Kitapları ayıklarken

BÜROYU taşıyorum.

Haberin Devamı

Yeni binamıza geçerken, beni/bizi en çok meşgul eden, kitapların kolilenmesi ve ayıklanması oldu.

Hiçbirinden fedakârlık edemiyoruz ama yeni yerin kısıtlı olması böyle bir seçimi zorunlu kılıyor.

Sanırım, en azından benim ve arkadaşlarım için, vazgeçilmezlerin başında iki tür kitap yerini her zaman koruyor, o kendine yer açıyor.

Biri sözlükler.

Türkçe sözlüklerden başlayıp uzun bir listeyi kapsıyor. Epey sayıda Türkçe sözlüğü imlâ (yazım) kılavuzları izliyor. Yazarken sık sık baktığımız kitaplar. Yabancı dildeki sözlükler de, en azından Türkçe karşılığını aradığımız zaman bizim imdadımıza yetişen kaynakların başında geliyor.

Osmanlıca sözlüklerle argo sözlüklerini de ihmal edemeyiz. Zaman içinde argonun değişimini çeşitli sözlüklerden denetlemek gerekiyor.

Peki ya etimoloji sözlükleri? Onlarsız olur mu?

Meslek sözlüklerini de yabana atmayın.

Günlük konuşmalarda, haberlerde, yazılarda onlara bakmazsanız büyük hatalara yol açmış olursunuz.

Bizde ne yazık ki bu konudaki sözlükler az, çeşitli bilim dallarının sözlükleri yapılmalı, sadece uzmanlar için değil, meraklısı, ilgilisi için de bu sözlüklere gereksinim duyuluyor.

Şimdiden not düşmek isterim ki, meslek sözlükleri konusuna ileride değineceğim.

Yazar sözlükleri de ayıklamada varlığını sürdürenlerden.

Türk ve dünya yazarları sözlükleri internete rağmen itibarını koruyor.

Yazarların yeni kitaplarını, son çalışmalarını öğrenmek için elbette internete bakmak gerekiyor.

Ancak bu sözlüklerde, yapıtları, çalışmaları, edebiyattaki yeri için yazılı kaynak önemini koruyor.

Bunların içinde edebiyat tarihlerini de katmayı unutmuyoruz. Bir yazarın bugününü yazabilmek için dünü öğrenmemiz şart. Bu açıdan da edebiyat tarihlerini de gene yanımızda taşıyoruz, yeni binamızda, odamızda onlar da bizimle birlikte olacaklar.

Eleştirmenlerin önemli yapıtlarını da bu anlayışla ayıklamıyoruz. Çünkü yargı çeşitliliğini, farkını bunlardan okuyup öğrenmeye devam edeceğiz.

Haberin Devamı

* * *
  Â
İKİNCİ bölüm, antolojilerden oluşuyor.

En küçük kitaplıkta bile onlara yer vardır. Çünkü toplu bakışı onlar kazandırır bize.

Antolojiler yalnız bir kişinin seçmeleri, kişisel beğenisi midir? Bir açıdan evet. Ama öte yandan yayınlandığı tarihin edebiyat ortamını da yansıtır, bu antolojiye hem belgesel bir yan kazandırır hem de antolojiyi düzenleyenin yanılgılarını gözler önüne serer.

Antolojileri inceleyerek, bir edebiyat beğenisi çizelgesi yapmak mümkündür.

Elimizin altında hem şiir antolojisi hem de öykü antolojisi bulunmazsa, başvuru krizi yaşarız.

Peki, bu ayıklamalar sırasında kendi beğenimizi, kitap seçme yeteneğimizi de gözden geçirmiş oluyor muyuz?

Tam değil. Çünkü öylesine beğendiğimiz kitaplar var ki, bu bölümlemeye girmediği halde her şeyin sığmadığı çalışma odamın kitaplığında kendine arada bir yer buluyor. Bir de ne olursa olsun araya sıkıştıramadığımız kitaplar oluyor. Ne yazık ki yeni binada yanımızda olamayacaklar... Ama egemenliklerini, sultanlıklarını özel kitaplığımda sürdürüyorlar.

Ayıklamada öyle kitaplar ortaya çıkıyor ki, bir daha okuma gereği duymayacağımız kitaplar. Edebiyat tarihine de, eleştiri tarihine de girmeyenler. Ama yıllarca durduğu raftaki yerini öylesine sağlamlaştırmış ki, yerine bir başkasını koymamışız...

Haberin Devamı

* * *
  Â
ACABA arada bir gözden geçirmek gerekir mi kitapları?

Kendi zevk tarihimizi, seçme yeteneğimizi de bir sınavdan geçirmeli miyiz?

Çünkü kitap ayıklanırken bile birçok şeyi fark etmemizi sağlıyor...

Yazarın Tüm Yazıları