Kral TV Müzik Ödülleri notları...

Kral TV Müzik Ödülleri gecesinden ayrılırken, aklımda tek konu vardı: Aslında kime hangi ödülün gideceğini, kimin hakkının yeneceğini değil, bu mekanizmanın tamamen “müzik piyasasına destek” üzerine çalıştığını, çalışması gerektiğini konuşmak gerekir...

Haberin Devamı

“Müzik sektöründeki hassas dengeler” konusu bir kenara, organizasyonla ilgili çok net olarak şunu söyleyebilirim ki, Kral TV Müzik Ödülleri “biz de iyi tören yapabiliriz” umudumu güçlendirdi.

Bir kere, Haliç Kültür Merkezi, böyle büyük organizasyonlar için biçilmiş kaftanmış. Üstelik mekan ödül töreni için gayet şık giydirilmişti, sahne tasarımı da 10 numaraydı.

Tören gayet hızlı ilerledi, kimse uzun uzun konuşmadı, sıkmadı, aradaki performanslar geceye lezzet kattı.

Yalnız, hepsinin playback olmasına fena halde itirazım var.

Biliyorum, ana konusu “konser” olmayan organizasyonlarda, müzisyenlerin canlı performanslarını gerçek kılacak orkestra grubunun ayrı ayrı sahneye kurulmaları-kaldırmaları zor iş, ancak en azından yarı-playback yaptırılmalıydı mikrofon başına geçenlere.

Bu törenin “müzik ödülleri” için yapılıyor olması böyle bir durumu gerektiriyor bana kalırsa.

Gecenin göze çarpanları

Haberin Devamı

Şu televizyon denilen kutu (gerçi eskiden kutuydu şimdi yassı bir obje ya, neyse) hakikaten insanı olduğundan çok daha farklı gösteriyor. Yanlış saç, makyaj ve kıyafet buna tuz-biber oluyor. Misal, Sıla kardeşim, hepimizi “Sevişmeden Uyumayalım” şarkısının klibinde kandırmış. Meğer kendisi son derece duru güzelliği olan, ince, uzun, gösterişli bir kadın imiş. Sevgili Sıla, sana koyu renk göz makyajını yasaklıyorum.

İbrahim Tatlıses’in sahnede olduğu süre boyunca mikrofonu koltuğunun altına sokup şappi yapmasını bekledim. Yapmadı. Üzüldüm.

Halit Kıvanç’ı ilk defa gördüğümde 6 yaşındaydım. Son gördüğümde ise 30. Aradaki 24 yıl içinde hiç değişmemiş. Biyonik insan mısınız sayın Kıvanç? Saygılarımı sunarım.

Peki ya Erkan Yolaç’ın 20 yıl önceki halinden çok daha genç görünmesine ne demeli? Espri filan değil, gerçek Benjamin Button kendisidir benim gözümde. 1970 Türkiye Güzeli olan eşi Asuman Yolaç ile birlikte müthiş görünüyorlardı. 

Yarı-ünlüler ve son zamanlarda pek bir şey yapmamış-unutulma tehlikesiyle karşı karşıya olan ünlülerde bir “ustalara saygı sendromu” var.

Efendim, bu konuyu kendi kendinize bir deney yaparak ispatlayabilirsiniz. şöyle: Herhangi bir törende bu ünlü gruplarına mensup arkadaşların kulaklarına eğilip usulca “Ajda Pekkan”, “ıbrahim Tatlıses”, “Emel Sayın” gibi isimler fısıldayın. Herkes otururken ayağa fırlayarak çılgınca alkışladıklarını, bağırdıklarını, büyük duygu patlamalarıyla saygılarını sunduklarını göreceksiniz.

Eğer bu abartılı hareketleri yapmazlarsa, insanların onlara “Vaay Emel Sayın’a saygısızlık ha???” diyeceklerini filan sanıyorlar sanırım.

Sevgili yarı-ünlüler ve unutulmak üzere olan ünlüler, söz veriyorum önemli isimleri az alkışlarsanız eğer hiç kimse size “Saygısız” demeyecek.

Valla, söz. Sakince ödül töreni izleyebilirsiniz...

Bu arada, Bay J sunucu idi ancak törenin lokomotifi olarak görev yaptırılmadı, çoğu zaman sadece sahnede dikildi, sustu ve durdu, eh bu da biraz tuhaf kaçtı.

Sürekli sahnede kalmasaydı, gerekli yerlerde çıksaydı daha doğru olurdu...

Yazarın Tüm Yazıları