Konuşunuz Nadire Hanım!

Burada bazı kimselere ‘‘konuşunuz’’ çağrısı yapıyorum. Kendilerine yanıt verme hakkı tanıyorum. Bir gazetecinin yapacağı en güzel şey.

Önce bir konuya değineyim. Pazar günkü ‘‘Konuşunuz Sağlık Bakanı’’ başlıklı yazımla ilgili olarak dün Osman Durmuş aradı. Belki yarım saat konuştuk.

Ben sözü Mersin'de kamu görevlisi bayanlara ‘‘Türban takması gerekir’’ diye düzmece raporlar veren doktorlara getirdikçe, Durmuş hep konuyu değiştiriyor, sadece ‘‘Valilik soruşturma başlattı. Zaten bunlar benim dönemimde olmadı. Eğer ortada bir suç varsa, af çıktı ve affa uğradı. Elimizde müfettiş yok. Müfettiş sıkıntısı çekiyoruz’’ diyordu.

Israr ediyordum, konuyu dağıtmamak için bu doktorlara çekiyordum, yine değişiyordu. Anladım ki, Sağlık Bakanı, bu doktorluk rezaletinin üzerine gitmeye niyetli değildir. Sonunda sordum:

‘‘Beyefendi, şimdi siz bu işin üzerine gitmek istemiyorsunuz. Bu belli oluyor. Ben bu konuyu geçen hafta beş kez yazdım. Şimdi beni aradınız. Sizin ağzınızdan ne yazayım? Müfettiş göndermeyeceğinizi yazacağım, anlaştık mı...’’

Sağlık Bakanı bunun üzerine ‘‘Peki, o halde müfettiş göndereyim’’ dedi. Bunu yazacağımı söyledim.

Soruşturma açmayacağını, işin üzerine gitmeyeceğini hissettim. Yanılmış olmayı dilerim.

***

Şimdi gelelim yazımızın esas konusuna, Nadire Mater isimli gazeteciye. Bu hanımın l999 yılında bir kitabı çıktı:

‘‘Mehmet'in Kitabı’’

PKK
ile yapılan mücadeleye katılan askerlerimizi bulmuş, terhis olan askerlerimizle söyleşiler yapmıştı!

Bütün askerler pişmandı, hepsi korkaktı! Güneydoğu'da bir vahşete tanık olmuşlar, masum PKK'lıları öldürmüşlerdi! Hepsi lanet ediyordu! Böyle bir rezalet olamazdı! Türk ordusu gaddardı, acımasızdı ve onları kullanmıştı! Bütün askerlerimiz hasta olmuş, ruh sağlığını yitirmişti!

Kitap ‘‘ustaca’’ düzenlenmişti ve ustaca PKK propagandası yapılıyordu! Eğer bilinçsiz, hain, ya da o tarafa eğilimli biriyseniz, okuyup bitirdiğinizde ‘‘Helal olsun PKK'ya. PKK haklıymış. Az bile yapmış’’ derdiniz.

Entel-liboş kesimi bu kitaptan günlerce ve övgüyle söz etti, pompaladı, yere göğe sığdıramadı. Kurulan danışıklı dövüş tezgáh, hiç değilse bu çevrelerde hedefini bulmuştu.

Kitabın yazarı Nadire Mater, solcu bir gazeteciydi. Kitap 1999 yılında piyasaya verildi ve ardından yasaklandı. Hakkında soruşturma açıldı. Nadire Hanım yargılandı.

Yargılanması büyük olay oldu. ABD'den bile ünlü birileri duruşmalara geldiler, dikkatle izlediler. Örneğin CNN'in dünyaca tanınan muhabiri Peter Arnett bile Türkiye'ye gelip duruşmaları izledi. ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu ve çok sayıda yabancı da tam kadro mahkemedeydi.

Hepsi de ‘‘fikir özgürlüğü’’ dersi verip ülkelerine döndü.

***

Şimdi gelelim işin püf noktasına ve bakalım bazı belgelere.

Amerika'da MacArthur Foundation isimli bir vakıf var. CIA ile bağlantılı. Vakfın 1997 yılı para bağışları listesinde bir isim yer alıyor:

‘‘Nadire Mater, İstanbul, Türkiye. 59 bin dolar. ‘İlan Edilmemiş Bir Savaştan Tanıklıklar: Askerin, PKK İle Türk Mücadelesinde İfadeleri' kitabı için.’’

Evet, kitabın yazarı Nadire Mater, 2 yıl öncesinden Amerika’dan para alıyor!

59 bin yeşil ABD Doları.

Bugünkü değeriyle yaklaşık 80 milyar Törkiş lira.

Peki ama Amerika bu işle niçin böylesine ilgilenip yazara peşin para ödüyor?

Biri kitap yazacak, Türk ordusunu küçültecek, yapılan mücadeleyi yerden yere vuracak, PKK'yı haklı çıkaracak, ‘‘dost ve müttefik’’ Amerika ise bu kitap için kesenin ağzını açıp peşin para verecek!

Bana Türkiye'de bir babayiğit yazar gösterin ki, kitabından 80 milyar kazanmış olsun! Yok böyle bir şey.

O halde ortaya üç olasılık çıkıyor:

1- Bu söyleşilerin yapıldığı iddia edilen askerlere (söyleşiler düzmece değilse) para verildi ve öyle konuşmaları sağlandı.

2- Yazar, Amerika'ya oyun oynayıp yaş tahtaya bastırdı. Parayı başka amaçla alıp farklı bir kitap yazdı.

3- Amerika, Türkiye'ye bir oyun oynamak istedi ve bu iş için kesenin ağzını açtı, Nadire Mater'i kullandı.

***

Nadire Mater, kendisine ödenen bu 59 bin doların vergisini mutlaka vermiştir!

Ama daha da önemli olan, bu parayı niçin aldığı, Amerika ile bu konuda nasıl bir pazarlık yaptığı, paranın hangi isim altında (telif, bağış vs.) ödendiği, hangi yolla (banka, elden, çek vs.) kendisine verildiği ve Amerika'nın siparişi üzerine yazılan ‘‘ısmarlama’’ bir kitabı nasıl içine sindirdiğidir.

Bunca yıldır Türkiye'de yaşıyorum, söylemesi ayıptır 15 kitabım var, çevremde kitap yazan yüzlerce insan tanıdım, ben böyle bir şeyi şimdiye kadar duymamıştım.

Bayan Nadire Mater bir açıklama göndersin, bilgilenelim... Ve Türkiye üzerinde hangi oyunların kaç dolara ve nasıl oynandığını hep birlikte öğrenelim.
Yazarın Tüm Yazıları