Kolejli misyoner

Güncelleme Tarihi:

Kolejli misyoner
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 2011 00:00

Arkadaşları yaz için tatil beldelerinin hayalini kurarken İstanbul Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencisi Yiğit Adıgüzel, yaz tatillerini dünyanın ücra ülkelerinde geçiriyor. Okul inşaatlarında çalışıyor; çimento taşıyıp, duvar sıvıyor

Haberin Devamı

Yiğit Adıgüzel (18) Üsküdar Amerikan Lisesi son sınıfta okuyor. Babası işadamı, annesi emekli İngilizce öğretmeni. İlköğretimi İstanbul Yüzyıl Işıl’da tamamladıktan sonra Üsküdar Amerikan Lisesi’ni kazandı.
Çocukluğundan itibaren yaşıtlarından biraz farklıydı. Akranları denize girmek, eğlenmek için yazı iple çekerken, o ilköğretimin ikinci kademesinden itibaren hayata, insanların çalışma koşullarına, yaşam savaşına kafayı taktı.
İlköğretim dördüncü sınıfta tek başına İngiltere’ye üç haftalık yaz okuluna gitti. Daha sonraki yıllarda Avrupa’da bu yaz okulları geleneğini sürdüyse de, hep Orta Asya’ya ve özellikle Afrika’ya gitme planları yapıyordu.
Liseye geldiğinde babasından bir internet firmasında iş bulması için yardım istedi. Liseye başlamadan önce Yiğit, Beşiktaş’ta bir internet servis sağlayıcısında işe başladı. Her gün 08.00’den 18.00’e kadar kendi deyişiyle ‘ayak işleri’ yaptı, kâğıt götürüp getirdi, büyük hard diskleri zorlanarak taşıdı. Artakalan zamanda mühendis ve teknisyenlerden püf noktalarını kaptı.

Haberin Devamı

ANLAM ARIYORUM

Özellikle annesi onun zorlanacağını, bunun geçici bir heves olduğunu düşünürken, Yiğit bir sonraki yaz yine çalışmak istiyordu. Babasının arkadaşları yardımıyla Tayland ve Vietnam’da bir gazetede iş buldu. Hem muhabirlik hem de getir-götür işleri yaptı.
Çalışma hayallerini bir yıl daha erteleyerek okula başladı. Lise üçüncü sınıfa geçtiği yaz  kafasındaki yere gitmek için şartlarını zorladı. Orta Asya ülkelerinde bir bağlantı bulamayınca babasının iş yaptığı çimento firmasının bulunduğu Tanzanya’da bir iş buldu. Sebebini de şöyle anlattı:  “Yaşadığımız sürece, hayatımıza bir anlam vermeye çalışıyoruz. Ve vermeye çalıştığımız bu anlam, yaşadığımız toplumdan ve ortamdan etkileniyor. Ben, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak anlam arıyorum hayatıma. Peki ya diğer ülkedekiler? Onlar ne için yaşıyor? Yani, insanların
başka ülkelerde hayata bakış açılarını merak ediyordum. Onların değer verdiğii şeyleri merak ediyordum. Stajlarımı yurtdışında yapmamın sebebi bu.”
Koşullar hazır olunca Tanzanya uçağına bindi. Oraya sabaha karşı vardı. İlk gün kalacağı yere giderken yol kenarında konteynırlar ve içinde gaz lambalarıyla yaşayan insanları görünce kafasındaki Afrika’ya geldiğini düşündü.

Haberin Devamı

PEDERİN YANINDA KALDI

Aslında Afrika’dan hiçbir beklentisi de yoktu. Ona göre Afrika, açlıktan ölen insanların olduğu bir bölgeydi. Giyecek bulamadıkları için kadın elbisesiyle sokakta dolaşan erkekleri ve karşıya geçmek için seyir halindeki araçların far ışığının yolu aydınlatmasını bekleyenleri görünce, gerçekten beklediğinden bile kötü bir Afrika ile karşılaştığına ikna oldu.
Ama bu düşünceleri, ertesi sabah değişti. Evet, Tanzanya gelişmiş bir ülkede değildi. Bu ülkede yaşayanların özenilecek bir hayatları yoktu ama yine de onlara acıma hakkını kendinde bulmadı. Yanında götürdüğü günlüğe, “Onlara acımak yerine, onların da bizim gibi olduğunu ve sadece sahip olduğumuz imkânı onlara da sağlamamız gerektiğini fark etmeliyiz” notunu düştü.
Dar es Salaam’dan sonra küçük bir uçakla Güney Tanzanya’daki Mtwara kentine geçti. Havaalanında onu Ndanda’da götürecek olan Katolik peder karşıladı. Çünkü bölgede görev alacağı yardım faaliyetlerini misyonerler yürütüyordu. Hayatında ilk defa bir pederle yaşayacak, hatta ortak bir iş yapacaktı. Karşılıklı sorular sordular, sonra da iyi anlaştılar.
Yiğit’in en büyük destekçisi bu din görevlisi oldu. Bir de ailesi: “Hepsinden önce bu farkındalığa sahip olmamı sağlayan ve dünyanın farklı yerlerinde bana her şekilde, maddi manevi destek veren aileme bir teşekkür borçlu olduğumu belirtmem gerekir” diyor.

Haberin Devamı

BİZİ TÜRKİYE’YE GÖTÜR DİYE YALVARDILAR

Alın teriyle nasıl para kazanılıyor, Afrika’da gördüm. Sıcakta el arabalarıyla çimento taşıdım, tuğla ördüm, kolonlara çimento döktüm, üçüncü kata sırtımda harç taşıdım. Akşam her yerim ağrıyordu. Acıyı o kadar fazla hissediyordum ki, yorgunluktan uyuyakalıyordum. Oradan ailemi pek aramadım, aradıkça kötü hissediyor insan. Karşılaştığım öğrenciler, “Bizi de Türkiye’ye götür” diye yalvardı.
Orada ne yaparlarsa yapsınlar, hep aynı noktada kalıyorlar. Türkiye’de de    inşaatta çalışmak istiyorum şimdi.

“En büyük çekincem sineklerdi. Çünkü onlardan bulaşan hastalıklar kimi zaman öldürücü olabiliyor. Özellikle ilk gittiğim Dar es Salaam’da sinekler rahatsız ediciydi ama sıtma tabletlerimi hiç aksatmadan içtim”

Haberin Devamı

“Sanat ve sporla ilgileniyor, şiir yazıyorum. Ancak, yazılı sanatlarda daha iyiyim. Basketbolda okul takımındayım. Klasik araba merakım var. Amcamla eski arabaları alıp onların üzerinde çalışıyoruz”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!