Köşe yazıcısı

Güncelleme Tarihi:

Köşe yazıcısı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2002 00:00

Uzun zamandır kendime bir sıfat arıyordum.Gerçi ‘‘Köşe yazarı’’ diyorlar, davetiyeler, kitaplar falan geliyor gazeteye, üzerinde ‘‘Pakize Suda-Köşe Yazarı’’ yazıyor. Hem de ilk günden beri.‘‘Yer yarılsa da dibine girsem’’ diyorum. Ayıptır.‘‘Pat’’ diye ‘‘Köşe Yazarı.’’ En kolay elde edilen unvan bu oldu Türkiye'de. Utanıyorum 40 yıldır bu işi yapanlardan.Diyeceksiniz ki, ‘‘Bir insan doktorsa doktordur; 40 yıllığı da 4 yıllığı da.’’ Evet ama bizimki farklı. Okulu yok ki. Diplomayla kazanılmıyor. Hatırlısı var, mavi boncukçusu var...Bir usulü, bir yolu yordamı olmalı.Ne bileyim, mesela üniversitede doçent olmak için bir süre, bu sürenin sonunda hazırlanması gereken bir tez, o tezin kabul görmesi falan gerekiyor ya... Bizde de bunun gibi bir şeyler olabilir. Ama bilmiyorum, belki de karar mercii o zarfların üzerine ‘‘Köşe Yazarı’’ yazanlardır. Yok be, ne yazacaklarını bilmediklerinden...O ‘‘Yazar’’ sözcüğü var ya... Beni rahatsız eden o. Perihan Mağden'in ‘‘Köşeci’’si güzeldi.Neyse ben böyle kıvranırken pazarcılar imdadıma yetişti. En yakın arkadaşlarımdır kendileri, biliyorsunuz, her perşembe onlarlayım. Geçen hafta duydum bana taktıkları ismi:‘‘Köşe Yazıcısı Abla.’’Ablanız kurban olsun sizin pratik zekánıza.Sorunum çözüldü. İşte bu. ‘‘Köşe Yazıcısı.’’ Ben buyum. Size de bildirmiş olayım.Geri dön!Geçtiğimiz pazar Radikal'de sıkı röportajcı Şebnem İyinam'ın Atıf Yılmaz'la yaptığı söyleşi yayımlandı.Ve çok ilgi gördü.Zira Atıf Yılmaz bir süre önce kendisini terk eden eşi Deniz Türkali'ye dön çağrısı yapıyordu. Hatta ‘‘dönerse zil takıp oynarım’’ da diyordu.Özellikle kadınlar arasında, erkeklerin duygularını dile getirmekten pek hoşlanmadıkları, kalplerini kolayca açıvermedikleri hususunda yaygın bir kanı var olduğundan pek hoşa gitti Atıf Yılmaz'ın söyledikleri.Aslında erkeklerin ayrılığı kadınlardan daha zor kabullendiklerini biliyoruz. Bu bir gerçek. Kadınlar bitirdiler mi bitirirler. Ve son zamanlarda duygularını dile getirme açısından da kadınlardan bir adım öne geçtikleri söylenebilir. Atıf Yılmaz ilk değil yani.Şu ‘‘Film Gibi’’yi seyrediyor musunuz? Kameranın içine bakıp ‘‘Seni seviyorum, lütfen geri dön’’ diyen erkeklerden geçilmiyor. Hem de hiç ummadığınız tipler. Ve kadınlar asla dönmüyorlar. Ayrıca hiç ‘‘Kocacım geri dön’’ diyen kadına da rastlamadım.Neyse,Kadın ya da erkek... Sevginin, pişmanlığın dile getirilebilmesi, hem de milyonların önünde... İyi bir şey. Bizim insanımız için büyük aşama.Ancak biri birine ‘‘Geri dön’’ derken o sırada hangi şartlar içerisinde olduğu da çok önemliymiş gibi geliyor bana.Misal Atıf Yılmaz'ın çağrısında, çok önemli bir ameliyat sonrasında ununu eleyip eleğini duvara asmak durumunda kalmış olmasının bir etkisi yok mudur?Kendisi de itiraf ediyor; evlilikleri boyunca flörtler yaşamış, eşini kırmış. Hatta onu bu yüzden kaybettiğini düşünüyor. Ama şimdi... ‘‘Geri dön.’’ Bir dayanak, bir hemşire, candan biri gerekli çünkü.Açıkçası bu çağrıda bir romantizm kokusu almadım. Ama tuhaf da karşılamıyorum. Çok normal. İnsana ait bir davranış. Hepimiz yaparız. Üstelik birçok insan için evliliğin amacı bu zaten. Yani yaşlılıkta lazım olacak bir koltuk değneği durumu. İlerleyen yıllarda eşler birbirinin her şeyi olur. Hemşiresi de. Bu açıdan bakıldığında Deniz Türkali'yi ayıplayanlar bile çıkacaktır.Ama bir değerlendirme yapacaksak son kareye değil, filmin bütününe bakalım.Her ilişkinin bir gerçeği vardır. Onu yalnızca taraflar bilir. Deniz Türkali de biliyor ve dönmüyor.Son anda atağa kalkmak yaşamda pek işe yaramıyor galiba.mış-muşVekillere trende ve uçakta indirim devri bitmiş.Hiçbir şeye yanmam, ‘‘İnceleme gezileri’’ne yanarım.Devlet su ve elektrik kullanımını lüks sayıyormuş.Devlettir, ne yapsa yeridir.İmam kot giyiyor diye işten atılmış.Kıyafete göre ağırlanma Allah katında da var galiba.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!