Küller altındaki mücevher Diyarbakır

Güncelleme Tarihi:

Küller altındaki mücevher Diyarbakır
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2011 00:00

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Kültür Bakanlığı sanatçısı Bedri Ayseli ile upuzun uçsuz bucaksız surları, köprüleri, büyüklüğüyle ünlü karpuzları, kavurucu sıcakları ve Hititlerden Asurlara Perslere kadar birçok uygarlığın beşiği, doğunun Paris’i Diyarbakır’a doğru memleket kokulu ilk yolculuğumuza çıkıyoruz...

Haberin Devamı

BAKAN MEHDİ EKER

Şehrin en önemli kültür unsuru Ermenilerin yaptığı burma kadayıf

Mehmet Mehdi Eker ile Bedri Ayseli; her daim özlem duydukları memleketlerini, geçmişlerini, bilinmeyenlerini ve Diyarbakır’a ait ne varsa her şeyi tüm içtenlikleriyle paylaştı. Eker için çok enteresan bir ışık kaynağı olarak nitelendirdiği lambayla yani elektrikle, ışıkla tanıştığı Diyarbakır’ın yeri biraz daha ayrı ve özel. Şehirlerin ruhları olduğuna inanan Eker’e göre Diyarbakır’ın ruhunu en çok barış kelimesi yansıtıyor. Çünkü tepeden bakıldığında bir kalbi andıran Diyarbakır, birçok farklı etnik ve kültürel yapıya binlerce senedir sonsuz bir sükûnetle ev sahipliği yapıyor. İlkokul dördüncü sınıfta bir kamyonun kasasında geldiği, çocukluk yıllarının geçtiği ve sayısız hatıra biriktirdiği memleketi Diyarbakır’ın dünü ve bugünü arasında büyük farklar gören Eker, bu değişimin en büyük sorumlusu olarak da Türkiye’nin son 25 yılını gösteriyor. Zamanla büyüyen sorunların Diyarbakır’a yansıdığını söyleyen Eker, memleketini küller altında kalan bir mücevhere benzetiyor. Ve bu eşsiz güzellikteki mücevhere ulaşmak içinse simsiyah, kopkoyu küllerin aralanması gerektiğini hatırlatıyor. Yani asla umudunu kesmiyor Eker, çünkü biliyor ki onun Diyarbakır’ı her daim güzel, her daim huzur ve barış dolu. Ve her ne olursa olsun tarihin taşlara yazıldığı bir şiir Diyarbakır. Ve tıpkı memleketine olduğu kadar şiire de, sanata da hayran Eker. Sözün kusursuzluğa büründüğü, ritmi, tınısı, vurgusu ve sesiyle estetik bir bütünlük şiir Eker için. Ve öylesine hayran ki şiire, tarımın önemini bile Necip Fazıl Kısakürek’in “Yokluğunda buldum seni neye yarar” dizeleriyle vurguluyor. Çünkü Eker için tarım yok olduğunda kıymeti anlaşılan değerlerin başında geliyor. Müziği ve şiiri hayatının her alanına taşıyan Eker; kurduğu çiftlikte de ineklerine klasik müzik dinlettiriyor. Çünkü ruhun gıdası müziğin hayvanlara huzur vereceğine ve bu sayede hayvanlarda süt oluşumunu sağlayan oksiton hormonun salgılanacağına inanıyor. Memleketinin zengin mutfak kültürüne de değinen Eker, Diyarbakır’da yaşayan eski Ermeni ustalarının yaptığı burma kadayıfın Diyarbakır tarihinin ve kültürünün en önemli unsurlarından biri olduğunu da belirtiyor.

Haberin Devamı

HEKİM BEDRİ AYSELİ

Haberin Devamı

Amerika’nın tapusunu verseniz durmam

Diş hekimliğinden sanatçılığa doğru uzanan uzun bir yolculuk ve baş kahramanı Bedri Ayseli ise 5000 yıllık tarihiyle zamana meydan okuyan Diyarbakır’ın surlarının bir dünya şaheseri olduğunu söylerken gözlerinin içi parlıyor. Ve her ne kadar uzağına gitse de, yolu başka ülkelerin sokaklarına düşse de bir türlü memleketinin toprağından, havasından ve hatta sıcağından bile vazgeçemiyor. Ve sırf bu yüzden Amerika seyahatinde arkadaşlarından gelen bütün teklifleri reddediyor ve “Bana Amerika’nın tapusunu verseniz burada duramam. Ben Türkiye’me gideyim, Diyarbakır’ıma gideyim” diyerek memleketine geri dönüyor. Yani bir Diyarbakırlı tabiriyle Diyarbakır’ında ölmeyi tercih ediyor.

Haberin Devamı

KENTSEL BİR ZAMAN TÜNELİNE GİRİYORUZ

Çocukluğumuzun, gençliğimizin, yaşanmışlıklarımızın, iyi kötü biriktirdiğimiz onlarca anımızın sessiz tanıklarıdır kentler. Zaman zaman uzaklaşmak istesek de aslında hep bize en yakın yerde kalbimizde saklıdırlar. Ama yine de insan hep biraz hasrettir memleketine. Biraz olsun bu hasretin dineceği, kendinizden, içinizden, geçmişinizden izler bulacağınız bu köşede her hafta başka bir kentin kalbi atacak ve o kentle özleşmiş isimler kentlerini, memleketlerini dile getirecek. Her şeyin bir kenara bırakılıp yalnızca memleketlerin konuşulduğu, hemşeri sohbetlerinin yapıldığı, kentlerin dününü ve bugününü gözler önüne seren kentsel bir zaman tüneli olacak bu köşe.

Haberin Devamı

YAPMADAN DÖNMEYİN

- Devasa boyutlardaki karpuzlardan, cartlak kebabı olarak bilinen ciğer kebabından, ekşili etli dolmadan, patlıcan meftunesinden, içliköfteden, kaburgadan ve burma kadayıftan yemeden, meyankökü içmeden...
- Dedeman Gaziantep, The Anatolian Otel ve Tuğcan Otel’de kalmadan...
- Hasır bilezik, kişniş gerdanlık, gümüş işlemeli nalınla köylerden el dokuması halı ve kilimlerden almadan...
- Diyarbakır’ın surlarını gezmeden, İç Kale’yi, Ulu Cami’yi, Keçi Burnu’nu, Malabadi Köprüsü’nü ve eski evlerini görmeden...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!