Küçük Türk yalanı

Gaffur yoksulların piridir: Baykal bile Gaffur için "Ezilenlerin piri oldu, otoriteyi takmıyor, pijamasıyla dolaşıyor" diyorsa, bu "yanlış algı"nın üzerine gitmek şart olmuştur:

Gaffur’a "Ezenlerle kafa bulan bilinç sahibi bir ezilen" muamelesi çekmek yerine, "Ezildikçe psikopatlaşmış tuhaf bir yoksul" muamelesi yapmak daha doğru olacaktır.

Levent Kırca bırakmıştır: Hayır, hayır... Levent Kırca alemde zuhur eden zıpçıktılıklara sinirlenip Büyükada’ya yerleşme kararı almış değildir. Onunki biraz Troçki’nin Büyükada günlerini anımsatmaktır. "Zorunlu sürgün" yani. Ama bir fark var: Levent Kırca, "iktidar" ile bozuştuğu için değil, devri geçtiği için zorunlu sürgüne tabi tutulmuştur.

Orhan Pamuk gergindir: Belki Nobel’den önceki Orhan Pamuk için bu yargı geçerli olabilirdi. Çünkü Nobel’den önce Orhan Pamuk, bazen bir "yeniyetme" gibi şakalaşmada kıvam tutturamama sorunu yaşardı. Ancak Nobel’den sonra iş değişmiştir. Tecrübeyle sabittir ki artık Orhan Pamuk, pamuk gibi bir muhabbet adamıdır.

Yalçın Küçük samimidir: Tıpkı Hülya Avşar’ın, gazeteleri açtığında hakkında olumlu ya da olumsuz kaç haber çıktığı meselesine kafa yoran bir "ilgi manyağı"na dönüşmesi gibi, bizim Yalçın Küçük hocamız da benzer bir hastalığa yakalanmıştır. Yani hocamız, televizyon programında takındığı skeç tadındaki tutumunda hiç de samimi değildir, kendileri ilgi manyağı olup Hülya Avşar hastalığına yakalanmışlardır. Acil şifa dileklerimizi gönderiyoruz kendisine.

Kasımpaşa racon semttir: Teşvikiye’nin öne çıkmasının ardından ne Kasımpaşa’nın, ne de Karagümrük’ün hükmü kalmıştır. Güvensiz kafelerinde raconun kralının kesildiği Teşvikiye, bütün bu semtlerin pabucunu dama atmıştır. Kimse meraklanmasın: Yeni Başbakan bu semtten çıkacaktır.

Serdar Ortaç ile bir hesaplaşma

SEVGİLİ Serdar Ortaç kardeşimiz...

Resmi internet sitenizde yazdığınız makalenizde Kenan Doğulu kardeşimize sahip çıkmışsınız.

İfade bozukluklarına falan kafayı takmadan makalenizin başını alıntılayalım.

Şöyle diyorsunuz:

"Kenan Doğulu arkadaşımızın Türkçe şarkı söylemek için ısrar etmek biraz geri kafalılıktır demesi üzerine alevlendi her şey... Sanki Kenan Türklüğümüze, demokrasimize, milliyetçilik gururumuza laf söylemiş gibi linç etmeye kalktık Onu sözlerimizle. Ve Bu ülkenin kanı ile doğmuş en yetenekli genç müzik adamlarımızdan birine yaptık bunu. O ki Onuncu Yıl Marşı’nı yeniden düzenlediği modern hali ile gururla okurken yıllarca alkışlanmış..."

Evet, makaleniz bu minval üzere devam ediyor.

Ardından "En yakın rakibiniz olmasına rağmen Kenan’a nasıl da sahip çıktığınızın" altını çiziyor ve bu alicenaplığınızı gözümüze sokuyorsunuz.

Makalenizin ana fikrine gelince...

Diyorsunuz ki:

"Kenan İngilizce şarkı ile Türkiye’yi temsil edecek diye bu kadar tepki gösterilir mi kardeşim! İngilizce dünyanın resmi dili olmuş, çocuk ne yapsın?"

Yahu Serdar kardeş...

Bilmem hatırlar mısınız?

Hani bir zamanlar Ahmet Kaya diye bir sanatçı yaşardı bu topraklarda.

Adamcağız, sizin şu magazin aleminde aldığı bir ödülün ardından Kürtçe klip çekeceğini söylemişti de ortalığı velveleye vermiştiniz.

Hani sen dahil birçok arkadaşın adamcağızın üzerine çatal bıçak bile fırlatmıştı.

Serdar kardeşim...

Kenan’ın "Türkçe’de ısrar etmek geri kafalılık" sözüne destek çıkarken bilmem o olayı anımsadınız mı?

Kenan’ın İngilizce söyleme özgürlüğüne sonuna kadar sahip çıkarken, acaba rahmetli Ahmet Kaya’nın Kürtçe söyleme özgürlüğüne karşı yaptığınız nobranlıktan dolayı pişman mısınız?

Gerçi iş işten geçti ama yine de bir pişmanlık belirtseniz, tutarlılık adına iyi bir şey yapmış olmaz mısınız?

Yazarın Tüm Yazıları