Kıvanç Tatlıtuğ davetinin perde arkası

Turist filmini beğenmedim diye yazdım, “Johnny Depp’le röportajı sana yaptırmadılar diye böyle yazıyorsun” dediler.

Doğruya doğru, Hürriyet adına Acun değil de ben yapmak isterdim o röportajı. Benim yerimde olacak herkes kadar bozuldum doğal olarak.
Ama bizler şahıslara, olaylara, tavırlara bozulup öç alacak, karşılığında filmleri yerden yere vuracak kadar da meslek ahlakından yoksun kişiler değiliz.
“Turist” başarısızdı... Bırakın Johnny Depp’le ya da Angelina Jolie’yle röportaj yapmayı, kaba tabirle ‘ölsem bile’ “Turist”e “iyi film” demezdim.
Bu girişi, “Los Angeles’a Sanctum’un galasına Kıvanç Tatlıtuğ ile sen değil Cengiz Semercioğlu gitti, onun için çamur atıyorsun” diyecekler için yazdım.
“Sen gidemedin, arkalarından konuşuyorsun” demesinler diye.
Yıllardır bu işin içinde olan biri olarak yazıyorum... Cengiz Semercioğlu oraya işini yapmak üzere gitmiştir ama Kıvanç Tatlıtuğ’un, “Sanctum”un galasına davet ettirilmesi (bakın edilmesi demiyorum) filmin PR çalışmasından başka bir şey değildir.
Bu tür buluşmaları filmin tanıtımı adına Türkiye’deki şirketler ayarlar. Gala ve röportajlara gazeteciler ve bir de ‘popüler kişi’ gönderilir.
Bu buluşun mucidi de Pinema Film’in sahibi Pamir Demirtaş’tır aslında. Yıllar önce “Bay ve Bayan Smith”in Los Angeles galasına Deniz Akkaya ile gitmemi sağlayan da odur zaten.
Kısacası bu davetin nedeni Kıvanç Tatlıtuğ’un Ortadoğu’ya yayılan ününün James Cameron’ı ilgilendirmesi değil, “Sanctum”u Türkiye’de vizyona çıkaran R Film’in PR çalışmasıdır.
“Sanctum” galasında işi başından aşkın olan James Cameron, Kıvanç Tatlıtuğ ile muhtemelen birkaç dakika görüşmüş, fotoğraf çektirmiş ve ‘next’ (bir sonraki) demiştir.
Zaten dendiği gibi Tatlıtuğ, Cameron’u çok ilgilendiriyor olsa, galadan önce çoktan iletişim bilgilerini edinmişti bile.
Görüşme sırasında ilgili davranması, “Lütfen bana kartınızı bırakın” demesi nezaketinin sonucudur, ayıp olmasın diye yapmıştır, o kadar.
Not 1: Yanılmayı çok istediğim yazılarımdan biri aslında. Bir bakmışız James Cameron, kısa bir süre sonra çok beğendiğini söylediği Kıvanç Tatlıtuğ’a bir Hollywood filminde dolu dolu bir rol teklif etmiş! Çok zor görünse de, Türkler’in Hollywood’daki makus talihinin değişmesini kim istemez ki?
Not 2: Bu yazıyı yazarken Kıvanç Tatlıtuğ ve Cengiz Semercioğlu’nun Los Angeles’taki galasına gittiği “Sanctum”u henüz izlememiştim. İzlediğimde olur da beğenmezsem, galaya gidemedi, kıskandı, hasetinden çatladı demeyin, gerçekten beğenmemişimdir.
Ama umarım filmi beğenirim de bu yük bu kez üzerimde kalmaz.

Yok böyle sorumluluk!

Yok Böyle Dans’a katılan yarışmacıları, eleştirdiğimde şu savunmayla ya da korumayla karşılaştım: “Onlar hayır işi için oradalar, biraz daha insaflı ve hoşgörülü olmanız gerekiyor.”
Hayır, olmam gerekmiyor.
Çünkü benim bildiğim hayır işlerinde cebe kuruş para girmez.
Bu da dansçıların ya da jürinin o yarışmadan para almaması demektir.
Jüriyi bilemem ama dansçıların bu işten iyi paralar aldığını biliyorum.
Şan, şöhret, ardından gelen reklam anlaşmalarının paraya çevrilmiş halinden bahsetmiyorum. Onlar bu işin görünmeyen getirileri. Bir de anında elle tutulur olanı var.
Yarışmanın elenen dansçılarından, gazeteci Sibel Arna da saklamaya gerek duymadan gerçeği açıkladı zaten.
“Her hafta 10 bin lira aldığınız doğru mu” sorusuna, “Bağışlanan para gönderilen SMS’lerden geliyor, biz tabii ki ücret alıyorduk” yanıtını verdi.
Şimdi kimse, yarışmaya hayır işi için katılıyor, eleştirmeyin, hoş görün, acımasız olmayın demesin.
Çünkü onlar için yok böyle bir sorumluluk projesi!
Yapılan gayet profesyonel bir iştir (ki buna asla itirazım yok) ama sorumluluk projesi değildir.
Asıl alkışı alması gereken bu projeyi akıl edip, hayata geçirenler ve SMS’lerle engelliler için yapılan okulun temellerinin atılmasını sağlayan izleyicidir.
Yazarın Tüm Yazıları