Kırmızı ışıkta geçmek

Keyifli ve güzel bir tatil beden ve ruhun ikramiyesi gibidir. Bu şansı geçen hafta ben de kullandım.

Dinlendirici ve iyi bir tatil yaptım. Sabah yürüyüşleri, tavla partileri (genellikle yenildim), deniz kenarında ikindi sohbetleri dinlendiriciydi. Özellikle o uzun ve sohbeti bol akşam yemekleriyle hoş bir tatildi.

Tatilimin "uzun akşam yemeklerinin yer aldığı bölümüne" takılıp kalacağınızı biliyorum ama bunu bilerek ve özellikle yazdım. Bu satırları okuyunca "Hocam, hani akşam yemekleri erken yenecekti, hafif geçiştirilecekti, hazmı kolay, alkolü az bir menü seçilecekti" diye itiraz edeceğinizi de biliyorum. Haklısınız! Ne var ki ben de haklıyım. Bu yemeklerde birkaç bardak kırmızı şarap içmek, masa arkadaşları veya yan masalardan savrulan sigara ve/veya puro dumanını istemeseniz de içinize çekmek, kalori tüketimini bir ölçüde kaybetmek şanssızlığı daima var. Sağlıksız yağları, kızartmaları, hamurlu tatlıları, yemek sonrası bir-iki top dondurmayı mideye doldurmak da işin cabası. Ama ne var ki uzun yaz akşamı yemekleri böyle yeniyor, böyle seviliyor.

SALATA, IZGARA, SEBZE TABAĞI, BİTKİ ÇAYI

Eğer siz bu sofralarda "salata, ızgara, sebze tabağı, bitki çayı" muhabbetine takılıp kalırsanız sofra muhabbetinin dışında kalıyorsunuz. Fıkraların en yenileri ve güzelleri, en son politika geyikleri, Fener-Galatasaray muhabbetlerinin en keskinleri ve dedikoduların en derinleri ne yazık ki (!) hep bu uzun akşam yemeklerinde. Ekonomik sorunlar en kolay bu sofralarda çözülüyor. Palavraların en tatlıları bu sofralarda dillendiriliyor. Bu yemeklerde herkes doktor, ekonomist, politikacı, gazeteci, aşçı ya da sanatçı oluyor. Sağlık sorunları, ekonomik krizler, ülke meseleleri bir çırpıda çözülüveriyor.

Ben bu uzun, keyifli dost sofralarını da serin, nemsiz yaz akşamlarını da çok severim. Bütün bir yıl o birkaç keyifli, uzun yaz gecesi yemeğini iple çekerim. Tatilde beni en çok dinlendiren, değiştiren -ve hatta- iyileştiren şeylerden birinin bu yemekler olduğunu kabul ederim. Bazı akşamlar işi biraz daha abartır, arkadaşları da ayartır gece yarısı Sezen Aksu’yu, Ferhat Göçer’i dinlemeye bile giderim. Kısacası yaz tatillerini en çok o uzun ve serin yaz geceleri, o uzun akşam yemekleri, bitip tükenmez dost sohbetleri için sever, özlerim.

RUHA İYİ GELEN ŞEYLER BEDENE DE İYİ GELİYOR

Bunun nedeni ruhuma iyi gelen, bana hoşça vakit geçirten şeylerin bedenime de iyi geleceğini bilmemdir. Bu kısa ve küçük yanlışları yılda birkaç defa yapmaktan işte bu nedenle vazgeçemem. Bu yemeklerin insana iyi gelen, ruhu hafifleten, detoks etkisi veren yanını ilişkileri düzelten küçük ama yapıcı yalanlara benzetmem bundandır.

Beyniniz sadece mükemmel bir bilgisayar, kalbiniz sadece muhteşem bir emme-basma tulumba değildir. Beyin de, kalp de, ruh da, beden de çok daha fazlasını yerine getirir. Bedeniniz ve ruhunuzu kuşatan muhteşem düzenekler müthiş bir uyum içinde çalışır. Birbirlerini sürekli besler, büyütür, geliştirir, iyileştirir. Bedeninize iyi gelen şeylerin ruhunuza, ruhunuza iyi gelen şeylerin bedeninize de iyi gelmesi bundandır. Beden ve ruhun birbirinden ayrılması, birinin diğerinden geri kalması halinde sağlığınızın bozulması, yaşam kalitenizin azalması kaçınılmazdır.

TIBBİYEDEN NEDEN HER ŞEY ÇIKIYOR ?

Ruhsal ve bedensel düzeneklerin nasıl olup da şaşmaz bir uyum içinde birlikte çalıştığı biz tıp insanları için bile şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcıdır. Beden ve ruha beslenen olağanüstü saygı sağlık çalışanlarının tümünde vardır. Tıbbiyeden "doktorlardan daha fazlasının çıkması" biraz da bundandır. Alaaddin Yavaşça’lar, Ferhat Göçer’ler ve daha nicelerini size ulaştıran güç, kuvvet ve büyü kaynağını bu güzel duygulardan alır. Beden ve ruh ilişkisini kavrayamayan doktor işini yapsa da biraz tatsız, tuzsuz, bir parça yavan kalır.

DR. TOKGÖZ KARASU’YU MUTLAKA OKUYUN

Doktor Tokgöz Karasu Hoca ünlü bir psikiyatri uzmanıdır. ABD’de yaşıyor. O da yaradılış hayranlarından, beden-ruh ilişkisi uzmanlarından biri, belki de en önemlisidir. "Huzurlu Yaşama Sanatı" isimli yapıtında bakın ne diyor: "Sahip olduklarımızı, bedenin ve ruhun olağanüstü yeteneklerini yeterince tartıp biçebilseydik eğer, yüzlerimizde kocaman tebessümler ve kalplerimizde sonsuz bir minnetle yolumuza -daha kolay- devam ederdik. Doğanın ve Tanrının bu huşu veren cömertliği her ruhu aşka getirebilir. Yeter ki bu bilincin oluşmasına izin verelim." (Huzurlu Yaşama Sanatı, Boyner Yayınları)

YAZ GECELERİ: BİRAZ ŞİİR, BİRAZ ROMAN, BİRAZ DA TÜRKÜDÜR

Yaz geceleri biraz da ruhu aşka getiren yaşamın güzelliklerini, derinliklerini ve varolmanın dayanılmaz hafifliklerini yaşattığı için güzeldir. Bu nedenle bazı akşamlar azıcık daha korkusuzca uzatılabilir. Tatiller, özellikle tatil akşamları tatil dostlukları, sofraları, şarkıları, beden-ruh ilişkisi bilincinin oluşması için iyi fırsatlardır. Varoluşumuza, sağlıklı ve mutlu kalışımıza, tıkır tıkır işleyen bir beden-ruh sistemine sahip oluşumuzu fark etmek ve O’na şükretmek için en uygun zamanlardır.

KIRMIZI IŞIK GEÇİLEBİLİR Mİ?

Bazı duyguları yaşamak, bazı hazları tatmak için değişmez sağlık kurallarını bile geçici olarak askıya alabilirsiniz. Sizi rahatlatacak, heyecanlandırıp coşturacak, beyninize ve kalbinize duygusal sörfler ve tangolar yaptıracaksa bazı ışıkları kırmızı da olsa bazen siz de geçin. Ama sadece bazen.

Tatilinizi nasıl geçireceksiniz bilmiyorum ama onu sadece bedeninizi değil ruhunuzu da dinlendirmenin iyi bir fırsat gibi değerlendirin. Onu yalnızca bedeniniz için verilmiş bir tembellik molası gibi düşünmeyin. Hiç olmazsa bu tatilde ruhunuza da iyi gelen bazı şeyleri korkusuzca yapmayı ihmal etmeyin. Ama abartmadan!

NASIL YAŞIYORLAR?

HURŞİT YENİGÜN (Müzisyen)

55 yaşındayım. 1.76 boyunda ve 72 kiloyum. Üç öğün yemek yemeye çalışıyorum. Az az ama sık yemek yiyorum. Sebze ve meyveyi çok seviyorum. Yemek ayrımı yapmıyorum. Balık tercihim olsa da kırmızı ve tavuk etini de seviyorum. Unla pek aram yok. İster istemez şeker kullanıyorum. Ayarını kaçırmamaya dikkat ediyorum. Sigara kullanmıyorum. Ara sıra akşamları alkol içiyorum. Vitamini yediğim sebze ve meyvelerden karşılıyorum. Sağlıklı uyku düzenim yok. Sabahları çok erken kalkıyorum. Haftada birkaç gün yürüyüş yapıyorum. Mesleğimin fazla stresli olduğunu söyleyemem. Hele insan işini severek yapıyorsa stresten kesinlikle etkilenmiyor. Ailemden gelen ırsi bir hastalık yok. Düzenli olarak bir ilaç kullanmıyorum.

PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU

Sevgili Hurşit Yenigün’de uyku problemi dışında bir sorun görünmüyor. Sebze-meyve tüketimi iyi olan, hayvansal protein ihtiyacını daha çok balık ile karşılayan, un ve şeker kullanımını sınırlayan, sigarasız, alkolü ölçülü, üç öğün yemeği ara öğünlerle tamamlayan bir beslenme planı için söylenecek pek bir şey yok. Sayın Yenigün stres fazlalığı probleminin olmadığını belirtiyor, aileden aldığı genetik mirasının mükemmel olduğunu ifade ediyor. Yenigün’ün herhangi bir hastalığının olmadığı, ilaç kullanmadığı kısacası güçlü bir biyolojik potansiyele sahip olduğu anlaşılıyor. Kısacası genetik mirası, yaşam tarzı alışkanlıkları, biyolojik potansiyel üçlüsüyle mükemmel bir Hurşit Yenigün ile karşı karşıyayız! Sayın Yenigün uyku problemini de çözerse rahat rahat "dalya" diyebilir. Bize son günlerde yaşam tarzı notlarını gönderenlerin neredeyse hepsi mükemmel birer sağlıklı yaşam tutkunu gibi görünüyor. Bu ya bizim işimizi iyi yapmamızdan, kaliteli ve sağlıklı yaşam bilincini yeteri kadar yaygınlaştırmamızdan ya da bize gerçek yaşamdan bazı düzeltmeler yapılarak (!) yazılmasından kaynaklanıyor olabilir. Sayın Yenigün’e iyi bir uyku düzeni oluşturması, uyku kalitesini arttırması dışında söyleyecek pek bir şey yok gibi görünüyor. Sağlık ve mutluluklar dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları