Komşular ve insanlar

Güncelleme Tarihi:

Komşular ve insanlar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 10, 1997 00:00

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Allah göstermesin, daire farklılığına rağmen aynı mekanda ikamet eden bir hatunla aşna fişne ilişkisine girmek kadar korkunç bir şey düşünülemez. Eh bir kere bir kazadır oldu ve üstelik asansöre de hacet yok topu topu tek bir kat tırmanacak ya, artık aklına estiği an yukarı arz-ı endam eyler.

Ben modern hayat tarzının ‘‘soğukluğundan’’ yakınan insanlar kategorisine dahil değilim. İkide bir bu konuda sızlanmam.

Bir hevesti fi tarihinde amentü bellemiş olsam dahi, ‘‘Frankfurt ekolü’’ denilen atmış sekiz filozoflarının yabancılaşma teorileri şimdi bana çok uzak.

Komşuluk ilişkilerini kastediyorum...

Çünkü bazen çevremdeki şahıslar, bazen de orada burada okuduğum kitap ve makaleler, çağdaş şehirlerdeki yoğun konutlaşmayı eleştiriyorlar.

Kibrit kutusunu andıran yapılarda yaşayan kentlilerin, aynı binada ikamet edenler de dahil, birbirleriyle teması tamamen kaybettiklerini belirtiyorlar.

Bunun hem toplum yapısındaki geleneksel değerleri sarstığı, hem de kişileri otomatlaştığı temasını işliyorlar.

Öz itibariyle yukarıdaki yabancılaşma felsefesini gündeme getiriyorlar.

* * *

Yoğun konutlaşma eleştirisinin estetik ve mimari boyutuna yüzde yüz katılsam dahi, sosyolojik yaklaşım beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Zira, bendeniz kendi küçük hayatıyla yetinen bir insanım.

Ötekilerinin mahremine asla burnumu sokmadığım gibi, ötekilerinin de benim mahremime tecavüz etmesine zinhar ve zinhar izin vermem.

Yan bakanın gözünü oyarım. Kulak uzatanın zarını patlatırım.

Ben büyük şehirlerin, geniş mahallelerin ve yüksek apartmanların anonim kalabalığında anonim birey olarak yaşarım. Deryada balık olmayı severim.

‘‘Ev alma, komşu al’’ türünden nasihatlara da itibar etmem.

Yukarıdakiler televizyonu çok açmadığı, bitişiktekiler sık kavga etmediği, yedinci kattakiler de asansörü tekele almadığı takdirde komşudan bana ne !

Gölge etmesinler başka ihsan istemez...

* * *

Zaten , şükür kasabalı adetim yoktur, filanca daireye yeni taşınmış kiracıya hoş geldin ziyaretine gitmem.

Bana gelen olursa da öylesine soğuk bir eda ve öylesine mesafeli bir tutum takınırım ki, böyle bir gaflete düşmüş olan şahıs bir daha kapı zilimi çalmaz.

Burnu büyük demişler, kasıntı etiketini yapıştırmışlar, züppe diye arkamdan konuşmuşlar, vız gelir, tırıs geçer.

Kapımı kaparım ve eyvallahı çekerim. Gerisi onların bileceği iş...

Yine aynı şekilde, iki elim kanda olsa apartman sakinlerinin her hangi birisinden en küçük bir talepte dahi bulunmam.

Örneğin tam kıyma harcını kavuruyorum ve dirhem tuz kalmadığını farkettim, kafamı kesseler dördüncü katta oturan fettan ve havalı kadına inip istemem.

Ne olur ne olmaz, selam verip borçlu çıkarım. Yarın bir bahaneyle damlar ve kapı eşiğine dikilip içeriye davet bekler. Sonrası da kendiliğinden gelir.

Oysa Allah göstermesin, daire farklılığına rağmen aynı mekanda ikamet eden bir hatunla aşna fişne ilişkisine girmek kadar korkunç bir şey düşünülemez.

Eh bir kere bir kazadır oldu ve üstelik asansöre de hacet yok topu topu tek bir kat tırmanacak ya, artık aklına estiği an yukarı arz-ı endam eyler.

Ne bireysel mahremiyete, ne de münzevi yaşamak teorilerine yer kalır.

Bu arada sizi göz ve kulak hapsine alır. Hanenize uğrayabilecek öteki kadınların çetelesini tutabileceği gibi, tam aşağıdaki stratejik konumundan yararlanarak yatak odanızdan gelebilecek diğer seslerin band kaydını çıkartır.

Noktayı koyduğunuz takdirde de o tarihe kadar etliye sütlüye karışmadan yaşadığınız apartmandaki hayatı cehenneme çevirir. Kapıcıyı fişfikler. Olmadı, ikinci kattaki emeklilere sizin uçkur düşüklüğünüz hakkında dedikodu yapar.

Pılıyı pırtıyı toplayıp, bu ev kıtlığında başka yere taşınmak gerekir.

Dolayısıyla, ben komşularla tuz alış - verişi ilişkisine dahi girmem.

Üşenmem, yüz göz olmamaya pek çok dikkat ettiğim köşedeki bakkala inerim.

İşte zeminde raslaşırsak medeni merhaba ve asansörde beraber çıkarsak zoraki tebessüm, benim komşularla olmuş ve olacak ahbablığımın hepsi bu kadar.

* * *

Muhtemelen ne katı bir bireyci olduğumu ve modern hayat tarzının getirdiği yabancılaşmaya ne kadar tutsak düştüğümü düşünüyorsunuzdur.

Açıkçası, düşündükleriniz hiç umurumda değil. Ben halimden memnunun.

Aşağı kapıyı açarım, asansörün düğmesine basarım, katımda inerim, kilidimi çeviririm ve yalnız kendime ait mekanın mahrem özelliğine kavuşurum.

Zeminde size raslarsam da medeni merhaba derim. Zoraki tebessüm ederim.

Benim sizinle, sizin de benimle başka bir alış verişimiz yok.

Ama n'olur şu televizyonu çok açmayın ve şu asansörü tekelinizde tutmayın.

Bir de pabuçlarınızı dış paspastan kaldırın. İçeri alın. Hanenize sokun.

Burası apartman katı ve köylü adetleriniz orada kaldı, estetik duygularıma tecavüz ediyorsunuz. Ben sizin göz adapsızlığınızı paylaşmak zorunda değilim.

Sizi seçmedim ama eh n'apalım komşumsunuz, artık komşuluğunuzu öğrenin.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!