Hikâyeyi en başından anlatabilir misiniz? Nasıl tanıştınız?
- İnternetten tanıştık. Matematikçi ve fizikçi olması beni etkiledi. 2013’te evlendik. Bir ay sonra da Leonardo Deniz Cannao (Leo) doğdu. Ancak Leo doğduktan sonra her şey değişti.
Neler değişti?
- İşine çok bağlıydı. Yazılımla uğraşıyordu. Barack Obama’nın seçim kampanyasını yapan şirkete bile iş yaptı. Günde 18 saat çalışıyordu. Çok sinirliydi. Şiddet eğilimi bile vardı. Bir kez tokat attı. Zaten ondan sonra daha kötüye gitmeye başladı. İşinde başarılı oldukça iyice paraya yöneldi.
Para, ilişkinizin önüne mi geçmeye başladı?
- Çok fakir bir ailenin çocuğuymuş. Para geldikçe hepsini saklıyordu. Bankada kiralık kasalara koyuyordu. “Bugün ne kadar harcadın?” diye sorup yazıyordu. Loğusa döneminde de sevişmememize takmıştı. “Biz hep böyle mi olacağız?” diyordu. O dönem çok gerildik. 2014 Şubat’ta bir konferans için ABD’ye gitti. Geri döndü. Bir gün evde otururken aniden bana “Ben ABD’ye gitmek istiyorum. Size burada bakarım” dedi. Çok ağladım. Konuştuk. Sonra birlikte ABD’ye yerleşmeye bile karar verdik. Yine bir konferansa katılacaktı. “Ben gideyim sen dört gün sonra gel” dedi. Bir kadın arkadaşı vardı. “Birlikte önden çalışmamız gerekecek” diyordu. Sürekli yazışıyorlardı. Bir ilişkileri olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden de evi terk etmek istiyordu.
İlişkileri olduğunu nasıl anladınız? - Rene, Facebook’ta “Akıl hastası bir sevgiliniz olduğunda onu nasıl terk edersiniz?” diye bir şeyler yazmış. Kadın da yazıyı beğenmiş. Normal bir durum değildi.
Evden nasıl gitti? - Bir gün kavga ettik. Evden çıktı gitti. Ben burada arkadaşlarına gitti sanıyordum. Malta’daymış. Evi terk ettiğinde Leo henüz 5 buçuk aylıktı. Sonra birden barışmak istediğini söyledi. Malta’ya uçak biletlerimizi aldı. 23 Ağustos’ta gittim. Leo’nun doğum günü 2 Eylül’de dönecektim. Ancak dönemedim.
Neden dönemediniz?- Mahkemeye başvurmuş. Çocuk hakkında tedbir kararı almış. Gittikten dört gün sonra Malta’yı Leo’yla birlikte terk edemeyeceğimi öğrendim. Şok geçirdim. Sonra esaret hayatı başladı. Korkunçtu yaşadıklarım. Çocuğum onların evinde kalıyordu. Ben de mecburen onlarda kaldım. Mahkeme sonuçlanana kadar kalmam gerekiyordu. Ne kadar kalacağımı bilmiyordum. Duruşma günü belliydi. Ama çocuğumu alamazsam dönmeyecektim.
ANNESİ TEKME TOKAT DÖVDÜ
Her şey bittiğinde dönüş uçağındaki mutluluk anı
Evdeki hayatınız nasıldı?
- Rene ailesiyle yaşıyordu. Sürekli bana “Çocuğu alamayacaksın” diyorlardı. Büyük bir taciz vardı. Gezmeme izin vermiyorlardı. Çocukla dışarı çıkamıyordum. Tam bir esir hayatıydı. Bir gün annesi bacağıma şiddetli bir tekme attı. Sonra da tokat attı. Balkona çıkıp “İmdat” diye bağırmaya başladım. Çocuğu alıp dışarı çıktım. Ancak arabayla peşimden geldiler. Elimden çanta alır gibi Leo’yu çekip aldılar. Hiçbir şey yapamadım. Polise gittim. Sonra bu olayın ardından iki-üç gün daha o evde yaşamak zorunda kaldım. Yemek bile vermediler. Ancak sonra mahkeme bir ara karar aldı.
Ne diyordu o ara karar?
- Mahkeme, dava bitene kadar çocuğu benden alamayacaklarına karar verdi. Pasaportuna el koymuşlardı. Mahkeme pasaportunu da vermelerini istedi. Getirip verdiler. “Ayrıca çocuğun masrafları için 500 Euro para vereceksiniz” dedi.
Hâlâ çocuğumu gelip alacaklar gibi hissediyorum. İçimdeki korku nasıl geçecek bilmiyorum. Sanırım psikolojik destek almam gerekecek. Her şeye rağmen çocuğum yanımda ve mutluyum
Bu karar sonrasında ne oldu? - Son 15 gün evden ayrıldım. Ancak otelde kalmadım. Rahibelerin yanında kaldım. Kadın sığınma evi gibi bir yerdi. Korkuyordum. Ama oraya gelip kaçıramazdı çocuğu.
Mahkeme nasıl sonuçlandı? - Öncelikle tüm bu süreci konsolosluk takip etti. ‘Türkiye devleti davayı takip ediyor’ durumu oluştu. Bu, kararda çok etkili oldu. Mahkemenin tüm kararları onların aleyhine oldu. Kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Rene, nafaka vermemek için aylığını 1500 Euro olarak söyledi. Ancak aylık kazancı en az 30 bin liraydı Türkiye’deyken. Çocuğu görmek için her ay Kıbrıs’a getirmemi, uçak masraflarını karşılayacağını söyledi. 1500 Euro kazanan her ay bu masrafı nasıl karşılayabilir?
Malta’daki kâbus gibi günlerden bir kare. Leo, babası, babaannesi, hala ve amcasıyla...Peki dönüş? - Havaalanına geldiler. Vedalaşmaları için çocuğu verdim. Check-in yaparken birden kayboldular. Kaçırdılar diye ödüm koptu. Polisten yardım istedim. Bir kafede oturuyorlarmış. “Getirin!” dedim. Getirmediler. “Uçağa binerken veririz” dediler. Polisin yardımıyla alabildim. O ara tartışırken Rene havaalanında karnıma dirsek bile attı. Sonradan uçağı kaçırmamı istediklerini anladım. Neyse ki polis yardım etti ve uçağa bindim. Avukatım çok yardımcı oldu. O olmasa başaramazdım. 3 bin Euro borcum oldu. Ancak benden o anda bir lira talep etmedi. “Paran olunca ödersin” dedi.
Tüm bu olup bitenler ailenizi, çevrenizi nasıl etkiledi? - Babam geçen yıl nisanda, Leo evi terk ettikten bir ay sonra hayatını kaybetmişti. Annem 82 yaşında. Olayları duyunca mahkemeye mektup bile yazmış. 2 Eylül’de döneceğim diye göğüs kanseri ablam kızıyla İzmir’den İstanbul’a gelmişti. Leo’nun doğum gününü kutlayacaktık. Gitmediler. Hâlâ destek için yanımdalar. Ummadığım insanlardan mesajlar aldım. Maddi manevi herkes destek oluyordu.
Şimdi nasılsınız?
- Mutluyum. Çocuğum yanımda. Ancak bir yandan da korkuyorum. Sürekli biri gelip Leo’yu alacak sanıyorum. Sanırım psikolojik destek almam gerekiyor. Ancak her şeye rağmen çocuğum yanımda. Sezonu kaçırdım. Olur yine bir şeyler. Benim önceliğim çocuğumdu. Şimdi yanımda. Bu bana yeter...