Sene 1945, Beyoğlu’nda bir komiser dolaşıyor…

Güncelleme Tarihi:

Sene 1945, Beyoğlu’nda bir komiser dolaşıyor…
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2018 14:17

Tuncay Çevik'in ‘Bay Leonidas’ın Tuhaf Hikâyesi’, edebiyatımıza hem yeni bir polisiye yazarı hem de kendine özgü halleriyle yepyeni bir komiser karakteri kazandıran bir ‘ilk roman’. Cinayet mahalli, 1940’ların İstanbul’u...

Haberin Devamı

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bir gün önce, İstanbul. 7 Mayıs 1945, Pazartesi sabahı, İstiklal Caddesi’nin kadim mekânlarından St. Antuan Kilisesi’nin avlusunda bir cinayet işlenir. Haberi, çocuk yaşta kaybettiği babasından miras kalan Boğaz’daki yalısında uyandığı sıkıntılı bir sabahın erken saatlerinde, telgraf aracılığıyla alır Komiser Sadri. Babasından kalan emektar Amerikan Ford’u ‘Siyah İnci’ye atlayıp İstiklal Caddesi’ne, olay mahalli tarihi kiliseye doğru kırar direksiyonu. Genç ve zeki komiserin peşine takılan biz okurlar da İstanbul’un tarihinin en civcivli günlerinde geçen bir polisiye maceranın içinde buluyoruz kendimizi o andan itibaren. Üstelik bizi bekleyen macera; sadece karmaşık ilişkilerin sonucunda işlenen bir cinayeti değil, İstanbul’u İstanbul yapan çok sayıda yapının, caddenin, mekânın kültüründen, tarihinden izleri de barındırıyor. Elbette vakanın geçtiği tarih diliminden incelikli detayları da...
‘Bay Leonidas’ın Tuhaf Hikâyesi’ bir ilk roman. Arka kapaktaki kısa özgeçmişinden, yazarı Tuncay Çevik’in 1985 Konya doğumlu bir sınıf öğretmeni olduğunu öğreniyoruz. Çevik, ilk roman için zorlu denebilecek bir işe girişmiş ama yapmak istediğine de layıkıyla ulaşmış. Tarihi bir polisiye romanı; dönemin Türkçesini, iletişim kodlarını ve 40’ların İstanbul’unun -ekseriyetle Beyoğlu- hayatını isabetli detaylarla aktararak önümüze sermiş.

Haberin Devamı

1945 senesinin 7 Mayıs sabahı, Rum eşrafından Bay Leonidas’ın kilise avlusunda öldürülmesiyle başlayan ‘macerayı’, hepi topu iki gece üç güne sığdırıyor yazar. Ve bu üç gün boyunca bizi; Komiser Sadri, onun -hayatına cinayet sabahı giren- meraklı, sempatik, çevik yardımcısı İzzet ve Bay Leonidas’ın hakikaten ilginç yaşamı ve hayatındaki renkli karakterler eşliğinde merak dolu bir soruşturmaya konuk ediyor. Soruşturma boyunca; şehre henüz tayin olmuş, İstanbul’a yabancı İzzet’in naif merakı, Sadri’nin engin kültür bilgisi ve bildiklerini paylaşma iştahıyla buluşuyor. Biz okurlar için de Leonidas’ın katlinin sırrını Sadri-İzzet ikilisiyle birlikte çözmenin heyecanıyla; Mısır Apartmanı’ndan Galata Köprüsü’ne eski Beyoğlu pavyonlarından edebiyatçıların uğrak mekânı olan eski kahvehanelere; Çiçek Pasajı’na, Süleymaniye Camii’ne, Sirkeci Garı’na, Rumeli Han’a pek çok mekânın hikâyesini öğrenmenin/hatırlamanın hazzı birbirine karışıyor. Sadece bunlar da değil. Sadri’yle İzzet’in sohbetleri arasında şehrin tarihine yakınlaşırken bir yandan da yakın tarihten gerçek hikâyeleri anımsıyoruz. Mübadele Sözleşmesi, Varlık Vergisi, Refah Faciası gibi... Çevik’in henüz ilk romanında incelikli bir tarihi polisiye yazmış olması bir yana, asıl mahareti; tüm bu kültürel-tarihi malumatı da okuru yormadan, hikâyenin doğal akışına katarak sunabilmesinde. Kullandığı dilin ise dönemi yansıtırken abartıdan uzak oluşunu da bilhassa belirtmeli.
Sizi, romana konu olan cinayetin ve Sadri’nin çözdüğü her detayda katman katman açılan ilişkilerin detayıyla meşgul etmeyelim. Ama romanın sonunda telefonla gelen yeni bir cinayet havadisiyle, Komiser Sadri ile İzzet’in maceralarının yeni romanlarla süreceğinin sinyalini aldığımızı söylemekte mahsur yok. Hem belli ki Sadri daha, kendi babasının ölümünün sırrını çözmeye girişecek. Tuncay Çevik’in ve bu yepyeni polisiye kahramanımızın, edebiyat dünyasının her akılda kalıcı komiseri gibi nevi şahsına münhasır bir karakter olan Komiser Sadri’nin yolu açık olsun.

Haberin Devamı

Sene 1945, Beyoğlu’nda bir komiser dolaşıyor…

BAY LEONİDAS’IN TUHAF HİKÂYESİ
Tuncay Çevik
Doğan Kitap, 2018
312 sayfa, 27 TL.

BAKMADAN GEÇME!