Kıyafet şüphelileri

Güncelleme Tarihi:

Kıyafet şüphelileri
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2015 23:05

“DAĞ kadrosu kıyafetli 6 PKK’lı karakola girmeden yakalandı” haberinde, “ellerinde tabanca, molotofkokteyli ve havai fişek rampalarıyla İstanbul’da bir karakola girmeye çalışan” altı gencin gözaltına alındığı anlatılıyordu.

Haberin Devamı

Hürriyet İstanbul Haber Servisi’nin hazırladığı bu habere, 27 Temmuz’da hurriyet.com.tr’de yayımlanmasının ardından okurlardan itirazlar geldi. E-posta gönderen Doğan Emrah Zıraman da sorular sordu:
“Şimdi el insaf. Bu haberi yaparken hiç kimsenin aklına gelmedi mi? 6 kişi Türkiye’nin teyakkuza geçtiği sırada ‘dağ kadrosu kıyafeti’ ile İstanbul’un göbeğinde geze geze gelecek ve eylem yapacak?”
Zıraman, bu gençlerin halkoyunları grubu olduğunu belirtiyordu, sözlerini kanıtlamak için de bir düğünde çekilmiş fotoğraf göndermişti. Nitekim mahkemeye sevk edilen gençler de bir düğüne giderken gözaltına alındıkları yönünde ifade verdi. Ellerinde sadece kurusıkı bir tabanca vardı. Mahkeme de hepsini, adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
Öncelikle “dağ kadrosu kıyafeti” tanımını düzeltmeliyim. Yöresel giysileri, PKK’lılar da giyiyor diye “dağ kadrosu kıyafeti” olarak adlandıramayız. Her giyene de PKK’lı muamelesi yapamayız. Ayrıca gözaltına alınanların sıraya dizilip basına teşhiri 1980’lerde kalmıştı ama anlaşılan polis, bu yöntemi yeniden devreye sokmuş.
Aynı haberi AA, DHA ve İHA ajanslarının da geçmesi haberin polis kaynaklarından medyaya yansıdığını gösteriyor. Fakat polisin iddialarına kuşkuyla bakmak yerine haberde hüküm verilmiş; o gençlerin PKK’lı olduğu ve karakolu basacakları kesin bir dille yazılmış. Bu ciddi bir yanlış.
Ancak okur itirazları geldiği andan itibaren editörler konuyu yakın takibe aldı; gençlerin serbest bırakıldığı, iddiaların doğru çıkmadığı ve gençlerin savunması “Eyleme değil düğüne gidiyorduk” başlığıyla duyuruldu. Bu tür haberlerde polis kaynakları doğru bilgi vermek bir yana yanıltıcı olabiliyor. İlk anda yapamasak da mümkün olan en kısa sürede suçlanan tarafa da söz hakkı vermek, gerçeğe ulaşmak için zorunlu.

Haberin Devamı

Söyleşide gazetecinin rolü

AYŞE Arman’ın, Hürriyet Pazar’daki “Yemeksepeti’ni 589 milyon dolara satan Nevzat Aydın” söyleşisini dikkatle okumamın nedeni, bu şirketin satışıyla ilgili daha önceki haberlerde doğrularla yanlışların birbirine karıştırıldığını izlemiş olmamdı. Satış hakkındaki ilk haber, birçok medya kuruluşuyla birlikte 6 Mayıs 2015’te Hürriyet’te çıktı. PR şirketinin hazırladığı bültene dayanan haberde, Aydın’ın şirketin tek sahibi olduğu ve satış gelirinin tamamını onun aldığı algısı yaratılıyordu. Okur itirazlarını iletmem üzerine Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent konuyu araştırdı, satışı ayrıntılı olarak yazdı ve yanlışları düzeltti.
Fakat Ayşe Arman’ın, geçen pazar yayımlanan söyleşisindeki bilgiler, Sefer Levent’in 7 Mayıs’ta yazdıklarıyla çelişiyordu. Hangisinde okura yanlış bilgi verdiğimizi anlamak için yazılanları inceledim. Nevzat Aydın’ın çalıştığı PR şirketi Contactplus ile görüştüm. Vardığım sonuçları şöyle sıralayabilirim:

Haberin Devamı

Yemeksepeti’nin 589 milyon dolara Delivery Hero’ya satıldığı sırada Nevzat Aydın şirketin ne kadarına sahipti? Satıştan ne kadar pay aldı? Arman’ın söyleşisinde bu konuda bilgi verilmediği için Aydın’ın şirketin tek sahibi olduğu izlenimi doğuyor.
Sefer Levent’in Ticaret Sicili kayıtlarına dayanarak kaleme aldığı yazısına göre Aydın’ın hisseleri daha önceki satışlar nedeniyle yüzde 6.07’ye inmişti. Satıştan payına düşen ise 35.7 milyon dolardı. Contactplus bu oranı kabul etmemekle birlikte, Aydın’ın hisse oranını açıklayamayacağı yanıtını verdi. Bu durumda Levent’in yazdığı oranı doğru kabul ederek, söyleşide Aydın’ın şirketteki ve dolayısıyla başarıdaki payının yanlış sunulduğunu söyleyebilirim.
Contactplus, satış öncesinde Yemeksepeti’nde 10’un üzerinde yatırımcı olduğu, General Atlantic’in 44 milyon dolarlık hisse aldığı bilgisini verdi. Demek ki, dört ortakla kurulan Yemeksepeti’nin 10 ortaklı bir şirket haline gelmesi ve Aydın’ın hisselerinin azalmasına değinilmemiş; öykünün bu yanı okura aktarılamamış.
Bir diğer nokta, Aydın’ın çalışanlara 27 milyon dolar dağıttığına ilişkin açıklaması. Aydın, “Alan şirket mi veriyor bu parayı?” sorusunu “Kendi kazandığımızı dağıtıyoruz” diye yanıtlıyor. Burada çalışanlara dağıtılan payın sadece Aydın’dan mı, yoksa tüm ortaklardan mı çıktığı belirsiz kalıyor.
Ayrıca Nevzat Aydın’ın Yemeksepeti’ndeki yeni pozisyonu yazılmamış. Oysa Aydın, halen CEO olarak göreve devam ediyor şirkette.
Özetlersem, söyleşide bilgi eksiklikleri vardı. Anlatılan öykü sorgulanmamış, boşlukları dolduracak sorular sorulmamıştı.Dahası, ertesi gün (27 Temmuz) ‘Ekonomi Servisi’, çalışanlara 27 milyon lira dağıtılmasını önemli görerek, Ayşe Arman’ın söyleşisini “patron isterse” başlığıyla haber yaptı. Ancak aynı eksiklikler tekrarlanarak, hem de Sefer Levent’in 7 Mayıs tarihli yazısındaki bilgiler atlanarak...
Bu haberin ilk cümlesinde “... 589 milyon dolara sattı ve daha sonra bu paranın 27 milyon dolarını çalışanlarına dağıttı” deniliyor. Halbuki yukarıda da anlattım, Aydın şirketin tek sahibi değildi ve 589 milyonun tamamını o almadı. Satış bedelinin tamamını o almış ve 27 milyonunu dağıtmış gibi yazmak yanlış.
Biz gazeteciyiz, işimiz okurlara doğru bilgi vermek. “Cumhuriyet tarihinin en büyük girişimcilik hikâyelerinden biri”ni yarattığını söyleyen bir işadamının öyküsü aktarılırken okurun her noktada doğru bilgilendirilmesi gerekirdi.

Haberin Devamı


Okurdan kısa kısa

GÜLPINAR Solu: Hürriyet Pazar’da Vedat Milor’un yazısını şaşkınlıkla okudum. Zira Türk kahvesinin köpüklü ve nasıl yapılması gerektiğini yazmış. Ancak köpüksüz kocaman bir fotoğraf konulmuş, rahatsız oldum. (19 Temmuz)
Zafer Aycan: Cengiz Semercioğlu, Kelebek’teki yazısına “Mal sensin, park da sana girsin” başlığı atmış. Böyle bir ağır küfrü başlıkta görmeye alışık değiliz. Hem o sözün Can Yücel’e ait olduğuna da emin değilim. (31 Temmuz)
Suat Özkan: Web sayfanızdaki yanıltıcı, tuzak başlıklardan şikâyetçiyim. Şu haber başlığınız cidden öfkelendirdi beni. “Şok şok şok... Pereira bombayı patlattı: ‘Volkan’ı yanımda istemiyorum.’ ”
Serkan Aykutoğlu: Yabancı ülkelerdeki bayan öğretmenlerin öğrencilerle cinsel ilişkileri haberlerinin ne kadar zarar verdiği, o haberlerin altına yazılan yorumlardan belli. Lütfen bu haberleri yayınlamayın.
Y. Halit Akıncı: “İnorganik bağınız var” haberinde Cumhurbaşkanı’nın Ataköy’de namaz kıldığı yazıyor. Ancak haberin iç sayfadaki devamında Ataköy değil Ataşehir’deki Mimar Sinan Camisi olduğu anlaşılıyor.(18 Temmuz)
Koray Kılınçat: Bugün (29 Temmuz) gazetede hava sıcaklığını vurgulayan başlığınız; “İşte bizi yakan alçak” idi. Haberi ilgi çekici kılmaya çalıştığınız başlığınızı, Hürriyet’in kurum kültürüne ve haber etiğine yakıştıramadım.
Erdinç Baştopçu/ Cihan Yeniceli: İnternet sitenizde başına şok, flaş, dünya bunu konuşuyor yazmadan haber vermez oldunuz. Haberi okutabilirsiniz belki ama okuyanın hissettiği aldatılmışlık duygusunu sonra tamir edemezsiniz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!