İsrail’in Hizbullah’ın kökünü kazıyamayacağını, Lübnan’da yaşananların akıllara Bosna dramı gibi yer edeceğini, insanlık onurunun çiğnendiğini görmemek "Körleşme" değilse ne?
ORTADOĞU’da yeniden kan dökülmeye başlamasından bu yana gazetelerdeki fotograflara bakamıyorum.
Televizyondaki görüntülere de katlanamıyorum.
Aklıma sürekli iki şey düşüyor.
Biri Elias Canetti’nin romanı Körleşme.
Diğeri, İkinci Dünya Savaşı sırasında, elbisesinin ceplerine taşlar doldurarak evinin yakınındaki nehirde kendisini ölüme terk eden yazar Virginia Woolf.
Gerçi, Woolf’un ruhsal sorunları vardı.
Sık sık depresyondaydı ama onu intiharın eşiğine sürükleyen savaştı kuşkusuz.
İnsanlığın içine düştüğü acınası durumu hasta ruhu ve yüreği daha fazla kaldıramamıştı.
Körleşme’yi 1930’lu yılların başında, savaş çıkmadan önce tamamlayan Canetti neyi anlatır?
İnsanoğlunun ne denli gerçeklikten kopabileceğini,
Gerçek karşısında nasıl körleşebileceğini.
Bilmem yaşasaydı Ortadoğu’daki durumu görüp Körleşme’nin ikinci cildini yazar mıydı?
Gelecek tepkileri umursamıyorum.
Benim için şu an İsrail toplumunun da, Arap toplumlarının da içine düştükleri durum tam bir "Körleşme".
Şiddetin şiddet doğuracağını,
Yakınlarını, sevdiklerini kaybedenlerin içlerinde yuvalanmış nefreti asla söküp atamayacaklarını,
Yaralananların, yollara düşenlerin, evleri yıkılanların, gecesini gündüzünü korkular içersinde geçirenlerin asla savaşı unutamayacaklarını görmemek "Körleşme" değilse ne?
Ortadoğu zaten yıllardır varolan nefretin kar topu gibi giderek daha da büyüyeceğini anlamamak "Körleşme" değilse ne?
İsrail’in Hizbullah’ın kökünü kazıyamayacağını,
Lübnan’da yaşananların akıllara Bosna dramı gibi yer edeceğini,