Konniçiva

Güncelleme Tarihi:

Konniçiva
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 1997 00:00

Haberin Devamı

Japon fıkrası

Keiko ile Yoko kış alışverişlerini tamamlamak için Paris’e gitmişler. Tüm alışverişlerini bitirdikten sonra vakitleri artınca, Paris'in ünlü Louvre Müzesi’ni gezmeye karar vermişler. Dünyaca tanınmış ressamların eserlerinin yer aldığı büyük salonları gezerken Raphael'in Hazreti İsa ve Ailesi tablosu çok dikkatlerini çekmiş. Durup tabloyu incelemeye başlamışlar. Birara Keiko, Yoko'ya dönerek, sormuş- Hazreti İsa'nın ailesi resimde ne kadar da yoksul görünüyorlar değil mi?Yoko ise biraz birşeyler bilmenin verdiği ukalalıkla,‘‘Bilmiyor musun? Hz. İsa çok yoksul bir çocukluk geçirmiş. Anne ve babasının yoksul bir marangoz olduğu bile söylenir’’ demiş.Yoko'nun bu sözleri üzerine bir süre düşünen Keiko,‘‘Pes artık’’ diye devam etmiş. ‘‘Hem bu kadar fakir olacaksın; hem de dünyanın en ünlü ressamlarından birine aile resmini yaptıracaksın. İşte buna inanması güç...

Pulları damgalamayın

Şimdiye kadar hiç düşünmemiştim. Ama, 1917 Bolşevik İhtilali sırasında Kazan bölgesinde bulunan Türk nüfusa karşı uygulanan Rus baskısından kaçarak Japonya'ya gelen, ve başkent Tokyo'da uzun süre vatansız yaşadıktan sonra, ancak 1950'li yıllarda Türk vatandaşlığına kabul edilen Doktor Ahmet Altınbay söyleyince hak verdim.

10 kasım nedeniyle Türkiye'nin Tokyo Büyükelçiliği'nde düzenlenen törende Japonya’da yaşayan en yaşlı Türk olması sıfatıyla konuşan doktor Altınbay Türkiye’den gelen mektuplardaki Atatürk pullarının üzerindeki damgalardan sikayetçi. Büyük önder Atatürk'ün resminin bulunduğu pullara sanki hınç alırcasına yüzünün tam ortasına gelecek şekilde damga vurulmasından son derece rahatsız olan doktor, Japonların liderlerinin resimlerinin yer aldığı pullara gösterdiği inceliği bizim de göstermemiz gerektiğini belirterek ‘‘Japonlar, üzerinde liderlerinin resimleri olan pulları damgalarken büyük bir özen gösteriyorlar. Posta görevlileri, damgayı pulların kenarında yer alan incecik beyaz bölmeye vuruyorlar. Puldaki fotoğrafın üzerine gelmemesi için aşırı özen gösteriyorlar. Bizde ise inadına yapılırcasına; damga, Atatürk resminin tam ortasına vuruluyor. İnsanlar sanki bu yolla yıllardır içlerinde kalan gizli kini kusuyorlar’’ diyor ve ekliyor. ‘‘Sayın Büyükelçim, hükümete iletiverin, hiç olmazsa üzerinde Atatürk portresi bulunan pullara damga vurulmasın’’.

Ben de Doktor Ahmet Altınbay'ın bu önerisini bu köşeden tekrarlıyorum. Belki çok küçük bir ayrıntı gibi gelebilir ama olsun. Lütfen pullardaki Atatürk resimlerin üzerine damga vurmayalım.

Böbrek buldu da Japon’unu arıyor

Bazen bu Japonların milliyetçilikleri beni çıldırtacak. Adam ölüm döşeğinde acil bir böbreğe ihtiyacı var. Böbrek bulunamazsa fazla yaşamayacak. Harıl harıl beyimize uygun böbrek aranıyor. Sonunda tüm dokularıyla vücuduna uygun bir böbrek bulunuyor... Bu sefer de beyefendi kabul etmiyor. Tek neden de böbrek sahibinin Japon vatandaşı olmaması. Japon hastaların yabancı uyruklulardan alınan organları kabul etmemeleri ancak Japon vatandaşlarından alınacak safkan organları tercih etmeleri doktorlara zor anlar yaşatıyor. Japon hastaların milliyetçilikleri yüzünden Japon vatandaşlarından alınan organlara milyonlarca yen fazla vermeleri ise bazı uyanıklara yeni iş olanakları sağlıyor. Japonya’nın sanayi kenti Osaka‘da uyanık girişimci kendisini halkla ilişkiler sorumlusu olarak tanıtıp büyük şirketlerin müdürlerine mektup göndererek, müşterisi olan bir erkek hasta için böbrek aradığını belirtiyor. Mektubunda aradığı böbreğin tıbbi tanımlamasını yaparken ısrarla orijinal Japon böbreği olması gerektiğini söyleyen uyanık girişimci, şirket çalışanları arasında böbreğini satmak isteyen Japon vatandaşı olursa 5 milyon yen karşılığında hemen alabileceğini de sözlerine ekliyor. Müşterisinin yabancılardan alınacak organlara güvenmediğini ve o tip böbreklerden hastalık kapmaktan korktuğunu belirten uyanık, böbreğini satmak isteyen Japonların her türlü tıbbı masraflarının da tarafından karşılanacağı garantisini veriyor.

İntihar et, tazminat al

İyi iş haaa... Sen tut canın sıkıldı diye intihar et. Sonra da devlet ailene taminat ödesin. Nerde bu yağın bolluğu böyle.

Japonun biri 1995 yılında yaşanılan büyük kobe depremi sonrasında devletin afet konutlarını yapmakta gecikmesi üzerine yaşadığı düzensiz hayattan sıkıldığı için bunalıma girip intihar etti diye, devlet tazminat ödemeye mahkum oldu.

Neymiş efendim son yılların en büyük depremi olarak adlandırılan ve 6 binden fazla insanın hayatını kaybettiği Kobe depremi sırasında arkadaşlarını yitiren 30 yaşındaki Japon genci arkadaşsız kalmanın getirdiği yalnızlık ile bunalıma girmiş. Deprem sırasında evi yıkıldığı için devlet tarafından yerleştirildiği sosyal konutlara bir türlü ısınamayan ve düzensiz yaşamaktan sıkılan genç Japon depremden yaklaşık 9 ay sonra 1995 eylülünde intihar ederek, tüm sıkıntılarına son vermiş.

Oğullarının intihar nedeninin kobe depremi sonrası yardım elini geç uzatan devlet olduğunu söyleyen, acılı aile tazminat talebiyle merkezi hükümeti mahkemeye vermiş. İntihar eden gencin ailesini haklı bulan Osaka Bölge Mahkemesi gencin intiharında merkezi hükümetin önemli bir rolü olduğunu belirterek, 2.5 milyon yen tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!