Kitap

Güncelleme Tarihi:

Kitap
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2011 23:32

Haberin Devamı

Tarih - Yemek
İstanbul’un Lezzet Tarihi
Artun Ünsal
NTV Yayınları

Yemek mevzuu bahis olunca, İstanbul yemeklerine özel bir yer açmak gerekir. Sarayından sokağına, tekkelerinden ağır ritüellerine her şey büyük bir şöleni andırır. Yemek tarihi denince de Artun Ünsal’a danışmak herkesin boynunun borcudur. İstanbul yemeklerini ve onların tarihini Artun Ünsal’ın kaleminden okumak, en az o yemekler kadar lezzetlidir. İstanbul’un Lezzet Tarihi isimli kitabında Ünsal, bizi Bizans’tan başlayan bir lezzet tarihi yolculuğuna çıkarıyor. Saray mutfağından yemek adabına, derviş yemeklerinden halk yemeklerine, sokak satıcılarından günümüzün İstanbul yemekleri sunan lokantalarına, Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan lezzet skalasının İstanbul’a varınca aldığı son şekle kadar her şeyi aktarıyor. Bunu yaparken de, her sayfanın kenarlarında ünlü yazarlardan, tarihçilerden, gezginlerden, tarihi tanıklardan “yemek-sofra” alıntılarıyla daha da lezzet katıyor kitabına. Bu tadına doyulmayacak kitabın bir diğer özelliği ise yazarın eşi Beyhan Gence Ünsal’ın bizzat evinde yaptığı İstanbul yemeklerine ait 174 orijinal tarif. Köfteler, soğuk-sıcak başlangıçlar, çorbalar, tatlılar, zeytinyağlılar, hamurişleri, deniz ürünleri ve balıklar, içecekler, kompostolar ve hoşaflar gibi birbirinden lezzetli yemek tarifleri. Belki de tek eksiği kuş sütüdür.

Haberin Devamı

Anlatı
Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi
Georges Perec
Çev.: Ayşe Ece
Sel Yayıncılık

Büyük usta Georges Perec’ten ders niteliğinde bir kitap, Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi. Deneysel metinlerin virtüözü, oyunbaz yazarımız bu kez bizi Paris’in kilisesi ve çeşmesiyle ünlü Saint-Sulpice Meydanı’na götürüyor. Tasvirde ve üsluplu yazmada kimsenin eline su dökemeyeceği yazarların bile yazmakta zorlanacağı, hiçbir olağanüstü durumun yaşanmadığı, kayda değer hiçbir şeyin olmadığı üç gününü anlatıyor bize. Kendisinin de söylediği üzere, sıradan hayatın bile aslında nasıl farklı okunabileceğini gösteriyor. Bunun haricinde kitabın en etkileyici yönleri şüphesiz Perec’in kendisiyle konuştuğu veya kendine not düştüğü satırlar. Tur otobüslerine bakarak içindeki insanların Japon mu, Alman mı olduğunu tahmin etmesinden tutun, şehir içi hatların doluluk-boşluk oranlarına, meydanda uçuşan güvercin sürülerinden bir günde birkaç kere karşılaştığı insanlara kadar her şeye dikkat ediyor. Ancak bu sırada, hemen önündeki caddede park eden araçları gözünden kaçırabiliyor Perec. Bunu da tüm samimiyetiyle itiraf ederken, ünlü meydandan notlar aldığı üç günle, bize olağanüstü bir tablo çiziyor. Paris belediye otobüslerinin, hangi hattın kaç dakika arayla ve kaç kişi ortalamayla hareket ettiğinin bilimsel grafiğini bile yapabileceğiniz, kısa ama baştan sona kusursuz bir Perec metni.

Haberin Devamı

Polisiye
Komplo
Robin Cook
Çev.: Mehmet Gürsel
Sayfa6 Yayınları

Medikal gerilim adı verilen polisiye / gerilim romanlarının kurucusu olarak adlandırılan Robin Cook, yeni romanı Komplo’da biyoteknoloji ile alternatif tıbbı bir araya getiriyor. Adli tıp uzmanı Stapleton, otopsi yaptığı bir kadının vücudunda tamamen karşı olduğu bazı alternatif tıp uygulamaları izlerine rastlar. Bu sırada bir uçak kazasında kaybettiği iki çocuğu ve eşinden sonra kurduğu yeni yuvasında tam mutluluğu yakalayacakken, oğlu JJ’e çocukluk kanseri adı verilen nöroblastom tanısı konur. Vücutta hızla ilerleyen kanseri durdurmak mümkün değildir ve Stapleton alternatif tıbbı kullanmak zorunda kalacaktır. Üniversiteden arkadaşı, arkeolog Shawn Daughtry bu sırada tıp ve kilise dünyasını birbirine katacak bir keşifte bulunduğu iddiasındadır. Vatikan’da tutulan Bakire Meryem’e ait kemiklerin şifa verici özellikleri olduğunu söyler. Stapleton’ın üniversiteden bir başka arkadaşı New York başpiskoposu ise bunun duyulmasını önlemek için elinden geleni yapacaktır. Modern tıp ile alternatif tıp arasında sıkışan Stapleton oğlunun tedavisi için Ortadoğu’daki şifacılara kadar gidecektir. Kendisi de tıp eğitimi almış olan Cook, etkileyici bir kitaba imza atmış olsa da, alternatif tıbba dair kesin ve aşırı olumsuz yargıları romanın temposunun aksamasına sebep oluyor.

Haberin Devamı

Felsefe
30 Saniyede Felsefe
Barry Loewer
Çev.: Zeynep Delen
Caretta Yayıncılık

Aslında “A dakikada B”, “10 Adımda 20 Adım(!)” gibi isimlere sahip kitaplar birçoğumuzda çekinceler yaratır. Hele ki birkaç dakikada anlamamız beklenen şey binlerce yıllık birikime sahip felsefeyse, insan bir yutkunmadan edemiyor. Ancak ismiyle müsemma bir kitap, 30 Saniyede Felsefe. Barry Loewer editörlüğünde ve uzman felsefeciler tarafından hazırlanan kitapta, felsefe tarihinin en önemli filozofları, onların ele aldığı felsefî kavramları 30 saniyede anlayacağımız şekilde, başarıyla bir araya getirilmiş. Descartes’ın zihin ve beden problemi, Nietszche’nin üst insanı, Marx’ın tarihsel materyalizmi, Sokrates’in yöntemi, Derrida’nın yapısökümü ve daha nicesi acelesi olanlar için otuz saniyede açıklanıyor. Kitapta yer alan filozofların felsefesinin temel kavramları 300 kelimelik metin, küçük bir sözlük ve bir resimle anlatılmış. Bunun yanında, “bu bir uçak, hayır bir kuş, hayır o bir üst-insan” gibi şakalı ve 3 saniyelik veya üst-insan anlayışını yanlış anlayan Nazilerin ideolojisinin özetlendiği 3 dakikalık birer derkenar da ilave ediliyor. Bu kavramları açıklamada bir ömür harcayan filozoflar bu kitabı görselerde ne denirdi bilinmez ama, felsefenin aslında ne kadar eğlenceli olduğunu ve ele alınan bütün felsefeleri “gerçekten” anlamanızı sağlayacak bir kitap 30 Saniyede Felsefe.

Haberin Devamı

Anı
Yenikapı Hikâyeleri
Münir Göker
Cinius Yayınları

Şöyle bir durup düşünün, en son ne zaman İstanbullu bir yazarın kaleminden gerçek İstanbul öyküleri okudunuz. Şayet üzerinden çok geçmişse Yenikapı Hikâyeleri, geçen zamanda oluşan boşluğu fazlasıyla dolduracak nitelikte. Nüfusun az, denizin temiz olduğu, insanların birbirine dost olduğu, tribün terörünün yaşanmadığı, bırakın medya bombardımanını tek kanalın bile herkesin evinde olmadığı radyo günleridir ve “tek kötü şey komünizm”dir o yıllarda İstanbul’da. 60’ların başında, bugünün sanat dünyasında veya çeşitli bilim dallarında isim yapmış birçok insanın gençlik yıllarıdır. 70’lerde Dünya, Vatan, Cumhuriyet gibi gazetelerde sinema eleştirileri yazan Münir Göker bu kez anılarıyla karışık İstanbul’u, Yenikapı’yı, dostlarını ve bir taraftan da Türkiye’yi anlatıyor. Kimler yok ki satır aralarında; Onat Kutlar, Cemal Süreya, Savaş Dinçel, Ali Poyrazoğlu, Yaman Tüzcet, Şakir Eczacıbaşı, Refik Durbaş, Mehmet Barlas, Atilla Özkırımlı, Afşar Timuçin, Doğan Hızlan... İstanbul’da IV. Murad zamanında açılan “Yeni kapı”nın hikâyesiyle bizi karşılayan Göker, hemen ardından yaşadığı Yenikapı’ya buyur ediyor. Kendi kişisel tarihiyle beraber bir Türkiye panoraması çıkarıyor bizlere. İstanbul denen sandığın en derinlerinden, sararmış fotoğraflarla dolu keyifli anılar toplamı.

Haberin Devamı

Hikâye
Nal Çakan
Mustafa Kırış
Ürün Yayınları

Türkiye tarihi içerisinde dönemi için yapılmış en önemli hamlelerden birisi Köy Enstitüleri’dir şüphesiz. Kapatılmasına doğru ve sonrasında çok tartışılmış olsa da, enstitülerden yetişen ünlü yazarlar, eğitimciler, bilim adamları memleketlerine yaptıkları hizmetlerle hem borçlarını fazlasıyla ödediler hem de enstitülerin doğru uygulandığı zaman ne kadar faydalı olduğunu da ispatladılar. Köy Enstitülü eğitimcilerden birisi Mustafa Kırış. Babasının çoban olması için yaptığı baskılara ve hatta onu dövmesine rağmen, okumayı seçmiş ve Gölköy Enstitüsü’ne öğrenci olarak yerleşmiş. Eğitimini tamamladıktan sonra 52 yıl Çamardı-Çukurbağ Köyünde öğretmenlik yapmış ve bu kez de 12 Eylül darbecilerinin baskısı yüzünden emekli olmuş. Ancak yılmamış Mustafa Kırış, bu kez enstitüden aldığı eğitimle doğup büyüdüğü köyde örnek bağ-bahçe ekimiyle uğraşmaya başlamış. Bir de okuyup yazmakla. Nal Çakan, Mustafa Kırış’ın kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı öyküler toplamı. Daha o doğmadan önce köyünde başlayan öyküler, bugüne kadar geliyor. Kırış’ın öykülerinde kendi hayatı kadar, tüm detaylarıyla köy yaşantısı ve Türkiye’nin değişen yüzünü de göreceksiniz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!