Kısa yazılar

HERKES MEMNUN!

26 Şubat’ta gazeteler, bir gün önce üniversitelerde yaşanan kaosa yer verdiler sayfa sayfa. Fakat Murat Pazarbaşı’nın çektiği tek kare fotoğraf (26 Şubat/Radikal) hepsinden iyi anlatıyordu yaşananları.

Bir kız öğrenci...

Başında türbanı...

Bütünüyle görünen türbanın üstünde bir peruk. Öylesine konduruluvermiş.

Türban isteyene türban, saç isteyene saç!

Herkes memnun mu?

Memnun herhalde!

Ya da herkes mutsuz.

İYİ Kİ HERKES BİZE BENZEMİYOR

Norveç’in Kuzey Kutbu yakınlarında bulunan bir adaya "Kıyamet Kasası" denen bir sığınak yapılmış.

İçine milyonlarca bitki tohumu konacakmış.

Orada tam 200 yıl donmuş olarak yaşayacakmış tohumlar.

Yeryüzünde küresel bir felaket yaşanması durumuna karşı tahıl çeşitliliği güvence altına alınmış olacakmış böylece.

Laf olsun diye değil, sahiden, içten gelerek "İyi ki varsınız" demek istiyor insan.

İyi ki dünya bizden ve bize benzeyenlerden ibaret değil.

BİR BURNUNUZ KALIYOR GERİYE

Saman nezlesi...

Basit bir şey yani. Adı bile "çer çöp."

Fakat tıp dünyası basite almamış, bunun da ilacını bulmuş.

Lakin prospektüsünü okumaya kalktım geçenlerde...

Aman Allah’ım!

Endikasyonları tek satır, kontrendikasyonları, yan etkileri, uyarıları, önlemleri iki sayfa!

Şöyle söyleyeyim, burnunuz dışında vücudunuzun tamamını feda edeceksiniz!

Hani ne derler... "Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmez."

Ya da hiç okumayacaksınız. Göz görmeyince gönül katlanıyor.

SABANCI GİBİ

Türkiye’nin 2007 yılı zenginler listesi açıklanmış.

Zengin denince ilk akla gelen iki aileden birini, Sabancı soyadını arıyor gözler...

Hayret, 27. sırada!

İlk sırada M.Emin Karamehmet var.

Ama "insanın adı çıkacağına canı çıksın" durumu, adın sadece kötüye çıkmasıyla ilgili silinmezlik hali değil galiba.

Bana göre daha yıllarca zengin denince Sabancılar gelecektir akla.

Nasıl "Karun gibi" demekten vazgeçmediysek... Oysa kimbilir ne Karun’lar gelip geçmiştir o zamandan bu zamana...

BETON GÖZÜ OKŞUYOR

Bir soru sorulsa biz "Çılgın Türkler"e...

"Güzelleştirmekten ne anlıyorsunuz?" diye...

Eminim verilen cevapların ilk sırasına "Beton dökmek" oturacaktır.

Parklara, bahçelere bakın, beton, toprağa, ağaca, çiçeğe nasıl büyük fark atıyor görün!

Gerekçe olarak şu ağlanası cevaba bile razıyım: "Sulamak istemiyor, çamur yapmıyor, bakımı kolay."

Daha beteri, betonu çiçekten de ağaçtan da daha çok göz okşuyor.

Maalesef.

DİKKAT!

Hastalıklar hayatın gerçeği elbet.

Fakat dizilerde biraz fazla mı çıkıyor karşımıza nedir...

Hayır, tamam gözyaşı lazım da... Belirtilere fazla girilmese... Hele ki bir doktora danışılmıyorsa...

Oradan duyduklarıyla kendine teşhis koyanlar var. Daha da kötüsü umutsuzluğa kapılan hastalar var "Acaba benimki de mi nüksetti" diye...

Biraz daha dikkat lütfen.

AŞKIM

Yasaklara karşıyım ama şahsi anayasamı bir kereliğine delmek istiyorum.

"Aşkım" sözcüğü yasaklansın!

Bugüne kadar çok içi boşalan sözcük gördük fakat "Aşkım"ın yanından geçemez hiçbiri.

İkinci sıradaysa "Bebeğim" var.

Bu ikisini duymak istemediğim gibi, kullanan babam olsa ilişkimi kesmek istiyorum.

MIŞ MUŞ

ÆBergüzar Korel "Sanat sevişmek değildir" demiş.Ama sevişmek sanattır, kabul edelim.

ÆBir profesör hastadan bıçak parası alırken yakalanmış.Adam yine de tok gözlüymüş, bıçağın yanısıra onca alet edavat var ameliyathanede!

ÆEski Playboy güzeli Türk erkeklerini övmüş.Bizimkiler dış pazarda kapış kapış!
Yazarın Tüm Yazıları