gelelim koleksiyonun kendisine... İçerisinde birkaç yabancı ressamın dışında enternasyonal kataloglara geçmiş tek isim Osman Hamdi Bey'dir. Bence Osman Hamdi Bey'in en güzel tablolarından biridir. ‘‘Kaplumbağa Terbiyecisi.’’ Dostlarım bilirler, benim kaplumbağalara da ayrı bir merakım vardır. Onun için bu resmi çok seviyordum. Diğer resimler arasında enternasyonal olarak Burhan Doğançay imzalı hakikaten güzel bir örnek vardı. Fahrelnisa Zeyd'ler de, Nurullah Berk'in iki tablosu da çok hoştu. Sabri Berkel imzalı birkaç tablo da gözüme çarptı. Daha imzalarını şimdi sayamayacağım diğer tablolar da bizde olmayan modern resim müzesine girecek değerdeydiler. Esasında buradaki ressamlarımızın pek çoğu halen hayatta bulunuyorlar. Kültür Bakanlığı doğru dürüst bir resim müzesi kursa, yaşayan ressamlarımız bayıla bayıla bu müzenin zenginleşmesine katkıda bulunurlar. Ama gelgelelim İstanbul'da Kültür Bakanlığı'na ait doğru dürüst bir resim müzesinin olmayışı ne kadar acı. Bakanlık madem ki böyle bir güce sahip bulunuyor, o halde ne diye Feshane'yi alıp da bir resim müzesi kurmuyor ve Feshane'nin kurtulmasına yardımcı olmuyor, anlayamıyorum. Bu işin doğrusu, müzayedenin yapılmasıdır. Kültür Bakanlığı müzayedeye katılır ama artırmaz ve ilgilendiği resimlere en sonunda Turgay Artam'ın ‘‘Sattım’’ dediği fiyattan elini kaldırarak, parasını ödeyerek sahip olur. Buna, bütün dünyada olduğu gibi Kültür Bakanlığı'nın hakkı vardır. Neyse, yakında Avrupa Topluluğu'na gireceğiz ve Kültür Bakanlığı artık yukarıda sözünü ettiğim ‘‘gasp’’, ‘‘müsadere’’ ve ‘‘el koyma’’ yetkilerinden hiçbirine sahip olamayacak.
Yazarın Tüm Yazıları