Komando attığını vurur tuttuğunu koparır

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Virajı dönünce Eğirdir göründü. Sanki İsviçre'ye gelmiştik. Karşımıza çıkan kartal yuvası benzeri gazino, göle oturmuş bir tepeyi andırıyordu. Sağımızda, bulutlarla öpüşen Sivritepe yükseliyordu. Dağ Komando Okulu'nun ihtişamıyla işte böyle kucaklaştık. Muhteşemdi!

Amerika, Vietnam'da savaşı kaybederken Rambo'yu kazanmıştı. Bizdeki Rambo'lar film kahramanı değil, tekmili karşımıza dizilmiş mangal yürekli delikanlılardı. Komutanları çakı gibi askerdi; ama esirgeyici bir babaydı. Koruyucu bir ağabey, kollayıcı bir arkadaştı. Tümgeneral Sami Zığ'ın ilk sözleri özgüvenin özüydü: ‘‘Komando attığını vurur, tuttuğunu koparır.’’

Koparır Paşam, haklısın! Komando gurur ve onurdur. Vasiyeti yeter:

‘‘Olur ya, çatışmada ölürsem arkamdan yas tutmayın, bırakın toprağımda rahat uyuyayım. Bedenimden elbisemi çıkartmayın. Onlar benim gururumdur, ölünce kefenim olacak. Başımdan beremi çıkartmayın. O benim şanım, şerefim olacak. Ayağımdan botları çıkartmayın. Onlar nice yollar aşacak. Şehit olursam Sırat Köprüsü'nden geçecek. Elimden tüfeğimi almayın. O namusumdur, ölünce mezarıma sembol olacak. Yaramın kanını silmeyin. Ahirette hesabı sorulacak. Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın. O benim madalyam olacak.’’

Komando öyle güzel asker ki, vasiyeti coşku ve vatan sevgisiyle dolu:

‘‘O gurur, güven ve karar verme yeteneği ile düşmanın, hava ve arazinin doğuracağı tüm zorluk ve engelleri yenecek; önderlik etmek, dayanmak, başarı göstermek; attığını vuran, engel tanımayan, her türlü hava, arazi şartlarına uyum gösterebilen; yenilmez ruhuyla hareket eden, hava, kara ve denizde her türlü koşulda görev yapabilen üstün nitelikli seçkin askerdir.’’

Komando yazıyla anlatılamaz. Görmeniz gerekir. Andı bile değişiktir:

‘‘Korku nedir bilmeyiz, biz dağların erleri. Yuva yaptık göklere, baş döndüren yerlere. Engel tanımaz aşarız yüce engin dağları. El verir uzanırız mor siyah bulutlara. Ben Türk komandosuyum, düşmanı çelik pençemle ezerim. Her yerde ben varım. Havada, karada, denizde, çölde, çatakta, batakta. Her zaman ve her yerde hazır, daima hazır. Kiiim..; Komando. Olamazsın; Yah! Komando; Allah... Tanrı sizi korusun.’’

Sivritepe'de üç koldan akan toprak, karargâha ulaşırken durmuş, sanki komandoları seyrediyor! Toprağa boyayla yazılı üç sözcük var: ‘‘Güçlüyüz, Cesuruz, Hazırız.’’ Üstünde ay yıldızlı bayrağımız; ne de güzel uymuş!

Gerçek mermi ve silahlarla tatbikatlar yapıldı. Pusudaki başarı, PKK teröristlerinin nasıl dize getirildiğini gösteriyordu. Hayatı idame ettirme bölümünde yılan etiyle tavuğun, kaplumbağa ile kurbağa budunun komandolar için farkı olmadığını gördük. Ayakta ve hayatta kalmak önemliydi. Miğferde kaynayan çorba ve bir tutam otun lezzeti onlara yetiyordu. Yedeksubay adayları ile birlikte yemek yedik. Hepsi gönüllü komando yazılmışlar.

Düşmanın sığındığı binaya ani baskın düzenlendi. Bomba patlarken içerden don gömlek fırlayan düşman askerleri perişandı. PKK da böyle dize gelmişti. Bazıları postal giyememiş, bazıları mavi pijamalarıyla çamura atlamıştı. Hakiki mermiler ve mayınların patladığı sızma harekâtı enfesti. 70 metre yüksekten koşar gibi aşağı inen komandoların haykırışı çok etkileyiciydi. İncecik sicime bağlanan yaralı askerin çengeli kopsa paramparça olurdu. Ama kılı kıpırdamıyordu. Mağaraya yapılan baskın, sel sularından toplu geçiş, su altında pantolununu çıkarıp bot yapan komandolar göreve hazırdı.

Bu tablonun içinde bir tam gün geçirdik. Onuru da paylaştık, gururu da taşıdık... Bu onur ve gurur, böyle bir orduya sahip Türk ulusunundur.













Yazarın Tüm Yazıları