‘Kendileri bir tür yavaş şehir...’

Güncelleme Tarihi:

‘Kendileri bir tür yavaş şehir...’
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2018 15:46

‘Bu Su Hiç Durmaz: Bülent Ortaçgil’, Mahmut Çınar’ın Ortaçgil’le yaptığı su gibi bir söyleşinin kitabı. Doyurucu, samimi, dürüst, açık... Bu nedenle de çok değerli. Karşımızda kendi efsanesini kurmaya değil, yıkmaya çalışan bir adam var çünkü.

Haberin Devamı

Aslında o bize öyle güzel şeyler armağan etti ki, oturup, durup düşünüp herkes en sevdiği, elinden en çok gelen şeyi yapmalı -ve elbette onun armağanlarıyla karşılaştırılmaz ama yine de eli boş gitmekten iyidir- ona armağan etmeli. Çünkü bazı insanlar hayata, tabiata, aşka, ülkeye, bir kente, müziğe, şiire, resme, iyiliğe bir armağandır. Bir tür ‘nebi’dir onlar. Bunlardan biri de, ‘huysuz nebi’ diyelim, Bülent Ortaçgil’dir ve bize bildiğimiz, bilmediğimiz, farkında olduğumuz olmadığımız bir nice şey armağan etmiştir.
Ne mi armağan etti? Bize gençliğimizi armağan etti. Bazılarına ‘başka bir şarkı mümkün’ demeyi, sessiz sakince de olsa “Bu su hiç durmaz”ın gerçekliğini, akıcılığını, alışkanlığı değil ama bağlılığı, mırıldanarak da direnilebileceğini, biraz huysuzluğun da aslında slogandan daha devrimci bir tavır olduğunu...
Diyeceksiniz ki, yani sen bunları bir şarkıdan mı öğrendin? Ben de diyeceğim ki, evet bunları bir şarkıdan öğrendim, aslında daha neler öğrendim de hepsini buraya sığdırmam olanaksız, bir de şiirin, şarkının, müziğin öğrettikleri su gibi toprağa, oradan köklerimize karışıyor ve onlarla büyüyoruz da haberimiz bile olmuyor. Ortaçgil’in şarkılarından öğrendiklerimiz de suya benziyor, hem akıcı hem gerekli hem yudum yudum içiliyor hem hiç durmuyor, insan hep susuyor. Susadıkça da kana kana içmek istiyor... İşte bunu da öğrendim.

‘Kendileri bir tür yavaş şehir...’
Mahmut Çınar ve Bülent Ortaçgil 

Kana kana içmek, kana kana yaşamak bir gençlik hali. Yekta Kopan da o gençlerden biri: “‘Benimle Oynar mısın?’ Dünyaya yönelttiği sorunun sonuna soru işareti koymayan, kapağındaki çocuğun insanlığa benim gözlerimle baktığını düşündüğüm albüm.” Bu cümleler Mahmut Çınar’ın hazırladığı ‘Bu Su Hiç Durmaz: Bülent Ortaçgil’ kitabından. Çınar’ın Ortaçgil’le yaptığı su gibi bir söyleşi kitabı. Akıcı, doğal, su tadında. Ve ‘Benimle Oynar mısın’ da 1974’te yayımlanan, şiirin, şarkının, müziğin, gençliğin, olgunluğun, umudun, sevincin, kederin, doğallığın, Ankara’nın, İstanbul’un, Batı’nın, Doğu’nun inanılmaz bir bileşimi. Belki başka şeylerin de... ‘Bu Su Hiç Durmaz’ın durmayacağının önsözü.
Kitapta yer alan beş şahane yazıdan biri Yekta Kopan’ınki. Ortaçgil’in ilk albümü ‘Benimle Oynar mısın?’, Garip akımı gibi, İkinci Yeni şiiri gibi, 68 ayaklanması, Gezi direnişi gibi güzel ve değerli bir şeyin adı. Üstelik 1974. Ecevit’in mavi rüzgârının estiği, 12 Mart darbesinden çıkıldığı, kısacık da olsa özgürlüğün duyumsandığı günler. Kopan, tam anlamıyla ‘tercüman’ olmuş hislerimize: “‘Bahar Türküsü’ ile güzelleşiyorum, ‘Sen Varsın’ ile ‘Ben, Bir Başkasıdır’ demeyi öğreniyorum, ‘Suna Abla’ ile yaşamın bir başkasına dokunmakla değer kazandığını hissediyorum, ‘Yüzünü Dökme Küçük Kız’ ile içimdeki geceyi gündüze bağlıyorum: ‘Her siyahın bir beyazı, gecelerin gündüzü de vardır’. ‘Şık Latife’ ile ironiden hüzne ışık hızıyla geçiyorum...” (s.91)
Bülent Ortaçgil: Uzun vadede sürekli kazandıran adam. Çoksatar değil uzunsatar. Öyle çok şey kazandırdı ki, adeta ‘hikmet’ değeri taşıyan sözleri, hayatımızın her anında bize bir şey söyledi. Ve her zaman umudu duyurdu bize. “Bu da geçer ya hu” dedik onunla birlikte.
Albümü Ankara’da alıp Eskişehir’e, eve getirmiştim. Kardeşlerim Kemal ve Halil’le en çok dinlediğimiz albüm olup çıkmıştı, ben 18’imdeydim, yıl 1974. 4-5 kuşak geçti ve kuşaklar boyu dinlenen, dinlenecek bir ‘ozan’, şair-şarkıcı oldu Ortaçgil. Sakin, serin, derin, yalın, şaşırtıcı. Üstelik ‘Türkiye’nin ruhu’ filan da değil, keşke olsaydı, ama ‘başka bir ruh’u yaşattı her zaman. Unutulmayan değil, efsane de değil, klasik hiç değil, zamanın ruhu asla... Peki onun yaşattığı nedir?

SEZEN AKSU: ORGANİK, SAKİN, SAĞLAM
Ortaçgil, büyük bir romancı gibi insanın erdemlerini ve zayıflıklarını, iyiliklerini ve kötülüklerini dile getirdi, bir öykücü gibi kimsenin görmediği şeyleri gördü ve onlar üzerinde durdu, bir şair gibi, bazen lirik bazen epik, yalın ve metaforik, içimizden geçenleri söyledi.
Mahmut Çınar, aylar süren söyleşinin sonunda, Sezen Aksu, Jehan Barbur, Banu Güven, Orhan Kahyaoğlu ve Yekta Kopan’ın da bu kitaba özel yazılarıyla hepimiz adına Ortaçgil’e bir armağan sunuyor. Ama aslında yine Ortaçgil’den bize güzel bir armağan bu. Ben de kitaba ‘Diyalektik Mutasavvıf’ başlığıyla bir önsöz yazdım. Doyurucu bir söyleşi olmuş. Samimi, dürüst, açık, su gibi. Bu nedenle de çok değerli. Karşımızda kendi efsanesini kurmaya değil, adeta yıkmaya çalışan bir adam var çünkü. Çınar, iletişimci olduğu için, kitabın yolunu açmış ve müzisyen olarak da su gibi bir yolculuk yaptırmış söyleşiye. Ortaçgil’in en sevdiğim cümlesi de, “Üç beş ağaçlık bir repertuarım vardı, giderek artırıyorum” oldu.
Bir armağanla, Sezen Aksu’nun Ortaçgil için söylediği şahane cümleyle bitirelim: “Kendileri bir tür yavaş şehir; organik, sakin ve sağlam.”

BU SU HİÇ DURMAZ: 
‘Kendileri bir tür yavaş şehir...’

BÜLENT ORTAÇGİL
Hazırlayan: Mahmut Çınar
İnkılâp Kitabevi, 2018
352 sayfa, 22 TL.

BAKMADAN GEÇME!