Korkunun ecele faydası yoktur

HÜKÜMET, seçim dendiğinde saçını başını yolmaya başlıyor.

'Erken seçim'e değil, 'seçimlerin öne alınması' önerisine karşı...

Haberin Devamı

1950'den beri yapılan bütün seçimlerde 4 veya daha az sürede genel seçim yapılıyor. Siyasetin geleneği böyle.

AKP'nin mantığına göre, yüzde 34 oy oranı yüzde 66'dan büyüktür.

Yani, benim sayım senin sayından büyüktür demeye getiriyor.

Türkiye böyle bütün kurumlarıyla teslim alınmak isteniyor.

Türkiye'yi, 2007'de zor günler bekliyor.

Başbakan'ın mantığına göre böyle bir demokrasi tarifi var mıdır?

Bir devletin kurumları arasında dengeyi, uyumu elbette ki Cumhurbaşkanı sağlayacaktır.

NİSANDA SEÇİM

Türkiye'nin gerildiğini Cumhurbaşkanı Sezer görüyor.

Onun için "Yeni cumhurbaşkanını yeni parlamento seçmeli" diyor.

Türkiye'nin rahatlaması için nisanda genel seçimin zorunlu olduğunun altını çiziyor.

Haberin Devamı

TÜSİAD da, CHP de ve DYP de aynı şeyi söylüyor.

Demokrasi, biz seçimleri kazandık, iktidarız, her dileğimizi yaparız değildir.

REJİM KANIRTILIYOR

Hele rejimi 'kanırtmak' hiç değil.

Anayasa'da seçimlerin 5 yılda bir yapıldığının hükmüne sarılan AKP iktidarı, Anayasa'daki öbür hükümleri hiç sayıyor. Öncelikle cumhurbaşkanının yetkilerini...

Anayasa'da çok şey yazıyor.

İktidar, işine geldiğini kullanmak istiyor, öbür hükümlerden uzak duruyor.

Sormak gerekiyor, Cumhurbaşkanı 'yürütme'nin içinde değil mi?

Seçim yapacağım diye 'gözü kara' davranılıyorsa, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini de dikkate alması gerekiyor AKP'nin...

Muhalefet, Başbakan'ın AB'ye yaptığı teklifini Cumhurbaşkanı, Genelkurmay ve Meclis'in neden bilmediğini haklı olarak soruyor.

Başbakan ise "Cumhurbaşkanı'na mı soracağız?" diyor.

Abdullah Gül, "Köşkün ve Genelkurmay'ın politika yaptığını" öne sürüyor.

Dışişleri Bakanı'nın, 1.5 yıldan beri Meclis Dışişleri Komisyonu'nu bilgilendirmemesine karşı AKP'li üyeler nedense sessiz kalıyor.

AKP 104. MADDE GÖRÜLMÜYOR

Cumhurbaşkanının yürütmenin içinde olmadığını savunmak isteyen iktidar, Anayasa'nın, cumhurbaşkanının 'görev ve yetkileri' başlıklı 104. maddesini dikkate almıyor.

Bu maddenin 'yürütme' ile ilgili (b) maddesinde yer alan bazı hükümler şöyle sıralanabilir:

Haberin Devamı

"Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek... Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek... Gerekli gördüğü halde Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu'nu başkanlığı altında toplamak... TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başkomutanlığını temsil etmek... Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek..."

Cumhurbaşkanı Türk devletinin başıdır.

YATIR DEVEYİ

Doğal olarak hem Cumhurbaşkanlığı, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri, AB görüşmelerinde kendisine bilgi verilmemesini sorgulayacaktır.

Cumhurbaşkanı 'taraf' oluyor diye eleştiriliyor, bu konuda soru soran gazeteciler fırçalanıyor.

Peki, neyin tarafı olacaktı Cumhurbaşkanı?

Haberin Devamı

Meclis Genel Kurul salonunda ne yazıyor?

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Bırakın uzlaşıyı, yatırın 'deve'yi kesin o zaman!

Deve keseni AB'ye aldırırlar mı?

GÜNÜN SÖZÜ

"(İnternet kafelere) Bir defa kendinize çeki düzen verin. Adam gibi bu mesleği icra etmeyecekseniz, tepenizde olacağız. Bunu bilesiniz. Ne gerekiyorsa bunu sonuna kadar yapacağız."

(Başbakan Tayyip Erdoğan)

Biliyor musunuz

- BÜLENT Ecevit'in vefat edişinin 40. günü dolayısıyla 81 ilde ve KKTC'de (İstanbul'da Sultanahmet, Ankara'da Kocatepe'de) bugün yatsı namazından sonra; 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü için de ölüm tarihi olan 25 Aralık'ta Pembe Köşk'te mevlit okutulacağını..

- RJ 100 uçaklarının geri teslimi töreninde THY'nin deve kestirmesi üzerine görevden el çektirilmek zorunda kalınan Uçak Bakım Başkanı Şükrü Can'ın (THY kökenli uçak mühendisi) bundan önce, Haşim Bayram'ın (Kombassan) Airalfa Genel Müdürlüğü görevinde bulunduğunu...

Haberin Devamı

Mesaj Panosu

- KIBRIS 'Damat Ferit versiyonu' siyasetçilerin AB merkezli ham hayallerine pazarlık konusu edilmekte, siyasi çıkarlara 'peşkeş' çekilmek istenmektedir. Türk semalarında ve limanlarında Rum bayrağı görmek istemiyorsak halkımızı ev ve iş yerlerimize bayrağımızı ve KKTC bayrağını asmaya davet ediyoruz.

M.Koray BAŞYİĞİT- (E) Öğretmen-sendikacı-ISPARTA

- UĞUR Mumcu'da, Bülent Ecevit'te bir araya gelen sol sandıkta ne zaman bir araya gelecektir?

Şevket ÇORBACIOĞLU

- NOT: Tarım Bakanı Mehdi Eker'in, Diyarbakır kökenli Mehmetoğlu AŞ'nin (Helin) çeltik ithalatı ile ilgili olarak bize yapacağı açıklama dün 17.30'a kadar elimize ulaşmadı.

Tecrit

Haberin Devamı

"(F Tipi cezaevlerinde 6 yıldır süren ölüm oruçları için) Tecrit bir insan hakları ihlalidir. Asla kabul edilemez. Tecrite maruz bırakılan kişinin tutuklu veya hükümlü olması da bu gerçeği değiştirmez. En kısa zamanda tecrite son verilmeli ve ölümler durdurulmalıdır."

(İstanbul Barosu Başkanlığı)

AK Parti Genel Başkanlığı'na

AKP Balıkesir Milletvekili Dr. Turhan Çömez'in, Hatay'da 'Ali Dibo olayı' patlak verince, bu yolsuzlukları gündeme getiren AKP Milletvekili Fuat Geçen'ın ihracı gündeme gelince partisinin Müşterek Disiplin Kurulu Başkanı, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'ye açık bir bir mektup gönderiyor.

İhraç isteminde hata yapılmamasını istiyor.

Çömez'in 26.5.2006'da yazdığı ibret dolu mektup aynen şöyle:

"Yolsuzluk bir insanlık suçu.

Ve insanlık tarihi kadar da eski bir sorun.

Sıklıkla da, geri kalmış toplumların sorunu.

Bu suça karışanların ortaya çıkarılması ise son derece zor.

Ne yazık ki, mağdur olanlar, genellikle olaya tanıklık etmiyor, edemiyor.

Kirliliğe bulaşanlar ise, karşılıklı paylaşımlar nedeniyle, hep görünmez oluyorlar.

Öyle bir sorun ki yolsuzluk ettikleri sadece bir dönem değil, nesiller boyu hissediliyor ve yalnız maddi kayıpla sonuçlanmıyor. Toplumun çalınan geleceği bir yana, umutlar yitiriliyor, moral değerler zedeleniyor. Gelecek nesillere ise, karmaşık sorunlar ve güvensizlik, miras bırakılıyor.

Ve ne yazık ki, toplumu tümden esareti altına alan bu hastalıkla mücadele etmenin, tek ve etkin bir yöntemi yok.

Bunun için en büyük sorumluluk, biz siyasetçilere düşüyor.

TOPLUMU CESARETLENDİRMELİYİZ

Bizler, yolsuzluklara sıfır tolerans ilkesinden asla taviz vermemeli ve toplumu, daima cesaretlendirmeliyiz.

Yönetenlerin, yönetenlere olan güveni, saygısı ve inancı, şüphesiz ki onları umutlandıracak, cesaretlendirecektir.

Eğer, bu mücadelede sağduyulu, adaletli, kararlı ve dikkatli olmazsak, yolsuzlukla beslenen kravatlı çeteler, korkarım ki, devlet kademelerinde itibar görmeye devam ederler.

Disiplin Kurulu Başkanlığınızca, Hatay milletvekilimiz Sayın Fuat Geçen hakkında bir işlem başlattığınızı öğrendim.

Partimizin Hatay teşkilatı mensupları ve parti tüzel kişiliği hakkında, mesnetsiz, çeşitli itham ve küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddiasıyla başlatılan bu disiplin işleminin, partimizin tüzel kişiliğine ve kamuoyundaki itibarına zarar vermemesini dilerim.

ŞEFFAF BİR YÖNETİM

Ben Sayın Geçen'in yolsuzlukla mücadele konusunda önemli bir hassasiyetinin olduğuna inanıyorum. Ortaya konan iddiaların da, bu hassasiyetten kaynaklandığını düşünüyorum. Eğer, süreçte parti disiplinine aykırı bir tutum ortaya çıktıysa, bunun da Türkiye'de ne yazık ki, denetlenebilen, şeffaf bir yönetim anlayışının, hala tam olarak tesis edilememiş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Ümit ederim, her zaman temiz siyaseti savunan ve bunun mücadelesini veren bizler, yöneten ve denetleyen demokrasinin tüm kurum ve kurallarının tam olarak işlediği bir ülke tesis ederiz.

O gün geldiğine inanıyorum ki, Türkiye'de ne böylesi iddialar, ne de iddiaların muhatapları sorun olacaktır.

KOLTUKLARIN ANLAMI

Hangi partiden seçilirsek seçilelim, hangi anlayışa mensup olursak olalım, işgal ettiğimiz koltuklar bize ait değil millete aittir ve emanettir. Şüphesiz ki, asıl olan o koltuklar değil, milletin yüreğidir, teveccühüdür.

O koltukların, liderler tarafından tesis edildiğini sananlar, siyaset tarihimizde hep yanılmışlardır.

Seçildiğimiz ilk günden beri, Türkiye için çalıştığınıza yürekten inanıyorum. Sizin ve heyetinizin vereceği kararda, aynı samimi inanç ve yaklaşımı göreceğime eminim.

Bugünlerde doğruyla yanlış, iyiyle kötü, güzelle çirkin, varlıkla yokluk birbirine karıştı.

Siz lütfen hakkı teslim edin, hata yapmayın.

At iziyle, it izini birbirine karıştırmayın."

VE İHRAÇ KARARI

Ne yazık ki, Hatay Milletvekili Geçen, kamuoyundaki bütün tartışmalar ve aklıselim sahibi AKP'lilerin uyarılarına karşın Müşterek Disiplin Kurulunca

haziran 2006'da partisinden ihraç ediliyordu.

Geçen'in o günler AKP'ye neler söylediği, nasıl tepki gösterdiği gazete köşelerinde okunabilir.

İHALE KURULUNUN KARARI

12.12.2006 tarihli Milliyet'i okuyoruz:

"Hatay'da 145 ihale mevzuata aykırı... Kamu İhale Kurumu, çoğunluğunu AKP'lilerin aldığı Hatay ihalelerinden 145'ini mevzuata aykırı buldu. Buna göre dönemin AKP Gençlik Kolları İl başkanı İshakoğlu ile İl Genel Meclisi Başkanı Narin, çok sayıda ihaleyi usulsüz aldı."

Hatay'daki ihale skandalı üzerine AKP'nin diğer Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'nın, Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesi'nin de ki ihalelerin kimlere verileceğini gösteren el yazılı bir talimatı, Milliyet'de yayınlamıştı.

Ergin bunu yalanlamak istemiş ancak, KİK incelemesinde, Ergin'in yazısında geçenlere verilen ihalenin eksik belgeye dayandığı ortaya çıktı.

İHRAÇ DOSYASI YENİDEN ELE ALINSIN

Ve düne geliyoruz.

Balıkesir Milletvekili Dr. Turhan Çömez, Kamu İhale Kurumu'nun (KİK) kararı üzerine bu kez AKP Genel Başkanlığı'na bir mektup yazıyor.

Çömez, mesnetsiz, çeşitli itham ve küçük düşürücü ifadeler kullanıldığı iddiasıyla başlatan soruşturma sonucunda AKP milletvekili Geçen'in istifasını hatırlatarak şöyle diyor:

"Kamu İhale Kurumu, Hatay'da yapılan ihalelerin bir kısmının usulsüz bir şekilde partimiz mensuplarınca alındığı iddiaları üzerine, 186 dosyayı incelemiş ve bunlardan 145'inin, mevzuata aykırı olarak gerçekleştiğini, bunların da önemli bir kısmının, partimizin mensuplarınca alındığını, belirlemiştir.

Geçtiğimiz dönemde, bahse konu ihaleler, kamuoyu gündemini meşgul etmiş ve partimiz üzerinde bazı tartışmaların yapılmasına neden olmuştur.

Mevzuata aykırı yapıldığı belirlenen bu ihalelerle ilgili olarak;

- Halen Partimiz Hatay örgütüne üye olan ve Kamu İhale Kurumu'nun incelediği dosyalarda mevzuata aykırı olarak ihale aldığı tespit edilen kişilerin il veya Merkez Disiplin Kurulu'na verilmesini,

- İddiaların yoğunlaştığı dönemde, partimiz tarafından görevlendirilen milletvekilleri, Hatay'da yolsuzluk yapıldığı iddia edilen ihaleleri incelemiş ve grubumuza herhangi bir sorun olmadığına dair bilgi vermişlerdi. Bu incelemeyi yapan milletvekillerimizin yeniden grubumuzda dinlenmesini,

- Aynı dönemde, Hatay milletvekili Fuat Geçen, söz konusu ihalelerle ilgili, Partimiz Hatay teşkilatı mensupları ve Parti tüzel kişiliği hakkında, mesnetsiz, çeşitli itham ve küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddiasıyla başlatılan disiplin işlemi neticesinde, ihraç edilmişti. Bahse konu dosyanın yeniden ele alınmasını ve o dönemde ihraca neden olan gerekçelerin bugün ortaya çıkan sonuçla karşılaştırılarak tekrar değerlendirilmesini,

- Parti grubumuzda, süreçle ilgili bir kapalı toplantı yapılmasını,

Saygılarımla arz ederim."

Peki Hatay Milletvekili Geçen'in usulsüz ihalelere gösterdiği tepkiler karşısında ihraç cezasıyla karşılaşması ve Dr. Turan Çömez'in AKP Müşterek Disiplin Kurulu'na yaptığı uyarıların yanıtını kim verecek.

AKP bir kez daha çok fena yakalandı.

Atatürk deve kesilmesini yasaklamıştı

MİLLİ Mücadelemiz zorluklarla doludur. Yoksul halkımızın akıl almaz özverisi ve çalışkanlığı ile dayanıklılığı, dillere destandır. Bunlar anlatılmakla bitmez. Bu mücadele sadece insanlarla değil hayvanlarla da yapılmıştır. Anadolu'da o yıllarda yeterince araç ve gereç yoktur. Cepheye insan ve cephane sevkıyatı hayvanların sırtında yapılmıştır. Atlar, katırlar ve develer en önemli araçlardır. Hele develer vardır ki tam bir 'kahraman'dır. Bunu hem de kim söylüyor biliyor musunuz; Mustafa Kemal!

BİZE ARAÇ GÖNDERİN

Bakın bunu zamanın Sovyetler Birliği Türkiye Büyükelçisi Semiyon İvanoviç Aralov'a nasıl anlatıyor:

"Aziz dostlar, yoldaşlar, -Mustafa Kemal sık sık benimle Abilov'u (Yoldaş) diye çağırırdı- Cephedeki durum çok gergin: Yunanlılar, Eskişehir doğrultusunda altı tümenlik bir kuvvet yığmış bulunuyorlar. Önümüzdeki hafta içinde onlardan bir saldırı bekliyoruz. Yakında toplanacak olan Cenevre Konferansı üzerinde bir etki yapmak istiyorlar. Taşıt araçlarımız, atımız, eşeğimiz yok. Biricik taşıt aracımız devedir. Develer bizde savaş kahramanıdır. Oysaki mermi götürmek zorundayız. Bize taşıt aracı ve at yardımında bulunmanızı rica ederim. Rusya'nın da güç durumda olduğunu biliyorum, o da zengin değil, ama ne olursunuz, bizi kurtarınız, top, tüfek, mermi ve para yardımından ötürü hükümetinize ve Lenin'e teşekkür ederim." (S.İ. Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İstanbul, 1997,s.101)

Ne kadar anlamlı sözler değil mi? Yıllardır kış aylarında Ege illerinde ve Aydın'ımızda deve güreşi olur. Hiç kimsenin aklına develerin İstiklâl Harbi'nde ne kadar önemli görevler üstlendiğini ve Atatürk tarafından da 'kahraman' ilan edildiğini bilmez. Oysa bilmediğimiz ne kadar çok ayrıntı ve küçük ama o kadar da kıymetli bilgi var. Bunları bilmediğimiz için her gün gözümüzün önündekilerin ne kadar anlam yüklü olduğunu bilmeyiz.

Bu bilgiden sonra Aydınlı devecilere önerimiz; bu sözü her deve güreşi yapılan yere büyük harflerle yazsın ve herkes görsün. Bu halkın gözünde deve güreşlerini daha da kıymetlendirir. Oysa biz deve güreşlerine sadece "eskiden İpek Yolu üzerinde deve kervanları gelip giderken verilen molalarda develer güreştirilirdi" olarak bakardık. Oysa onlar bundan sonra Milli Mücadeleye katılmış ve en zorlu yollardan; en ağır cephaneyi taşımışlar. Bunun sonucunda da Mustafa Kemal tarafından 'kahramanlık' payesi almış. Kim bilir aransa bir yerlerde kalmış "madalyaları" bile vardır!

DEVE KESİLMESİ YASAKLANDI

Atatürk yurt gezilerine çıktığında uğradığı her yerde vatandaşlar büyük coşkularla karşılıyor ve tıpkı bugün olduğu gibi hayvan kesiyorlardı. Atatürk bu geziler sırasında özellikle develerin kesilmesine kesinlikle müsaade etmiyordu. Atatürk'ün yakınında bulunmuş olanlardan asker-diplomat Hüsrev Gerede Bey anılarında buna ilişkin şunları anlatıyor: "Yaverlerinden ahlâk ve terbiyesiyle herkesin güvenini kazanmış olan Muzaffer'in anlattığına göre, yurt içindeki gezilerinde ilk ayak bastığı köy ve kasabalarda halk, gelenek ve göreneklere uyarak koyun ve deve kurban ederlermiş. Atatürk bu manzarayı görmemek için başını çevirirmiş. Bu gibi kurbanların belediye vergisi ödendikten sonra kasaplara satıldığını duyan yaver Muzaffer durumu Atatürk'e bildirmiş. Ata'nın buna fena halde canı sıkılmış, kesilen kurbanların etlerinin derhal yoksullara dağıtılmasını emretmiş. Bu emir üzerine artık deve kesilmemiş, birden fazla koyun kesilmesinin de önüne geçilmiş." (Hüsrev Gerede'nin Anıları, Hazırlayan: Sami Önal, Literatür Yayınları, İstanbul, 2002, s.234)

Beylikdüzü'nde neler oluyor

BEYLİKDÜZÜ'nün (Kavaklı) kaderi neden böyle?

ANAP'lı Ali Çebi'nin 1990'ların ortasında Küçükçekmece Belediye Başkanlığı ile başlayan imar rantı anlayışı bugün bölgedeki bir çok beldeyi batık noktasına geçirdi.

Gelen de, giden de götürdü çünkü.

İstanbul'un Beylikdüzü hattı bitiriliyor,

iler.

Geçen dönemin ANAP'lı belediye Başkanı Orhan Tıraşoğlu döneminde, ailesinin bir çok ferdiyle 'daire'ye doydu.

Kavaklı yolsuzlukların zirvesine çıktı.

2004'de bu kez AKP'li Vehbi Orakçı geldi.

Kendisine, Sarıgül'ün 'cevvaliyeti'nden olsa gerek 'Küçük Mustafa' adı takıldı.

Projeler, projeler, projeler...

Boyunu aşan projeler, belediyeyi batağa sürükleyen projeler.

Kendisini memleketinde okutan Muammer Güler'e çok başarılı işler yapacağına dair sözler verdi Vehbi Orakçı...

İbrahim Tatlıses gibi sanatçıların konserleriyle beldeyi renklendirdi!

'Yeşil Vadi' adını verdiği proje kamuoyuna tanıttı.

Belediyenin arsasını kat karşılığı verdi ancak İdare Mahkemesi kararıyla proje durduruldu.

Duvara çarptı.

Şimdi duyduk ki...

Tıraşoğlu döneminde Öztaş İnşaat AŞ'ye kat karşılığı verilen

ve belediyenin yaklaşık %40 hissedar olduğu 'Beylicum' alışveriş merkezi

satışa çıkarmış...

Belediye Meclisi'nden karar aldırmış.

Halbuki bu işmerkezi belediyeye gelir amacıyla yaptırılmıştı.

(Beylikdüzü'nden arayan okurumuz bundan bir süre önce "Acaba burada kaç dükkan, ucuz bedellerle belediye meclis üyelerince kiralanmıştı?" diye sormuştu.)

Aynı Büyükşehir'in 'Cevahir İş Merkezi' gibi...

Büyükşehir kendi hissesini satıyor, Beylikdüzü 'borç batağı'ndan kurtulmak için aynı yöntemi izliyor.

Ne yazık ki ikisi de kamu alanlarında oluşturulmuştu.

Deniliyor ki;

"Bazı kişiler ona akıl verdiler; 'Vehbi Orakçı sen gazetecilerin aleyhinde yazı yazmasını istemiyorsan onlara kooperatif kurdur' dediler."

Ekonomi Muhabirleri'ne bu yoldaki öneriyi yöneticiler hemen reddettiler.

(Bizim 'siz bazı gazetecilere para verip aleyhinizde yazı yazdırmıyormuşsunuz, kim bunlar diye sorduk o da, bunu yalanlamak zorunda kalan bir açıklama yaptı.)

Yaz döneminde iki oğluna sünnet yaptı, yüzlerce konuğun 'torba'ya altın attığı Hürriyet'in manşetinde yeraldı.

PAZARYERİ'NİN BORCU

Daha bir ay önce Hürriyet'den Sadi Özdemir yazdı; "AKP'li Belediye borç taktı" (28.11.2006)...

Haberi daha da açarsak:

"Beylikdüzü Belediyesi'nin 'kapalı pazar yeri' inşaatını yapan Çakır

Yapı A.Ş., 1.5 milyon YTL'lik alacağını tahsil edemeyince belediyeye

ait gayrimenkullerin önemli kısmına haciz koydurdu. Haczedilen

gayrimenkuller arasında Kavaklı Merkez Camii de bulunuyor.

İlginç bu haciz işlemi karşısında Belediye borcunu hala ödemiş değil.

Başkan Vehbi Orakçı, "Bu şirketle aramızda bazı ihtilaflar var, görüşüyoruz" demek zorunda kalıyordu.

Bunun gibi bazı işleri için de müteahhitlerin alacaklarını alamadıkları belirtiliyor.

Şimdi iş merkezindeki hissesini satıyor belediye... Ne zaman ihale edilecek, kime kaça satılacak?

Beylikdüzü'nü izlemeye devam ediyoruz.

Polat Madencilik: Biz Ali Dibo değiliz

POLAT Madencilik San. ve Ltd.Şti'den Tavşanlı'daki kömür operasyonu ile ilgili olarak yapılan açıklama şöyle:

"Kömürün de Ali Dibo'ları var" (16.11.2006) yazısında kayda düşenler başlığı altında firmamızın da ismi zikredilmek suretiyle, devletin zarara uğratıldığı bazı firmalara imtiyaz tanındığı ifade edilmiştir.

Polat Madencilik 1989 yılından bu yana kömür sektöründe, Karaman ili Ermenek İlçesi ve Balıkesir İli Dursunbey ilçesindeki linyit kömür ocaklarında, kömür üretim işi ile iştigal etmektedir. 17 yıldır kömür sektörünün içindedir. Bugüne kadar yanlışı olmamıştır. Sektöründe saygın bir firmadır.

Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Tunçbilek ve Soma'da ürettiği kömürleri, Türkiye genelinde bayiler vasıtasıyla satma kararı almış 2.8.2004 tarihinde gerçekleştirilen ihalede Konya ve Denizli illerinde toplam: 235.000 ton kömürün dağıtım işi firmamızın uhdesinde kalmıştır. Firmamız o günden bugüne TKİ Kurumunun bayisidir.

TKİ Kurumu, her yıl kömürün satılmadığı Mart, Nisan, Mayıs aylarında yönetim kurulu kararı ile kampanya yapar. KDV'yi peşin tahsil etmek kaydı ile teminat mektubu karşılığı peşin fiyatına 90 gün vadeli kömür satar.

Söz konusu 2005 yılı Mart, Nisan, Mayıs aylarında yine yönetim kurulu kararı ile kampanya başlatmış, kurumun Konya ili bayisi olan firmamız Tunçbilek'ten 19.000 ton kömürün KDV'sini peşin ödemek suretiyle teminat mektubunu teslim etmiş. Kurum ile peşin fiyatına 90 gün vadeli 19.000 ton kömür bağlantısı yapmıştır.

TKİ Kurumu Tunçbilek İşletmesi ilgili aylarda 16.000 ton kömürü teslim etmiş, 3.000 ton kömürü teslim edememiştir.

Yazınızda belirttiğiniz "2.400 tonu aşkın kömür, sevk işlemi için beklerken" denilen kömür, firmamıza sevki bekleyen kömürdür. O gün için bizim dışımızda sevk bekleyen kömür yoktur.

Hal böyle iken; herhangi bir dahlimiz olmadan, talebimiz, bilgimiz, haberimiz dışında 31.5.2005 tarihinde gece saat 24.00'te kampanyalı satış süresi bittikten sonra 1.6.2005 sabah saat 8.00'e kadar 535 ton kömür yüklenmiş ve tarafımıza sevkıyatı yapılmıştır.

1.5 ay sonra muttali olduğumuz bu duruma önce fiyat artışından kaynaklanan KDV'yi 577.80 YTL (535 ton x 6 YTL = 3.210.00 YTL %18 KDV'si 577.80 YTL) 20.7.2005 tarihinde Garp Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü'nün Türkiye İş Bankası Tavşanlı Kütahya şubesindeki hesabına yatırılmıştır. (EK 1)

Bilahare, firmamız 8.11.2005 tarihinde TKİ Genel Müdürlüğü'nün 37711949-5002 nolu hesabına 4.900.00 YTL "Kömür bedeli ve gecikme faizi" ödemiştir.

TKİ Kurumu GLİ Müessese Müdürlüğü 22.11.2005 tarih 2005000459 nolu fatura ile "Kömür bedeli gecikme faizi" adı altında firmamıza 4.900.00 YTL fatura etmiştir.

Firmamız 535 ton kömür için fiyat farkından KDV dahil 3.787.80 YTL ödemesi gerekirken KDV dahil 5.477.80 YTL para ödemiştir. Firmamızdan1.690.00 YTL finansman ve gecikme masrafı tahsil edilmiştir.

Görüldüğü gibi Devletin firmamızdan kaynaklanan bir kaybı söz konusu değildir. Bilgimiz ve iradeniz dışında gerçekleşen bir olaydan dolayı asıl zarar gören firmamızdır.

Bütün bunların ışığında görüleceği üzere biz "Ali Dibo" değiliz. Mağdur olan biziz."

Metin Akkaya ne diyor

"KÖŞENİZDE yayınladığınız, Tavşanlı'daki kömür operasyonu ile ilgili yazılarda alakam olmayan konularla ilgili ismim geçmektedir. Benimle ilgili olan olay bir buçuk yıl önce olmuş ve yargıya intikal etmiş bir olaydır. Son yapılan operasyonun benimle ve yargıya intikal eden davayla hiçbir ilgisi yoktur. Gazetelerde çıkan haberlerde bu olayların benim olayımın bir uzantısıymış gibi gösterilmesi halk arasında bu olayları benim başlattığım düşüncesini uyandırmaktadır. Bu bilgileri size kim nasıl ulaştırdı bilmiyorum ama benim bu konularla ilgim olmadığını köşenizden açıklamanızı istiyorum. Kendimle ilgili olaylardan dolayı yeterince mağdur edildim işyerim değiştirildi işle ilgili konularda çok sıkıntılar yaşadım, kimseye de derdimi anlatamadım, zaten soran da olmadı. İleride bu konularla ilgili açıklama yapacağım ama şu aşamada alakam olmayan olaylardan dolayı daha fazla mağdur olmak istemiyorum. Adı soyadı benimle aynı olan arkadaş bile Tavşanlı televizyonundan o kişi ben değilim diye açıklama yapmış benim durumumu düşünün.sizden ricam o evrakları size benim göndermediğimi ve benim olayımla son yaşanan olayın bir bağlantısı olmadığını köşenizden açıklamanız.

Metin AKKAYA

Yazarın Tüm Yazıları