Kosova, Londra Ankara

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Kesin hüküm vermek için henüz zaman erkense de uluslararası camia bu defaki Kosova krizinde eski Bosna aymazlığını tekrarlamayacağa benziyor.

Nitekim, ABD, Rusya, Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya'dan oluşan ‘Yugoslovya Temas Grubu’nun soruna ilişkin olarak önceki gün Londra'da yaptığı toplantı Belgrad'a yönelik net bir ültimatom niteliğini taşıdı.

Söz konusu altı devlet Sırbistan'a on gün mühlet tanıdı ve Miloseviç'i milislerini geri çekerek Arnavut temsilcilerle görüşmeye oturmaya ve bölgeyi Kızılhaç denetimcilerine açmaya çağırdı. BM'nin de Belgrad'a silah satışını yasaklayan ve abluka hazırlayan Güvenlik Konseyi kararı çıkartmasını istedi.

Özellikle Amerikan Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın ‘bastırması’ sonucunda Moskova'nın dahi yukarıdaki ültimatoma imza atmak zorunda kalması ise, Washington'un işi bu kez çok ciddiye aldığını ve 1991-1992 sürecinden farklı olarak, yeni Balkan çıbanının tedavisini her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmış Avrupa'ya emanet etmek gafletine artık düşmeyeceğini ortaya koydu.

‘Sam Amca’ Kosova'da elini çabuk tuttu ve muhtemel ABD ‘jandarmalığı’ barut fıçısının infilakını engelleyebilecek bir faktör olarak şekillendi.

* * *

AMA ihtiyatı elden bırakmamak ve safdil iyimserliğe kapılmamak gerekiyor.

Çünkü her şeye rağmen, askeri müdahele tehdidi çok açık biçimde telaffuz edilmedikçe uluslararası camianın Miloseviç üzerindeki etkisi sınırlıdır.

İktidarda oturmaktan başka bir şey düşünmeyen bu komünist kırması Çetnik faşist, hem 1989'dan beri ‘gıdıkladığı’ Sırp şovenizmi, hem de oluşturduğu polisiye mekanizma sayesinde iç bünyede durumu daha uzun süre idare edebilir.

Dış bünyede ise, Kremlin Londra'da geri adım atmış olsa bile, ezeli dost Moskova'nın Batı'yla olan çelişkilerini kullanarak Rusya'dan yararlanabilir.

Öte yandan, askeri müdahele tehdidi gündemde değildir ve bu ihtimal ancak ‘Temas Grubu’nun 25 Mart'ta yapacağı yeni toplantı sırasında tartışılabir.

Müdahaleyi empoze ederek fiilen uygulayabilecek yegane güç ise ABD'dir.

Ne var ki Birleşik Devletler olası bir harekata, büyük ihtimalle NATO aracılığıyla, Avrupa'nın da katılmasını isteyecektir. Ve yine büyük ihtimalle, Yaşlı Kıta ülkeleri binbir dereden su getirerek tekrar mırın kırın edecektir.

Washington tek başına devreye girmesi ise Rusya'yla ilişkilerde önemli riziko yaratacağından ve Amerikan kamuoyundaki izolasyonist eğilimlere ters düşeceğinden, o kadar kolay gerçekleşebileceğe benzememektedir.

Dolayısıyla, ‘Temas Grubu’nun Belgrad'a verdiği Londra ültimatomu olumlu bir gelişmedir fakat bundan sonrası için kesin güvence sunmamaktadır.

Kosova sorununun ne yönde seyredeceğini kestirmek henüz mümkün değildir.

* * *

ŞU an mevcut bu genel çerçeve karşısında Türkiye'nin tutumu ne olmalıdır?

En önce, mazlumu ıskalayan ve zalimle flört eden tavır sergilememelidir.

Kuşkusuz Ankara itidalli davranmalı ve yangına körükle giden politikalara uzak durmalıdır. Ama Dışişleri Bakanı'nı Saddam'dan sonra bir de Miloseviç'in ayağına yollamamalıdır. Böylesine bir gaflet yaklaşımıyla köprüleri atmalıdır.

Türkiye rotasını Kosova Arnavutlarından yana belirlemek ve uluslararası camia içinde de Sırp saldırganlığına karşı en net tavır koyan ülkelerin, yani esas olarak ABD'nin yanında saf tutmak zorundadır.

Asgari hakkaniyet ölçüsü bunu gerektirdiği gibi, tarihimiz, coğrafyamız, sosyolojimiz ve stratejik çıkarlarımız da yukarıdaki yaklaşımı dayatmaktadır.

Dolayısıyla, Balkan'ı tekrar tutuşturabilecek Sırp Çetniğine hemen, derhal ve acilen dur diyecek bütün güçler ve bütün politikalar ülkemizin yararınadır.

Dışişleri Bakanı'mızın bugünkü yeri, ‘Belgrad’dan çıktım beş idi - Kur'an'ımla martinim eş idi'' diye ağlamış olduğumuz Karayorgi başkentinde değildir.













Yazarın Tüm Yazıları