Koşullar, TSK’yı değişime zorluyor

Yaşadığımız ekonomik kriz,11 Eylül olayı ve ardından gelen Afganistan harekatı,Türk Silahlı Kuvvetlerinin 2000’li yıllardaki düşünce şeklini,tehdit değerlendirmelerini,silahlanma politikalarını,özetle, yapılanmasını etkileyecek değişimleri gündeme getirdi.Devrim yaratacak adımlar atılması gerekiyor.

Ülkenin en önemli kurumların biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri için 2000’li yıllar,diğer kurumlara oranla çok daha zor bir dönemi getiriyor.Bugüne kadar alışılmış herşeyin değişmesi ve yeni uygulamaların planlanıp devreye sokulmasını gerektirecek bir dönem.
Buna, iki gelişme neden oluyor.
1)İlki,yaşadığımız ve önümüzdeki yıllarda da belirli oranlarda sürecek ekonomik kriz ve bu krizin getireceği harcama kısıtlamalarıdır.
TSK,borç ödemeleri çıkarıldıktan sonra geri kalan bütçenin en önemli bölümünü harcayan bir kurumdur.Türkiye’yi “iç ve dış tehlikelere karşı korumakla”görevlendirilmiştir.Bu görevlerini yerine getirebilmek için 700 bin civarında askeri silah altında tutmuş ve halen elindeki silah sistemlerini zorunlu olarak devreye sokmuştur.Bugüne kadarki tehdit değerlendirmeleri aynen sürdürülür,iç ve dış görevleri aynen kalırsa,TSK önümüzdeki yıllarda ,daha da pahalı yeni silah sistemleri satın almak zorunda kalacaktır.
İşte sorunlardan en önemlisi buradan itibaren başlayacaktır.
Nedeni de,harcanacak kaynağın azalması.
Bütçe kısıtlamaları çerçevesinde kalınsa ve ekstradan başka bir kısıtlamaya gidilmese ,ekstra harcama yapılmasa dahi,para yetmeyecektir.Türkiye giderek fakirleşirken,her kurum kemerleri sıkarken,insanlar işsizlik kıskacının baskısı altında can çekişirken,TSK milyarlarca dolarlık savaş helikopteri,yeni tank veya radar uçağı almakta zorlanacaktır.Para bulunsa dahi,bunun silaha harcanma gerekçesini kamu oyuna anlatmak çok güç olacaktır.
2)İkinci gelişme ise,Afganistan savaşıyla birlikte ortaya çıkan bir başka gerçektir.
Amerikan ordusu Afganistanda bütün dünyaya yeni bir mesaj vermiştir:Ordular artık,silah altında tuttukları asker sayısına veya ellerindeki tank,zırhlı araç veya silah sayısına göre değerlendirilmiyorlar.

Güçlü ordu,artık en ileri teknolojiye sahip olan ordudur.
Güçlü ordu, artık en ileri teknolojiyi kullanmasını bilen, eğitimini ona göre almış,bilgisayar çağına geçmiş askere sahip olan ordudur.
TSK,Türkiye’nin olanaklarının çerçevesinde silahlanmıştır.Elindeki sistemlerin büyük bölümü 2000’li yıllarda daha da yaygınlaşacak olan ileri teknolojiden çok uzaktır.Üstelik bu sistemler son derece pahalıdır.
Daha da önemlisi,TSK’nın elindeki asker,Türkiyemizin artık köhnemiş ve ezbere dayalı eğitim sisteminin olanakları çerçevesinde yetişmiş ve o düzeyde kalmıştır.Açıkçası Mehmetçik, 2000’li yıllarının ordularındaki ileri teknolojiye dayalı hiçbir silahı kullanacak durumda değildir.

ÇIKMAZDAN NASIL KURTULACAĞIZ?

TSK ,son derece önemli bu iki sorunu çözmek zorundadır.
1)Hem silah sistemini değiştirmek ve Amerika veya İngiltere düzeyine gelmese dahi,ileri teknolojiyi devreye sokmak...
2)İleri teknolojiye yatkın,buna göre eğitim almış bir profesyonel ordu kurmak.
Ancak,bunları gerçekleştirebilmek için , zaten kısıtlanan kaynaklarını daha farklı kullanma yöntemini geliştirmek zorunda kalacaktır.
Adeta herşeye sıfırdan başlamak gerekecektir.
İşe,tehdit değerlendirmelerinin yeniden gözden geçirilmesiyle başlanacaktır.
Dışarda değişen dünya koşulları dikkate alınacak,Suriye,İran ve Irak’a yeni gözle bakılacak;Kıbrıs ve Ege’deki olumlu gelişmeler hesaplara yansıtılacak veya hesaplar bu iki sorunun olumlu yönde gelişmesi için yapılacaktır.
İçerde, Kürt sorunu ve İslamcı hareketlerin geldikleri nokta yeniden değerlendirilecek,11 Eylül sonrasında teröre karşı gelişen Uluslararası desteğin Türkiye’ye sağlayacağı katkı dikkate alınacaktır.
Sonuçta da TSK’nın iç ve dış görevleri yeniden saptanacaktır.Belki de eldeki kaynaklara ve yaratılacak yeni ordu modeline göre,yeni görev tespitine gidilecektir.
Gözle görülen,TSK’nın 2000’li yıllarda büyük bir değişime zorlandığıdır.
Ya sayısı azalmış ve büyük bölümü profesyonellerden oluşan,ateş gücü yüksek,ileri teknolojiye dayalı sistemlere sahip bir ordumuz olacak veya giderek şişmanlayan,buna karşın kaynakları azaldığından dolayı elindeki silahları hurdalaşan,teknolojiden uzak bir ordu ile yetineceğiz.Böyle bir ordu da bölgede söz sahibi olamaz.Sadece iç politikada etkinliğini sürdürmekle yetinir.
İşte 2000’li yıllarda Genelkurmay Başkanlığını bekleyen en büyük devrim budur.
Yazarın Tüm Yazıları