Beni resepsiyonda iki kurt köpeği karşıladı

Güncelleme Tarihi:

Beni resepsiyonda iki kurt köpeği karşıladı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2017 16:11

Yaşar Kemal’in gerek yurtiçi gerek yurtdışında aldığı bütün ödül törenlerinde bulundum. Hepsi birbirinden güzel anlardı. Ama 1983’te Paris’te aldığı ‘Cino del Duca Ödülü’nün benim için ayrı bir hatırası vardır…

Haberin Devamı

1983 senesiydi. Frankfurt Kitap Fuarı’ndan Paris’e geçecektim. Çünkü, burada sevgili Yaşar Kemal’in ödül törenine katılacaktım. Yaşar Kemal’in gerek yurtiçi gerek yurtdışında aldığı bütün ödül törenlerinde bulundum. Hepsi birbirinden güzel anlardı. Ama bunun başlangıcı benim için oldukça değişikti…

Yaşar Kemal, o yıl, edebiyatın saygın ödüllerinden, ‘Cino del Duca Ödülü’nü alacaktı. Törene ben de davetliydim. Paris’te yaşayan bilim adamı ve sinema eleştirmeni Mehmet Basutçu’ya telefon ettim, bana çok büyük olmayan, şirin bir otelde yer ayırtmasını rica ettim. Bana “Le Lapin Oteli”nde (Tavşan) yer ayırttığını söyledi.
Havaalanında pasaport kontrolünden geçerken, görevli niçin geldiğimi sorduğunda, ben de “bir Türk yazarının ödül törenine geldim” gibi uzun bir açıklama yerine, sadece ödül törenine geldiğimi söyledim. Nasıl olduysa, ödülü benim alacağıma kanaat getirerek pasaportumu incelemedi. Benimle sohbet etmeye başladı ve elimdeki kalemi çok beğendiğini söyleyince, ona armağan ettim… Sanırım, eşine dostuna, o sene ödülü alan Türk yazarın kendisine kalem armağan ettiğini, övünerek anlatmıştır.
Taksiye bindim, verilen adresteki otelin önünde inince bunun “Le Lapin” değil Latin Quarter olduğunu gördüm. Resepsiyona gittiğimde, beni “tavşanlar” yerine iki tane kurt köpeği karşıladı. Biraz bakımsız ve eski bu otelde güvenlik, bu iki kurt köpeğiyle sağlanıyordu… Kısa bir süre anladım ki Latin’le “Le Lapin” karıştırılmış…
Lobi’de yer alan toru topu üç tane tahta iskemlede ise Cezayir’den gelen yoksul konuklar oturuyordu. Üç gecelik ücreti peşin ödedikten sonra, odama çıktım. Odada banyo yoktu. Banyolar, ortak kullanıma açık biçimde holdeydi. Yine holdeki ortak tuvalet de kapı yerine alelade bir perde ile ayrılmıştı…
Sonradan bu otel maceramı Paris’te yaşayan dostlarıma anlattığımda, yoksulluk günlerinde Jean Paul-Sartre ile Simone de Beauvoir’nın orada kaldığını, hatta yemeklerini orada yediklerini söylediler. Buradan iki sonuç elde etmiştim. Birincisi güzel bir teselli unsuruydu. İkincisi ise, bu iki büyük adın kaldığı otelin odasını beğenmemek gibi bir burnu büyüklük göstermemem gerektiğini hatırlatıyorlardı… Ancak şartlar dayanılır gibi değildi…
Yaşar Kemal’le rahmetli Tilda Kemal, o zaman Paris’te yaşayan Zülfü Livaneli’nin evinde kalıyorlardı. Zülfü’ye telefon ettim, hemen bana karşılarındaki Sheraton Oteli’nde yer ayırttığını söyledi. Parasını peşin verdiğim otelden ayrılıp, nihayet konforlu bir odaya kavuştum.
Ertesi gün ödül törenine gittik. Yaşar Kemal, benimle kol kola çıkmak istediğini söyledi. Merdivenleri öyle çıktık. Ödülünü Le Figaro’nun başyazarı Jean D’Ormesson’un elinden aldı. Sonraki gün bütün Fransız gazeteleri Yaşar Kemal’den ve ödülden bahsediyordu…

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!