Maksimalist, karamsar ve komik: İki

Güncelleme Tarihi:

Maksimalist,  karamsar  ve komik: İki
Oluşturulma Tarihi: Kasım 30, 2017 17:43

İstanbul’da performans sanatına genişçe bir nefes alma imkânı sunan Bomontiada ALT’ın yedi mahzeninden birinde, ‘insanlık hallerimize’ farklı bir bakış atan bir iş sergileniyor: ‘İki’. İşin yaratıcısı Semih Fırıncıoğlu ile birlikteydik...

Haberin Devamı

'İki', 30 yıldan uzun süredir New York’ta yaşayan ve performans sanatları üzerine yazan, üreten ve müzik yazan Semih Fırıncıoğlu’nun New York-İstanbul hattında düşünerek, İstanbullu beş performansçıyla ürettiği bir iş. Bomontiada ALT’ın yönetimini de üstlenen ‘Dünyada Bir Köşe’ ekibinin davetlisi olarak gelmiş...Fırıncıoğlu’nun ‘maksimalist bir dans tiyatrosu’ olarak tanımladığı ‘İki’, farklı metinleri iç içe geçiren yapısıyla seyircisini ‘hayattaki hallerimize dair’ bir zihin akışına sokan, ‘seyirci dostu’ ve mizahi bir iş. Ayşe Draz, Nezaket Erden, Sedef Gökçe, Yazı Köz ve Buğra Cemre Ün’den oluşan ekip, performans açısından sağlam işler çıkarıyor. Mekân-nesne-ışık-beden-ses tasarımıyla bir enstalasyon formuna sahip olan bu zihin açıcı işi bahane edip Fırıncıoğlu ile buluştuk.

Hikâyeyi mekân mı getirdi?
Mekâna bakıp devamında New York’ta düşündüm ama metinler aklımdaydı. Bende her şey aynı anda çıkıyor... Metni; aksesuarlarla, hareketle aynı düzeyde tutuyorum. Soyut iş yapmayı sevmiyorum ama bir mesaj verme ya da bir şey anlatma derdim de yok. Metnin büyük bölümü İncil’in ‘Vaiz’ bölümünden... İnsan hali üzerine çok karamsar ama herhalde dünyadaki en eski metinlerden... Belki o mekânın taş duvarları, o metni getirdi. Denemek istediğim bir sürü form vardı. Daha önce yaptığım işi tekrar yapmak beni ilgilendirmiyor. 66 yaşındayım ve sanat yapmak için mükemmel bir konumdayım.

Daha mı özgür hissediyorsunuz?
Bütünüyle özgür, aklımda enteresan bir fikir yoksa yapmam için hiçbir gerekçem yok. Sanattan para kazanmayı 25 yıl önce bıraktım. New York’ta yıllardır tiyatro yapmadım, çünkü gerekli görmüyorum, orada bir etki yaratamıyorsunuz.

İncil’den bölümler, aforizmalar, şiirler ve metniniz iç içe geçiyor. Ve bu ‘anlam derdi yokmuş’ gibi görünen tasarım seyirciyle bağ kurmayı başarıyor. Nasıl tasarladınız metinsel kurguyu?
Anlam derdim var. İncil’den aldığım metinle aforizma yazarı Stanislaw Lec’in metinleri arasında paralellikler var. İkisi de insan hali üzerine düşünür. Buna ‘insan hali üzerine düşünceler’ olarak bakılabilir. Ve bunlar pek iyimser düşünceler değil ama bu metinleri yirmili yaşlarında kadınlar söylüyor. Önünde uzun bir hayat olan insanların bunu söylemesinden paradoksal durumlar çıkıyor. Metaforlarla düşünen biriyim. Ve çok ontolojik düşünen biriyim. Mesela, “Sandalyeyi sandalye yapan şey nedir?” diye düşünüyorum. Ve ufak bir deformasyonla, sandalyenin sırtını iki tarafa da çevrilebilir yapıyorum, ayaklarına tekerlek koyuyorum. Ve sandalye hareket edebiliyor. Ve onu manipüle eden oyuncu da yer değiştirebiliyor. Üç olay üst üste geliyor fakat iki pozisyon arasında gidip geliyorum. O esnada konuşulan metin “İki birden iyidir” olduğu zaman bir bağlantı kuruluyor.
Yaptığım işin temelinde müzisyen olmamın çok büyük önemi var. Müzik prensipleriyle düşünüyorum, oyunu müzik parçası dinlermiş gibi izliyorum. Akla yatar ya da yatmaz ama izlenilmesini becerebiliyorum. İşlerimde kimse uykuya dalmıyor. Ama birimler ve ortaya çıkanın bütünü tartışılır tabii.

Maksimalist,  karamsar  ve komik: İki

Semih Fırıncıoğlu

‘BURADA BATI’DAN DAHA İLGİNÇ İŞLER YAPILIYOR’
80’lerin başından sonuna, NY’ta ‘Time and Space Limited’in üç ortağından beri olarak çağdaş performanslara imza atan Fırıncıoğlu, Batı Amerika ve Batı Avrupa’nın sahne sanatları açısından bir ‘tıkanma noktası’nda olduğunu düşünüyor ve İstanbul’da yoğunlaşan üretimi ‘müthiş’ bulduğundan bahsediyor: “Batıda her şey donmuş durumda. Her şey var ve hepsi etiketlenmiş, sınıflandırılmış. Çok tuhaf bir iş yapayım desen, ‘çok tuhaf bir iş’ kategorisi var. Ve ona verilecek tepki de formüle bağlanmış. Batı Avrupa için de geçerli bu. Buradaki bu sanat faaliyetlerine bakınca niceliksel olarak da müthiş bir şey var. Ama buradaki çocukların perspektif sorunu var. Kendilerine dünyayı muhatap alarak iş yapmıyorlar. Daha evrensel işler yapabilmeleri için o perspektifi genişletmeleri gerek. Batı’da yapılan işlere göre burada -ki ben bunlardan alternatif tiyatro, dans olayını biliyorum- kalite olarak ve kayda değerlik açısından çok daha ilginç işler yapılıyor. Bütün işler çok özenli. New York’ta bu titizliği göremiyorum.”

‘MÜZE YAPARAK MEKÂNI ÖLDÜRECEKLER’
Yedi eski mahzenden oluşan Bomontiada ALT, Türkiye’de örneği olmayan türde bir ‘performans fabrikası’, her bir ekibin, iletişim halinde olarak fikirsel anlamda ‘uçabilmesine’ müsait bir yer. Lakin gündemde dört galerinin müzeye dönüştürülmesi var. Fırıncıoğlu, “Geriye çok elverişsiz üç galeri kalıyor. Bu kadar canlı çocuk orada canlı işler yapacakken dört mekânı müze yaparak burayı öldürecekler” diyor.

Maksimalist,  karamsar  ve komik: İki

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!