Klerides neye güveniyor?

SCHACOLAS, Lefkoşe'nin Rum kesiminin en büyük alışveriş merkezlerinden biri. Toplam 11 kata yayılan dev mağazanın Avrupa'daki benzerlerinden hiçbir farkı yok.

Mağaza, Lefkoşe'nin en yüksek binalarından birini işgal ediyor.

Altıncı katta bulunan kafede kahvenizi yudumlayıp kuzeye doğru baktığınızda, Türk ve Rum bölgelerini ayıran yeşil hat yaklaşık 200 metre önünüzden geçiyor.

Binaların iç içe geçmişliği nedeniyle sınır çizgisini gözünüzle seçebilmeniz mümkün değil.

Hattı, kilise ve camileri dikkate alarak göz kararı çiziyorsunuz.

Örneğin, Selim Paşa Camii'nin bulunduğu nokta Türk, hemen önündeki Paneromenis Kilisesi ise Rum bölgesinde yer alıyor.

Buradan baktığınızda, Rum ve Türk bölgeleri arasındaki temel fark, ilk önce iki kesimin farklı siluetlerinde dikkatinizi çekiyor.

Rum tarafındaki yüksek ve modern binalara karşılık, Türk bölgesi oldukça mütevazı ölçüler içinde duruyor.

Ayrıca, Rum tarafı her tarafa yayılmış dev vinçlerin yanında yükselen inşaat halindeki yüksek yapılarla daha çok bir şantiyeyi andırıyor.

Türk tarafında böyle bir faaliyet göze çarpmıyor.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE

Ancak, başka bir şey gözünüze çarpıyor. Türk bölgesinin hemen arkasında uzanan düzlüğün bitiminde yükselen Beş Parmak Dağları bütün heybetiyle size bakıyor.

Ve buradan en çok 25 km. uzaktaki Beş Parmak Dağları'nın üzerine kazınmış olan ve yılın belli dönemlerinde boyanan dev KKTC bayrağı hemen gözünüze giriyor.

Hemen yanında ‘‘Ne Mutlu Türküm’’ diye yazılı.

Yazının solunda ise ay ve yıldızdan oluşan Türk bayrağı var.

Sadece KKTC bayrağının kazılı olduğu alan 12 futbol sahası büyüklüğünde. Dünyanın en büyük bayrağı.

Rum bölgesinde hangi yüksek binaya çıkarsanız çıkın, kuzeye baktığınızda Beş Parmak Dağları ve üzerine kazılı KKTC bayrağı size göz kırpıyor.

Bir de görmediğiniz ama hissettiğiniz bir olgu var.

O dağların hemen arkasında duran Türkiye'nin varlığı.

BÜTÜN YOLLAR AB’YE ÇIKIYOR

KKTC gücünü Türkiye'den alıyorsa, Rum kesimi de gücünü galiba Avrupa Birliği'nin üzerinde yıldızların daire şeklinde dizildiği mavi bayrağından alıyor.

Kıbrıs Rum Yönetimi, üç ay sonra 16 Nisan'da AB ile katılım protokolünü imzalayacak ve 2004 ilkbaharında tam üye olarak birliğin kapısından içeri adım atacak.

Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides, çalışma masasının hemen arkasına koyduğu AB bayrağının tadını çıkartmayı ihmal etmiyor, ‘‘Bayrağı Kopenhag zirvesinden sonra getirdik. AB Temsilciliği ile konuştuk. Başkanlık Sarayı'nın üzerine de çekebileceğimizi söylediler’’ diye konuşuyor.

Klerides, mülakat boyunca büyük bir rahatlık içinde konuşuyor, sık sık espri yapıyor, kahkahalar atıyor, bu arada şakayla karışık karısından fena halde çekindiğini hissettirmekten de geri kalmıyor,

Tam 83 yaşındaki devlet adamının bu hal ve tavırlarının gerisinde, kuşkusuz, yılların getirdiği tecrübe, kıvraklık ve özgüvenin damıtılmış bir bileşimi yatıyor.

Ancak bu özgüvenin en azından son dönemde Rum kesiminin AB'ye tam üye olarak katılacak olmasından da beslendiği aşikár.

Zaten o da karşısında oturan 6 Türk gazeteciyle konuşurken, nispet yaparcasına, her seferinde konuyu dönüp dolaştırıp AB'ye getiriyor.

KLERİDES HER İKİ ŞIKTA DA KAZANÇLI

İlginçtir ki, Klerides, Kıbrıs sorununun çözümünden söz ederken pek acelesi varmış gibi gözükmüyor.

Zaman faktörünün bütün kozları kendilerinin lehine çevirdiğini hissettirerek, şöyle konuşuyor:

‘‘Bizim açımızdan iki önemli faktör var. Bunlardan birincisi, Kıbrıs Türklerindeki tutum değişikliği. Türk tarafının ekonomik açıdan yaşadığı güçlükler ortada. Sonunda artık onlar da çözüm istiyorlar. Katılım düzeyiyle bizleri de şaşırtan son miting, bu değişikliğin bir ifadesi. Çünkü çözüm olursa, Kıbrıslı Türkler, AB üyesi olmanın bütün nimetlerinden yararlanacaklarını biliyorlar. İkincisi, Türkiye'deki hükümetin artık yeni bir Kıbrıs politikası var.’’

Klerides'
in rahatlığında, çözüm olsa da, olmasa da, her halükárda kazançlı çıkacak olmalarının payı büyük.

Çözüm olmazsa, Rum kesimi en kötüsünden AB üyesi olacak, ayrıca Türk tarafını daha fazla sıkıştırabilecek.

Çözüm olduğu takdirde, AB tam üyeliğine ek olarak, 1974'te kaybettikleri geniş toprakların bir bölümünü geri alacaklar. Ayrıca binlerce Rum kuzeyde kalan taşınmazları üzerindeki mülkiyet haklarını yeniden kazanabilecek.

Rumlar, her iki şıkta da kazançlı gözüküyorlar.

EKONOMİK UÇURUM BÜYÜYECEK

Kofi Annan
planı, bu rahatlığı iyice pekiştirmiş.

Klerides, planı ana çerçevenin dışına çıkmayan ‘‘bazı değişiklikler’’ dışında kabul edilebilir gördüğünü saklamıyor.

Kıbrıslı Rum lider, özellikle Rumların kuzeydeki mülkiyet haklarının iade edilmesini öngören düzenlemelerinden memnuniyetini gizlemiyor.

Kendisini kaygılandıran tek bir konu var:

‘‘Çözüm olmadığı takdirde Kıbrıslı Türkler ekonomik nedenlerle artan sayılarda KKTC'yi terk edecekler. Bu durumda yerlerini Türkiye'den gelecek yeni göçmenler dolduracak. Bu da adada bölünmeyi artıracaktır.’’

Klerides,
bu noktada ortaya çıkacak muhtemel bir gelişmenin altını çiziyor:

‘‘O zaman kişi başına düşen milli gelirde iki taraf arasındaki fark daha da açılır.’’

RUMLAR EKONOMİK GÜÇLERİNE GÜVENİYOR

KRY'de kişi başına düşen milli gelir 16 bin dolar dolayında. KKTC'de ise 3 bin dolar düzeyinde.

KRY'nin tam üyeliği ile birlikte farkın daha da açılacağını tahmin etmek hiç de zor değil.

Dolayısıyla, Klerides'in bu sözleri, Türk tarafına dönük bir güç gösterisi olarak da okunabilir.

Müreffeh bir Avrupa kentinden farkı olmayan Lefkoşe'nin Rum bölgesinden geçip biraz sonra KKTC topraklarına ayak bastığınızda, aradaki ekonomik uçurumu bu kez daha iyi fark ediyorsunuz.
Yazarın Tüm Yazıları