Kriz zamanı eğlence

Senin benim hepimizin gündemi/gözü doların, euro’nun çıkışına kilitlenmişken, her sektör kendi çapında önlemler almaya gitmişken sormamak olmazdı tabii. Kime ve neyi?

Gece aleminin nabzını elinde tutanlara, "Sizde bu krizin etkisi nasıl olacak beyler?" sorusunu.

Önce Blackk’in sahibi Emre Ergani’ye sordum.

Ergani, insanların yemeğe çıkmak işinden kısabileceklerini ama eğlenmek/içmek için kulüplerden/barlardan vazgeçmeyeceklerini söylüyor.

Basit bir nedenden dolayı tabii.

Herkes iyice dertleneceği için dertlerini unutmak isteyecek.

Bunun da kestirme yolu yine eğlence mekanı olacak.

İzzet Çapa ise bu dönemde hiçbir işletmenin kár etmeyeceğini ve küçülmeye gideceğini söylüyor.

Herkesin var olan müşterisini korumaya çalışacağını, ama onun üstüne çok ekleme yapamayacağını da...

Sex and The City tasarımcısının sırrı

Sex and The City dizisindeki kızların giydiği kıyafetleri tasarlayan Patricia Field önceki gece İstanbul’daydı.

Marks & Spencer’a özel bir koleksiyon hazırlamış, o koleksiyonun tanıtımı için gelmiş buralara.

Önce Longtable’da yapılan mini defilesine gittik Field’ın.

O daracık yerde yapılan defile gayet şık bir şekilde kotarıldı, ama Field’ın elbiseleri çok vasat, hatta rüküş geldi bana.

Sarah Jessica Parker ve oynadığı karakterin büyüsü galiba.

Benzeri kıyafetler o kadar kötü durmuyordu onun üzerinde.

Ama defilede yakından görünce "Bu mudur" oldum.

Moda editörü Esra Çoruh’a da sordum hazır orada yakalamışken, "Nasıl buldun?" diye. O da çok başarılı bulmamıştı.

Gel gör ki Patricia tatlı, çatlak bir kadın. Defile sonrası aynı gece açışılını yapan Al-Jamal’e geldi.

Kızıl, uzun saçlarını savura savura bol bol kalça kıvırdı oynak ritimli müzikte. Oynamadığı zamanlar ise Ivana Sert’in ablukası altındaydı.

Ve bir dedikodu: Patricia Field’ın yanında genç, sakallı bir adam vardı. Defile kadınları önce adamı sevgilisi zannetti Patricia’nın. Sonra gerçek ortaya çıktı. Meğer bütün kıyafetleri adam çiziyormuş. Patricia ona tarif ediyormuş sadece! Sırrı buymuş Field’ın.

Bunu duyan herkes, "E ben de yaparım o zaman koleksiyon" oldu tabii.

Şehrin en oryantal çadırı

Al-Jamal demişken, mutlaka görmeniz lazım.

Hatta gece hayatıyla sıfır ilginiz olsa bile, gecelerden bir gece bakmanızda fayda var. Çünkü eski Cahide çadırının içine kurulan yeni Al-Jamal’in dekorasyonu hakikaten çok başarılı.

Bambaşka, dibine kadar oryantal bir dünya yaratmışlar içerde.

Bir kere tam ortaya hamamlardaki gibi bir tane göbek taşı yapmışlar. İlerleyen dakikalarda dansözler çıkıyor burada.

Zamanla dansöze eşlik etmek isteyen de zıplayacaktır muhakkak o göbek taşına.

Barın tam üstünde ise bir avize var. İşte o avizenin tutunduğu ahşap tavana dikkat! Tek kelimeyle nefis.

Daha böyle sürüyle ayrıntı var Al-Jamal’de. Mimar Halil Adacan yapmış her şeyi. Onun da eline sağlık.

"Peki eğlence Cahide’deki gibi mi Al-Jamal’de?" diyene, "Gece 12.00’den sonra biraz öyle oldu" diyebilirim.
Yazarın Tüm Yazıları