Korku filmi gibi bir evlilik

Kadınlar ne kadar da zayıf olabiliyor diye düşünmeyin bu öyküyü okuyunca. İki çocuklu adamla işi neymiş de demeyin. Kader bu. Hem insan bazen kendini çaresiz hissedebilir.

İkinci evliliğiyse, ilkinden iki çocuğu varsa, yeni evliliğinden de masum bir bebek getirmişse dünyaya... Okurum en kötüsünü yaşamış bu evliliğinde. Şiddet, dayak... Ama her şeye rağmen ‘Bu kez boşanmamalıyım, bebeğimi babasız büyütmemeliyim’ diye bastırmış ruhundaki isyanı. Olacak iş mi; katlanılacak şey mi? Biraz geç de olsa kararını vermiş ama bu yaşadıkları onu nasıl da yaralamış, nasıl da yıpratmış. Bu, iki çocuğuyla hayatını yeniden kurmak isteyen üniversite mezunu bir kadının öyküsü. Bu kadar da olmaz demeyin, ibret olsun!

Rumuz: Küskün Sevgili Güzin Hanım,

Benim öyküm aslında ibret olunacak olaylar içeriyor. ‘Benim başıma gelmez’, diyenlerin okumasını isterim. İkinci evliliğimi dört yıl önce yaptım. Ben 45 yaşındayım, eşim 59. Benim ilk evliliğimden 15-16 yaşlarında iki kızım, onun da ilk evliliğinden 23 ve 16 yaşlarında bir oğlu ve bir kızı vardı.

İlk eşi şüpheli bir sebepten ölü bulunmuş. Ben ise eşimden boşanarak ayrılmıştım ve iki kızımın velayeti bendeydi. Oğlu yurtdışında yaşıyordu; kızı ise benim kızlarımla aynı evi paylaşıyordu. Çalışıyorum, üniversite mezunuyum ve iyi sayılabilecek bir işim var. Eşim, serbest çalışıyor ve yüksek eğitimli biri.

Başta gıpta edilen bir evliliğimiz vardı. Ama eşimin ailesinde baştan beri beni kabullenmeyen, evlenmemiş iki yetişkin görümce, bu evliliğin her adımında ağabeylerinin aklını çelecek baskılar yapıyorlardı. Evliliğimizin birinci yılının sonunda bir oğlumuz oldu. Bu bebek eve huzur getirecek derken tam tersi oldu. Eşim bana vurmaya başladı. Bu arada kızı yurtdışına ağabeyinin yanına gitti. İki kız kardeşi ve anne babasının, ‘Kendi çocuklarını uzaklaştırdın, onun kızlarına bakıyorsun’ şeklindeki baskıları sayesinde, bana karşı şiddeti artarak devam etti. Hatta dayak yediğim bir seferinde hastaneye gidip rapor aldım.

Bu olaydan sonra da şiddet uygulamaya devam etti. Üç ay sonra da bizi terk ederek kızının ve oğlunun yanına gitti. Bizi böyle bırakınca, bebeğimi ve iki kızımı alarak daha ucuz bir eve taşındım. Bir süre sonra eşimle konuştuk ve tekrar birleşmeye karar verdik.

Küçük oğlunun babasına olan ihtiyacını ve geleceğimizi düşünerek yaptım bunu. Ama kızlarımın varlığı eşimi çok rahatsız ediyordu. Kızlarım hakkında ileri geri konuşuyordu, bu arada kendi kızı yurtdışında başarılı olamadığı için yanımıza geldi. Ona bir iş bulunmasında bizzat yardımcı oldum; aynı zamanda çok önemli sağlık sorunlarıyla ilgilendim. Annesi ölmüş bir çocuktu, yalnızlığını benim kızlarımla paylaşır, bizlerle oturur, eşimin huzuru böylece yerine gelir diye düşünmüştüm. Hatta kefil olup kızına araba almasını sağladım.

Tüm bunlara rağmen eşim en ufak bir bahaneyle bana vurmaktan kaçınmıyordu. Kızlarım yurtdışında yaşayan babalarının yanına, okumaya gideceklerdi. Gitmelerine üç hafta kala, onları almaya gelen babalarının yanına gönderdi ve bir daha eve gelmelerini istemedi. Çok kırıldım, yine de dayaklarına, beni başkalarının yanında küçük düşürmesine; eve dönecek param olsun veya olmasın beni ortada bırakmasına, kaybolup gitmelerine göz yumdum. Aile olarak kalmak için katlanmaya çalışıyordum.

Bu defa da yurtdışında eğitimini tamamlayan 25 yaşındaki oğlunu yanımıza çağırdı. İki kızım gidince düştüğüm boşluğu bu çocuklarla doldururum zannetmiştim. Bu arada, 20 yaşına gelen kızı evin hanımı gibi davranmaya başladı. Önce çocuğun bakıcısını kovdurdu, sonra ev işlerini görmezden gelmeye, küçük kardeşine kötü davranmaya ve arkamdan üvey anne masalları anlatarak bana karşı olmaya başladı.

Eşim sık sık bana küsüp odaları ayırıyor; sonra da benden anlayış bekliyordu. Bir gün karşıma alıp ‘Çocuklarım gitti, saygı göstermedin, üstelik bana karşı ne kadar saygısız olduğunu görüyorum. Ortak çocuğumuzun babaya ihtiyacı var. Bu aileyi yürütmek istiyorsan, yetişkin çocuklarına bir ev açalım onlara yardımcı olalım’ dediğim zaman kızdı ve kızını halalarının yanına gönderdi. Bundan sonra ise beni aşağılamaları artarak devam etti.

Bana, her tartışma sonunda vurdu, tokat attı, yumrukladı. Bahanesi ise ‘Sevince hırçın olurmuş’tu.

VE HİKAYENİN FİNALİ

Güzin Hanım, müşterek evimizin tüm kira, su, elektrik ve diğer giderlerini ödüyordum. İki kızım bizimle oturuyorlar diye, tüm masrafları ben karşılıyordum. Eşim ise sadece belli başlı mutfak masraflarına ortak oluyordu. Bir geziye çıksak, parasını taksitler halinde ben ödüyordum.

Geçtiğimiz yılbaşında, kızı yanımızda değil diye bana yapmadığı eziyet kalmadı, surat astı, küstü, ayrı yattı . Evi terk edeceğim dediğimde ise bırakmadı. Aynı akşam gittiğimiz lokantada beni ve hasta çocuğunu ortada bırakarak, arabayla yanımızdan geçip, eve döndü. Taksi param bile yoktu, güç bela hasta çocuğumla gece yarısı bir taksiye atlayıp ağlaya ağlaya döndüm eve. Tabii ki ona çok bağırdım. O da bana çocuğun önünde vurdu, üstümü parçaladı. Beni kendi oğlu kurtardı. Bunun üzerine kendisi evi terk etti. 15 gün sonra çok pişman olduğunu, onu affetmemi, bana ev alacağını, işten çıkaracağını söylemek için aradı. Artık ona inanmıyorum, boşanma davası açtım. Ailem tekrar barışırım diye korkuyor.

Güzin Hanım, ben bu adamı iki çocuğuma baba olur düşüncesiyle sevmiştim. Yüksek tahsilli birinin bir korku filmindeymişçesine bunları yaşatması ruhsal bir bozukluğun sonucudur, diyorum. Boşanmak zorundayım zira bunun sonunun bir trajedi olacağına inanıyorum. Özellikle küçük çocuğumuzun bu kötü havayı solumasına izin veremem.

İlk eşimden, böyle aşağılama ve dayak olmadığı halde, çocuklarımı huzursuz ortamdan kurtarmak için ayrılmıştım. Bu evliliğimde hakaretlerin ve dayağın sonu gelmedi. Kararımı sizinle paylaşıyorum. Aslında tüm yazdıklarımı bir daha okuyunca cevabının ne olacağını da görüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları