Kredi kartı faciası

AYAĞINI ülkemizin sınırlarından içeri atmış da dejenere olmamış ne bir kurum gösterebilirsiniz, ne de bir kavram.

Lafı uzatmaya gerek yok. Kredi kartı ile ilgili okuduklarımız, duyduklarımız ve hükümetin bir yasa tasarısı getirip de artık gazete sayfalarını işgal etmeye başlayan "kredi kartı facialarına" yanıt bulmaya çalışması bu gerçeğin ifadesidir.

Son olarak TBMM’de görevli bir polis memurunun kredi kartıyla yaptığı 7 bin YTL’lik alışveriş borcunun faizlerle 14 bin YTL’yi bulması üzerine tek kurtuluş yolu olarak intihar etmesi, dikkatleri bu konuda yoğunlaştırdı.

Konuyla ilgili yasa tasarısı bu perşembe günü (yarın) TBMM Genel Kurulu’nda ele alınacak.

Tasarının teknik yanları bizim ilgi ve bilgi alanımız dışında kaldığı için, içerikle ilgili bir şey söyleyecek değiliz.

Biz daha çok, kredi kartı facialarının pratikteki sebebi üzerinde duracağız.

Kredi kartı kime verilir?

En azından 18 yaşını tamamlamış olan yani siyasi, medeni ve cezai açıdan ehil sayılan, yani ne yaptığını bilen, yaptığının sonuçlarını görebilen ve bunu dikkate alarak karar veren insanlara verilir değil mi?

O zaman "Kredi kartıyla alışveriş yaparken kendimi tutamadım. Borç ekstresi geldiği zaman nasıl olsa bir çaresini bulurum" diyerek har vurup harman savuran insanın daha sonra "yandım, bittim" deme hakkı olur mu?

Bankadan aldığınız kredinin geri ödenmesinde başarılı olamazsanız, karşınıza bir gün haciz memurunun dikileceğini bilmez misiniz?

Tamam... Tefeci kötüdür. Ama tefeciye düşen, sonucuna katlanmaya -maalesef- mecburdur.

Ama bu dediklerimiz vatandaşa kredi kartı verirken ve ondan borcunu ödemesini isterken yapılan sorumsuzluğu -hatta ahlaksızlığı- hoş gördüğümüz anlamına gelmez.

Çevrenize bakınız. Nerdeyse mahalle bakkalınızın bile "kredi kartı" çıkarmadığına pişman olduğunu görürsünüz. Çünkü kredi kartı çıkartıp bir kişiyi burnundan yakaladınız mı, onu artık inek gibi sağma daha doğrusu soyma olanağını ele geçirdiniz demektir.

Diyelim 1000 YTL aylık geliri olan bir insana verdiğiniz kredi kartı ile siz ona eğer 5 bin yahut 10 bin YTL tutarında alışveriş yapma olanağı tanıyorsanız, iyi niyetli olduğunuzu savunamazsınız. Çünkü siz o insanın zaafından yararlanıp ödeme güçlüğü çekecek kadar borçlanmasını ve sonra da elinize düşmesini istiyorsunuz demektir.

Verdiğimiz örnekteki kişi eğer 3 bin YTL’lik alışveriş yaptı da ekstrenin sadece 150 YTL’sini ödeyip kalanını ertelediyse, işte o ertelenen kısım, borçluya iyilik olsun diye değil onun kanını emmek için geriye bırakılmaktadır. Çünkü borçluyu asıl, kalan o kısmın üzerine binen faiz mahveder. Hele bir de borçlu temerrüde düşerse yani cezalı faiz işlemeye başlarsa, artık o borçluyu kurtarmak nerdeyse imkansız olur.

Bankalar paraya tapan kuruluşlar olduğu için onlardan bu konuda anlayış bekleyemezsiniz. O nedenle çözüm, siyasi iradenin bulacağı tedbirdedir.
Yazarın Tüm Yazıları